BAKIŞ AÇIŞI

16.11.2016
Hayatı sadece tek bir dünyaya indirgemek insanın açmazı olsa gerek. Umut, mutluluk, huzur mutlak dinginlik gibi aranılan şeylerin sonuçsuz kalması insanın kuyusu olup çıkıveriyor. Sonsuza kıyasla ortalama altmış yetmiş hadi yüz yıl olsun sayılabilir şeyin hükmümü olur ki şikâyete hak verilebilsin.
İnsan kapasitesi, kabiliyeti, kabı nispetince yaşar hayatı. Ölüme kadarsa şayet yaşam evet bu bulamadıklarının hepsi zulümdür.
Alacaklıdır da, ama kimden?
İstediklerini olduramıyorsa ve alacaklı olduğuna da inanıyorsa insan sonsuzu kabul etmelidir. Her şeyin üzerinde bir hükmedicinin varlığını kabul etmeli.
Etmeyebilir de…
Buda onun hakkı, ezelde yaratıcın ona ilk sorusu ile verdiği mutlak hür iradenin yetki ile hayır da diyebilir elbette.
Fakat o zamanda sorumlu bulabilir mi karşısında.  Kime neyin hesabını soracak?
Güç kendisinde olsaydı zaten oldururdu,  yapamıyor,  gücü yetmiyor ama inatla yapanı değil de olayın kendisini sorguluyor yine de. Kendi kendisine olmamış hadisenin arkasında kim olduğunu bir türlü itiraf etmiyor kendisine...
Şikâyet girdabında kuyruğunu kovalayan kedi misali dönüp duruyor.
Gurur mu bu yoksa kendinden kaçmak mı?
Cevaplar içinde aslında, ah bir bilebilse çıkacak zekâsının kör ettiği akıl kuyusundan...
Ödül sanıyor zekâsını. Aslını bulduramayan aklı değil “kendini merkeze koyan, başka bir gücü yok sayan, ben kendime yeterim, kime ne” diyen sonra da kendine kendisini yenik düşüren o zekâ değil mi zaten?
Vicdanı bir uyanabilse meydan okuyacak dünyaya. Az önce kuyuda olan aklı birden ruh seviyesinde çıkacak kâinatın zirvesinden bakacak olaylara ve hadiselere. Ve kafa tutabilecek dert dediği, belalara, sıkıntılara, musibetlere, hastalıklara ve dahi bütün karanlıklara.
Çünkü güneş gökyüzünde değil insanın kalbinde. Açabildiğinde kalbinin kapılarını ne gece kalacak içinde ne de gündüz fehminde.  Zamansızlığın seyrinde ayna olacak kendine ve tüm şeylere...
İyi ya da kötü her bir şey eşitlenecek.  Yaşarken ölecek ve ölümün dirilmek olduğunun heyecanını taşıyacak her an içinde.
Çünkü içinden çıkılmaz konuların temelinde hep kaybetme korkusu vardır.  Mahrumiyette olanda akıyor zaman nehrinde, varlık içinde yüzende. Varlıklı olan sağlığını, huzurunu, gücünü kaybetmekten korkuyor mahrum olan ise yaşayamadıkları ve yaşayamayacak olduklarının ukdesiyle kaygılıdır.
Çözümün kendisi kendini tanımlamak, sorularına keskin ve net cevaplar bularak aklı ikna etmekle mümkündür. Ölümü çözen aklın bakışından mucizeler doğacaktır sonra. İşte yaşamak ölümsüzleşmektir böyle görebilen insanın dünyasında.
Ve birde unutulmaması gereken burası dünya geçmiş ve gelecekte olmayacak tek şey ödülün burada alınamayacak olmasıdır. Anlayan insan anlamlandırma kabiliyetini de kazanır.  Aradığı ne varsa ancak bu şekilde bulabilir.
Haksızlığın aslında adalet, hataların kendisi için birer merdiven olduğunu bilmek, olumsuzlukların dilini çözmekle şer gözükenleri kavrayacaktır. Kendisi olmayı tanımladıktan sonra içinden geçenleri ifade edebilecek, hatır için yaşamayacak, hatırdan çıkmayacak değerleri olacaktır sonrasında da...
Zehra Asuman / Denemeler
16.11.2016

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Ecir  Demirkıran

Ecir Demirkıran

8 years ago

Asuman hanım merhaba, ne güzel yazıyı yazmış cevabını vermişsiniz, bize yorum yapmak için bir ortam bırakmamışsınız, ancak yinede sizinle sohbet babında birşeyler yazmak istiyorum. tarihte insan inceleyen bilim adamlarından bazıları, insanı yorumlarken. El insan-u hayvan-u natik-un demişler yani insan konuşabilen düşünebilen hayvandır, buda insanı diğer varlıklardan ayıran ona üstünlük kazandıran bir güçtür, el insan-u eşrefül mahlukat, yani insan mahlukatların en şereflisi diye nitelemiş sevgili peygamberimiz, ancak yine tarih boyunca bu özelliği yanlış kullanan ve kendisini haşa Allaha cc. ne ortak görüp şirke giden insanlarla dolu ,bunun ilk örneği şeytandır.Yüce Allah cc. insanı topraktan yarattı ve O dömemin alemi şaytanın içinde olduğu alem ateşten yaratılmıştı, yüce Allah cc. şeytana Hz. Adem as.me secde getirmesi emrini verdi , fakat şeytan .Ben ateşten o ise Topraktan yaratıldı. Ben ondan üstünüm ona secde getirmiyeceğim diye Allah cc. ne emrine itaatsizlik yaptı ve günahların en büyüğünü işledi, buda gururuna yediremediğindendi, Kutsi ayette şöyle der, günahların büyüğü kibirden, küçüğü ise şehvetten doğar, Şehvetten doğan günahi ceza çekildikten sonra affedilir,tıpkı Hz. Adem as.mın yasaklı meyveden yediğigibi, yüce Allah onu önce cezalandırdı ve cennettinden attı sonra affedip öldükten sonra cennetine geri aldi. Şeyta aleyhü lanet ise ebediyyen cennetten kovuldu. ibretlik bir vaka olan bu durumu insanlardan bazıları göz önüne almadı, ve değişik zamanlarda Allaha cc. şirk edip, kendilerini ilahlaştırdılar, Nemrut bunlardan en şiddetlisi idi, yani geçmişte olduğu gibi , gelecektede elindeki gücün kendisini olümsüzleştireceğine inanıp, kendini ilahlaştıracak insanlar hep olacaktır, Allah bizi islam yolundan ayırmasın, ve bizi munafık ve zındıklardan eylemessin, hayırlı geceler.

Şahin Mutlu

Şahin Mutlu

8 years ago

"İnsan… Bu bizim kavgamızın adıdır… Ama ne zaman başladık bu kavgaya biz? Ve daha ne kadar sürecek bu kavga? Yoksa başladığı gün mü bitti? ...Bir mey ki henüz tattığımız demde tükenmiş / Dünya denilen fâni âlemde tükenmiş / Cennette yaratmış ama ilk insanı Mevlâ/ İnsanlığımız evvelâ Adem’de tükenmiş…/ Kim bilir, doğduğumuz günü arayışımızın sırrı belki hep bu düşüncede düğümleniyor. Vicdanımızın huzuru için kafamızı verdik; ama kafamızın içindekilerin hesabını vermekten kaçındık her nedense… Utanmaktan korkuyorduk belki de… Korkmaktan utandığımız gibi…" Selam ve duâ ile esen kalınız.

Zehra Asuman

Zehra Asuman

8 years ago

@zehraasuman328 | Merhabalar hocam. Hani hidayet güneştir de biz perdelerimizi açmamşısızdır. Kitap yüklü merkepler vardır birde, dimağından kalbine indirememiştir. Niyet mi yamuk acaba ki o bilgi bizi sonuca götürmüyor. İdrakimize inmiyor bir türlü. Beşer dünyaya insanlaşabilmek için gönderildi. Herkes rolünü gerçekleştirme çabasında. Aklımızı nereye bağladıkta istikametimizden olduk? Bilmiyorum. Ol deyiverse olacağız bizde ama asıl mesele onu gerçekten istemekte sanki... Hz. isa'nın dediği gibi; "İsteyene verilecek"... Affola, ben yine kitabın neresinden konuştum acaba...? )) Saygılar ve hürmetler hocam...

Zehra Asuman

Zehra Asuman

8 years ago

@zehraasuman328 | Var olun hocam ne güzel özetlediniz. Yüreğinize sağlık. Hürmetlerimle Hayırlı Cumalar dilerim...

Ecir  Demirkıran

Ecir Demirkıran

8 years ago

@ecirdemirkiran404 | düzeltme kutsi hadis yazacağıma, kutsi ayet yazmışım, özür dilerim, ancak kutsi hadisler ayet hükmündedirler, selam ve muhabbetle