17.06.2011
"Kitab-ı Dede Korkut Ala Lisan-ı Taife-i Oğuzan" Anlamı Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı’ olan Kitap on iki destansı hikâye ve bir mukaddimeden oluşmuştur.
Dede Korkut kitabındaki Hikâyeler Kuzeydoğu Anadolu’ya yerleşen Müslüman Oğuzların hayatını anlatır. Fakat destanlar İslamiyet öncesi dönemden de izler taşımaktadır. Bu yüzden destanların oluşmasının daha erken evrelerde olduğu tahmin edilmektedir. Kitapta, Salur Kazan ve Bayındır Han gibi kahramanların, mekânın ve zamanın ortak oluşuyla ve her hikâyede Dede Korkut’un ortaya çıkışıyla on iki hikâye birbirine bağlanır. Bugün elimizdeki iki nüshanın Akkoyunlu Devleti’nin çökmeye başladığı dönemlerde yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir. Nüshalardan biri tamdır ve Almanya Dresten Kitaplığı’nda bulunmaktadır. Altı hikâyenin bulunduğu eksik bir nüsha ise Vatikan’dadır.
Dede Korkut hikâyelerindeki hikâyelerden bazıları âşıklar tarafından anlatılan varyantları türeyen
Hikâyeler şekline dönüşmüştür. Bu hikâyelerden birisi de Bamsı Beyrek Hikâyesidir. Bu hikâye Anadolu’nun değişik yörelerinde Ba Böğrek, Bey böğrek, Beböyrek- Beğ Böğrek ile Bengiboz gibi adlarla sözlü gelenekte de anlatılmaktadır. Anadolu’nun pek çok yöresinde bunun gibi değişik adlarla derlenen bu hikâyeler ile Dede Korkut Hikâyelerindeki Bamsı Beyrek hikâyesi arasında elbette ki birçok ortak noktalar bulunmaktadır.
Trabzon Varyantı Özeti-
Kaynak : Prof dr.Necati Demir," Trabzon Çepni Ağzı ve Tepegöz Hikâyesinin bir Varyantı”,
“Eski zamanlarda bir padişah varmış. Padişahın
çocuğu olmuyormuş. Padişah hanımına demiş ki: "Ne yapacağız hanım, bir daha evleneyim. Evlenmezsem bizim çocuğumuz olmaz."
Gitmiş, yeniden bir hanım daha almış. Ondan da çocuğu olmamış. Hanımına demiş ki: "Gel hanım bu gün seninle çarşıya gidip, gezelim." Gezmeye gidiyorlar. Onlar gezerken vakit geliyor: "Hadi gidek padişahım." diyor. "Yok, namazları kılıp da gidelim." diyor.
Namazlarını kılıyorlar, padişah selam verirken: "Esselamü aleyküm ve rahmatüllah." deyip: "Selamün aleyküm padişahım." diyor. Bir derviş geliyor oraya.
"Sen benim padişah olduğumu bildin. Benim kalbimde ne varsa onu da bileceksin." diyor ihtiyara. "Ben ne bileyim padişahım senin kalbini?" "Yoh, bileceksin." diyor. "Senin çocuğun olmuyor" diyor. "Atın da doğurmuyor." diyor. "Kalbindeki de bu padişahım." diyor. Sana bir elma vereyim. Elmanın kabuğunu atına ver. Elmayı da karına yedir. O çocuk doğurur. Atın da yavrular.
Geç zaman gel zaman hanım da at da hamile kalıyor. At da erkek doğruyor, hanımı da oğlan doğuruyor. Gel zaman at da büyüyor, oğlan da büyüyor. Oğlan yedi yaşına değiyor, daha adı yok.
Oğlan okula gidiyor. Okulda adsız bey diyorlar. Oğlan ağlıyor, geliyor: "Baba benim adım yok mu? Bana adsız bey diyorlar, benim adımı koy." diyor. "Yavrum senin bir deden vardı, gelecekti gelmedi. Bu gün tellal bağırttıralım. Bu gün senin adını koyalım." diyor.
Tellal bağırttırıyor, köylüleri topluyor, çocuğun adı konacak. Yemekler yenirken ihtiyar geliyor. Hiç kimse ayağa kalkmıyor, padişah ayağa kalkıyor. "Padişah niye kalktışu gibi adama." diyorlar. Adamı önemsemiyorlar. "Bana bir leğen ibrik getirin." diyor. Leğeni getiriyorlar, irbiği getiriyorlar. Padişah diyor ki: "Getirin bakayım, oğlanın adı Beyböyrek, atın adı Bengiboz olsun." diyor.
Şimdi bu gün böyle yarın böyle ve oğlan büyüdü.
Padişahın öbür karısı da çocuk olmadan dost severmiş, bir gavuru seviyormuş. Her gün geliyor her gün geliyor. Bu gün gelemiyor. "Niye gelmiyorsun artık daha benim yanıma." diyor padişahın öbür karısı. "Niye geleyim. Kapıya bir piç türettiniz. Onun için gelemiyorum." diyor. "Ne yapacağız?" diyor. "Ne edeceksin, onu öldürelim. Ben her gün yanındayım." "Nasıl öldürelim." diyor. "Ona zehirli bir yemek yedir. O, yer, ölür." diyor.
Okula gidiyor çocuk. "Yavrum bu gün bizde yiyeceksin yemeğini, ben hazırlıyorum yemeğini, bir yere gitme yavrum." diyor büyük annesi.İyi anne, yerim." diyor.
Her gün gelirken okuldan atın yanına girmeden evegirmiyor çocuk.
Geliyor: "Atıma bir bakıyım." diyor. Okuldan çıktı. At ağlıyor. "Atım niye ağlıyorsun?" "Niye ağlamayım, seni öldürecekler ben kalacağım." diyor. "Ne yapacağız atım, beni kim öldürecek." diyor. "Anneliğin öldürecek, aman hazırladığı yemeği yeme. Bir ihtiyara götür, ona ver, o ihtiyar ölürse zaten ağzına vurma." diyor. "İyi." diyor.
Bir de bakıyor ki bir ihtiyar geliyor. "Dede, buyur bize gidelim. Annem yemekler hazırladı, azcık yiyelim." diyor. "Gidelim oğul" diyor. Gidiyorlar.
Önden ihtiyarın ağzına veriyor. İhtiyar hemen ölüyor. "Vay başını yesin senin pişirdiğin yemek." diyor. Kızıyor anneliğine, bırakıp çıkıyor. Böylece kendisini kurtarıyor”.
Faydalanılan kaynaklar:
Prof dr.Necati Demir," Trabzon Çepni Ağzı ve Tepegöz Hikâyesinin bir Varyantı”,
Anonim, Beğbira ve Bengiboz,http://www.bozkir.net/Content-pid-41-page-2
Anonim, Bamsı Beyrek Hikâyesi, https://gumushane.turizm.gov.tr
Yurt Ansiklopedisi, Bamsı Beyrek Hikâyesi
Prof dr.Necati Demir," Trabzon Çepni Ağzı ve Tepegöz Hikâyesinin bir Varyantı”,
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın