bir yanı
Ne savaş vardı, ne de barut kokusu
Çocuklar kır çiçekleri gibi sere serpe büyüyordu
Şiirler, türküler, özgür ve hür!
Açlık, yokluk, hastalık, yeryüzünden silinmişti!
Gerçek bir düş gördüm sonra,
Acımasız savaşlarla kavruluyordu dünyanın her yanı
Çocuklar güvensiz, mutsuz, umutsuz…
İnsanlar adaletsiz ve yürekleri gökyüzüne asılı
Sevgiler karanlığın ışığında yitikti.
Dört bir yanda savaş ve korku!
Asıl sinsi bakışlar, şiir, türkü ve çocukları yakıyordu!
Uyandım, asıl gerçeği gördüm.
Şiddetin acımazsızlığında çaresizliğin nezdindeydi dünyanın her yeri.
Taş benlikler, gecenin karanlığında nefret tohumlarını ekmekle meşguldü.
Onlar yakarken savaşın ateşini, uyandım barış çiçekleri elimdeydi.
Tam gökkuşağının altından geçerken, eteklerime buğday taneleri doldurdum.
Ah şiddetin ortasında sevgiyi düşlemek ne mümkün?
Nefret ekenlerin arasında sevmek, imkânsızlık dâhilinde gibi bir şey?
Kahredici zalimlerin insafsız ve hırçın yüzünden,
Barış çiçekleri solgun ve sevgi yoksunu...
Nefret, ateş topuna ha döndü ha dönecekti.
Uyandım, başaklar boy boy şiir ve türkü olmaktaydı.
Sinsi bakışların yüzü, gün ışığında mutsuz olur bilinir.
Sevgi düşkünü yürekler, başağa durmuş buğday tanesidir
Ondan barış ve başaklardan umudum var hala
Karanlıklarda tohumlar boy vermez bilirim.
Tam gökkuşağı altından geçerken,
Uyandım, barışa dair bin bir tohum filizleniverdi!
Hatice Elveren Peköz
