18.06.2020
Aydın: Kültürlü, okumuş, görgülü,
ileri düşünceli (kimse), Münevver, Entelektüel. Tdk.
Bu tanımlar yeterli olsaydı, konuyla
ilgili sayfalar dolusu makaleler, kitaplar yazılmazdı.
Ziya Gökalp (1876- 1924, Türk,
sosyolog yazar.) “Aydınlar halka gidecekler, geçmişten gelen harsı (Bir milleti
diğer milletlerden ayıran değerlerin tümü) içselleştirecekler, medeni
milletlere dönüp; ilim, fen ve kültürlerini inceleyerek onların kazanımlarını
öğrenip, halka öğretecek. Böylece halkımız da medeni milletlerin bir bileşeni
olacaktır.” demektedir.
Ziya Gökalp, Liseyi terk ettiğinden
diploması yoktur. Baytar Mektebinde okurken orayı da bırakmış, üniversite
diploması da yoktur. Ama Edebiyat Fakültesinde öğretim görevlisi, 1915’de ise
İstanbul Üniversitesinin felsefe bölümüne, sosyoloji Profesörü olarak
atanmıştır. Atatürk’ün “fikir babam” dediği Ziya Gökalp, diplomasız aydındır.
Ülkenin kurtuluşu ve halkın aydınlanması yolunda düşüncelerini açık ettiği ve
mücadele yürüttüğü için, öncelleri gibi tutuklanmış, sorgulanmış sürgün
edilmiştir.
Diplomalarını çerçeveleyip duvara
asarak, aydın olduklarını zannedenler; o diplomalar ve zamanla sizlere verilen
sıfatlar, rütbeler, akademik kariyerinizi, hizmet kıdeminizi vs. ifade eder.
(Aydınları tenzih ederek söylüyorum.) Aydın olduğunuz anlamına gelmez.
Bana göre aydınlar, üç gurup
oluştururlar. Birinci gurupta yer alanların sıfatları çok, yıldızları parlaktır
ama kimlikleri yoktur. İktidarlar değiştiğinde bunlar da değişerek, yeni
efendilerine uyum sağlarlar.
İkinci gurupta olanlar ise (Kendini
aşanları ve bilginin peşinde koşanları tenzih ederek söylüyorum. Çoğunluğunu
küçük burjuva aydınlar oluşturur.), korkunun köleleridir. Azıcık rahatları
bozulur kaygısıyla, suya sabuna dokunmadan her konuda konuşurlar. İş, eyleme
gelince bir yığın mazeret bulur, bir şekilde görünmez olurlar. Eyleme katılan
en yakın arkadaşı ile görülmekten bile çekinirler.
Üçüncü guruptakiler, sayıları az olsa
da Hz. Ali’nin “İlim Çin’de de olsa alınız.” sözü ile ifade ettiği ilmin ve
bilimin peşine düşerek, önce kendisini aydınlatan, sonrasında halka yüzünü
dönüp; halkın, yüzünü, özünü ve yolunu aydınlatmaya çalışan, gerçek
aydınlardır,
İnsan olma
yolunda kimler, aydınlanma meşalesi yakarsa, kimler, yüzünü bilimin güneşine
dönerse, kimler, halkıyla bütünleşmeye
başlarsa; aydınlıktan korkan yarasalar yani egemenler, onlara kaba iftiralar
atarak, halkla ilişkilerini koparır. Yüreği halkı için atan bu insanları marjinalleştirir,
yalnızlaştırır, sonrada bir kısmını zindanlara kaptır; bir kısmını da
tetikçileri eliyle, hain tuzaklarda, karanlıklarda katlederler.
Halk bu oyunu göremediği için
aydınlanma yoluna yakılan ışığa sırtını döner. Karanlığa daha karanlığa gider
“Aydınlığa sırtını dönenlerin ne yüzü, nede
özü aydınlanır.”
Halkların aydınları, aydınlanma,
aydınlatma ülküsünden ve mücadelesinden asla vazgeçmediler,
vazgeçmeyeceklerdir. Bedeli zindan hatta ölüm
olsa da…
Aydınlar,
aydınlanma meşalesini, kendilerinden önce toprağa düşenlerin ellerinden
aldıklarını bilirler. Kendilerinden biri düşerse, sonra gelenlerin meşaleyi
alacağını da bilirler.
"Gericilik cehaleti, cehalet
gericiliği besler."
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın