BAŞARININ GERÇEK MİMARI DEĞERLERİMİZ
Evrendeki yaşama, insanoğlunun bugününe ve geleceğine, toplumsal hayata ve bireysel yaşantımıza yön veren birçok ‘değer’ vardır: Saygı, özgüven, azim, sorumluluk, çalışkanlık… Bu değerlerin hepsi birbirini tamamlar ve zenginleştirir. Eğer inanıyorsak, ‘öte âlem’ e de uzanan bir kazanım elde edebilme olasılığının tatlı huzurunu da hissedebiliriz. Her bir ‘değer’, insanoğlunun birçok alanda gerçekleştirdiği faaliyetlerden iyi sonuçlar elde etmesi için hayati bir önem taşır. İyi, güzel, yararlı işlerin hayat bulması için her bir ‘değer’, insanoğlunun vicdanında, kişiliğinde, eylemlerinde buluşursa sağlam temeller atılmış olur. Son derece önemli ve anlamlı olan bu ‘değerler silsilesi’, adım adım, insanoğlunun her alandaki yaşamına önemli katkılar sağlar. Toplumların, bireylerin mutluluğu, huzuru ve gururu bu katkılarla hayat bulur. Her alanda, gurur ve başarı tabloları, ‘değerlere inanan ve bunları yaşatan’ bireylerin varlığıyla gerçekleşebilir.
Bedensel veya zihinsel güç gerektiren işlerde, kullanılan güç farklı olsa da, o gücü verimli şekilde kullanmamızı sağlayan ‘ güzel ahlâk’ ve ‘maneviyat’ tır. İngiliz milletvekili Benjamin Disraeli’in, “Vivian Grey” adlı romanında, romanındaki kahramanı Vivian Grey’in ilk prensibi şuymuş: “Başarısızlığın asıl sebebi, cesaret ve inanç eksikliğidir. O halde başarı, maddi ve manevi alanda cesur olmaktan ileri gelir.”( Gerçek Yaşam Öyküleri, Ayşe ŞEN) Hayaller, umutlar böyle sağlam bir temel üzerine inşa edilirse hayat bulabilir. Umutlar gerçeğe dönüşmese de, inanç ve cesaretimizle saygınlık uyandırırız. Gerçek bir zafer, içinde sağlam ahlâkı ve maneviyatı da barındırır. Bir askerin cesareti, vatanın bağımsızlığına; bir doktorun fedakârlığı, sağlıklı yaşama; bir öğretmenin idealizmi, ülkenin yarınlarına; bir sporcunun da azim ve yeteneği, milletin ortak sevincine hayat verir. Sonunda mağlubiyet de olsa, bağımsızlık için, başarı için verilen onurlu, ahlâklı bir mücadele, önünde saygıyla eğildiğimiz bir mücadeledir. Toprağına, ekmeğine, hayat mücadelesine alın terini katık yapanlar, maneviyatını özenle, inançla koruyan, ahlâkına değer biçemediğimiz insanlardır. Başarılarının gerçek mimarı, sahip oldukları değerlerdir. Tıpkı, Microsoft Şirketi’nin kurucularından olan Bill Gates’in bir konuşmasında dile getirdiği gibi: “ Başarılı insanların deha olması gerekmiyor. Ama sevgi, disiplin, istek ve azim mutlaka şart…” İşte bu değerlerle şekil verilebilir geleceğe; bu değerlerle insanlığa yön verilebilir. Ve bu değerlerle sanata, bilime, kültüre ve spora güzel bir yön verebiliriz. Ülkelerini başarıyla temsil edenlerin kişiliklerinde bu değerler saklıdır. Sanatçılar, sporcular, bu değerlere sahip oldukları sürece, yeteneklerini başarıyla hayata geçirebilirler.
Kitleleri heyecanlandıran ve zaferin gururunu yaşatan sporcularımız, başarılarıyla, apayrı bir coşkuya da hayat verirler. Kazanılan başarı, erdemli davranışlarla bezenmişse, daha bir anlamlıdır, daha kalıcıdır. İlham olur başarı yolunda ilerleyenler için. Sporun her dalında ve diğer alanlarda da kazanılan başarıların, elde edilen derecelerin ardında bu değerlerin imzası vardır: Kendine, hayata, hedeflerine olan inancın ve azimli olmak… Bir sporcunun; bireysel başarının ötesinde, bir kitlenin, bir milletin başarı beklentisine layık olabilme, heyecan ve coşkularını canlı tutabilme amacı da olmalıdır. Sporun çeşitli dallarında “kalıcı” bir başarıyı hedefleyenler için, tek kazanım sadece bir ‘madalya’, bir ‘kupa’ değildir. Onların başarısını farklı kılan; geniş bir kitlenin heyecanını, gururunu okşaması, “bağlılık” ve “taraftarlık” duygularına hitap etmesidir. Bireysel bir başarının, “kitlesel” ve kimi zaman da “milli” bir başarıya dönüşmesidir. Etki alanı bu kadar geniş olan bir dalda, maneviyat ve güzel ahlâk, elbette büyük bir önem taşır.
Bütün peygamberler ve din büyükleri, çeşitli alanlarda insanlığa güzel hizmetlerde bulunmuş olan önemli şahsiyetler, özlü sözleriyle güzel ahlâkın ve maneviyatın önemine dikkat çekmişlerdir. Peygamber efendimiz, bir hadisinde şöyle buyurmuştur: ”Sizin en hayırlınız, ahlâkı en güzel olanınızdır.” Kimi zaman da şairlerin dizelerinde, yazarların özgün satırlarında bu iki değerin önemine vurgu yapılmıştır. Prof. Dr. Abdurrahman Çetin “Örneklerle Peygamberimiz” adlı eserinde, ahlâkın, bütün dinlerin ortak değeri olduğunu ifade etmiş ve evrensel bir değer olan “ahlâk” sözcüğünün anlamını şöyle açıklamıştır: “Sözlükte seciye, tabiat, huy gibi anlamlara gelir. İyi ve kötü huyların ve davranışların hepsini içerir. Ahlâk, insanda gelip geçici bir hal olmayıp, onun ruhunda iyice yerleşerek meleke ve karakter halini alan yetenekler bütünüdür.” Ülkesini başarıyla temsil eden bir sporcu, güzel ahlâkın niteliklerine sahipse, elde ettiği başarıyı sağlam bir temel üzerine kurmuş; kalıcılığı, saygınlığı “gerçek” anlamda yakalamış demektir.
Güzel ahlâkla bezenmiş, sağlam maneviyatla desteklenmiş başarılar, “tek yürek” olan taraftarların gönüllerinde apayrı bir sevginin doğuşudur adeta. Taraftarlarının kalbini kazananlar, güveni, saygıyı hak edenler onlardır. Aynı dalda başarıyı hedefleyen yeni kuşaklar için “ilham kaynağı” olanlar, yine o “güzel ahlâklı” sporculardır. Onlar; ortak sevinçlere, coşkulara ve gurur dolu anlara, aynı dakikalarda milletin kalbinde hayat verenlerdir. Başarılarına, sevinçlerine ortak oluruz onların. Adeta, sporun kahramanlarıdır onlar. Sadece milletin kalbinde değil, ülkelerinin tarihinde de başarılı, saygın sporcular olarak önemli bir yer edinirler. Gurur dolu anlarda imzası olan değerli sporcularımız onlardır. Sadece bedensel yetenekleriyle değil, sağlam karakterleriyle ulaştıkları bir başarıya imza atmışlardır. Çünkü onlar, gönüllerde, sporun tarihinde yer alabilmenin sırrının, o önemli değerlerde saklı olduğunu idrak etmişlerdir. Büyük önder Atatürk’ün sözlerinde de yer bulmuş bu değerler, bu idrak: “Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılamaz. İdrak ve zeka, ahlâk da bu işe yardım eder. Zeka ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zeka ve kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim.” Bir zaferin, milli bir başarının ardından; sıcak yuvalarımızın pencerelerinde bayrağımızın gururla dalgalanması ve yurdun dört bir yanında büyük bir coşkunun yaşanması, yetenekli sağlam karakterli sporcularımızın eseridir. Bu başarının manevi mimarı güzel ahlâk ile sağlam maneviyattır. Gelin, şimdi de büyük şairimiz Mehmet Akif’in ruhumuzu yükselten dizelerine kulak verelim: “Kendi ahlâkıyla bir millet ölür yahut yaşar. Bir kurtuluş imkânı var: Ahlâkımız yükselmeli. Yoksa pek korkunç olur katmerleşip hüsranımız…”
Gelin hep birlikte, yetenekle ve yüksek bir ahlâkla parlayan bir geleceğe ilk adımı atalım.