“BEN ZEYTİN AĞACIYIM 1350 YAŞINDAN YAŞLI” DOĞUM

27.12.2016

“BEN ZEYTİN AĞACIYIM 1350 YAŞINDAN YAŞLI”
DOĞUM

                “Ebu Ubeyde” sesiyle irkildi..Elinde sımsıkı tuttuğu zeytin fidanına baktı. Antakya’yı fethettikten sonra, ten üzerinde derin bir kılıç yarası gibi duran yalçın, yüce geçitten geçerek (Belen), gidebildiği en uzak toprağa gelmişti. Bu geçit Amanoslar ismiyle bilinen sarp ve yüce dağların arasındaydı. Amanoslar.. aman ya Rabbi ne muhteşem ormanlarla kaplı dağlardı, yüksek ve kalın sedir ağaçlarından yol bulmak imkansızdı.Geçidin batı yakasının adına, Bizanslılar, Kilikya Pedias diyorlardı. Herhalde Kilikia Pedias’ın en doğusundaydı. Yoksa duyduklarına göre Kilikia ismi ile bilinen bu topraklar denizin sonuna kadar gidiyormuş. Kendisi bu seferlerde en son, en uzak buraya kadar gelebilmişti. Allah nasip ederse denizin sonuna kadar da giderdi ama, geri dönmesi gerekiyordu. Dünyanın, peygamberlerden sonraki en adil hükümdarı, sevgili halifesi Emirü’l Mü’minin, O’ na “gel” demişti.  Dönmek gerekiyordu. Kendisi olmasa da, kendinden sonraki fatihler ve onların çocukları, çocuklarının çocukları, bu denizin sonu değil dünyanın denizlerinin sonuna kadar gideceklerdi. Ülkü yüceydi,ülkü “Allah” adını, dünyada bilmeyen insanlara duyurmak ve İslam’ı dünyaya hakim kılmaktı.
                Son gelen haberlere göre, sevgili peygamberimizin Atası Hz. İbrahim’in vatanı, Hz. Musa’nın  ve Hz. İsa’nın kenti, sevgili peygamberimizin  ilk kıblesi olan Kudüs,  fethedilmişti. Ne kutlu bir haberdi bu…. Sevgili halifesi Emirü’l Mü’minin, dünyada eşi benzeri görülmedik bir yolculukla Kudüs’e gelmiş ve şehrin anahtarlarını teslim almıştı. Şimdi de kendisini yanına çağırıyordu. Gitmeden önce, yine sevgili halifesi Emirü’l Mü’minine verdiği bir sözü yerine getirmek için, yoluna devam etmiş ve gidebildiği en son noktaya kadar gelmişti. Buradan geri dönecekti, dönmeden önce; “ gittiğin en son noktada, o topraklarda yetişen ve o topraklara köklerini salmayı seven, kolay kolay çürümeyen, gölgesi ile ve meyvesi ile insanlara hoşluk veren, şifa olan bir ağacın fidanını dik. Sonra da Allah’tan bu ağacın ömrünün uzun olması için dua et. Bu ağaç yaşasın.. yaşasın.. yaşasın…. Yıllar, yüzyıllar ve bin yıllar yaşasın..gölgesinde insanlar konaklasın, meyvesinden insanlar şifa bulsun. Çağlar sonra bu ağaca bakanlar, buraya gelen ilk Müslümanları hatırlasın. Allah nasip ederse daha uzaktan hacca gelecek Müslümanlar, onun altında dinlensin…ve yine ona bakanlar, bu toprakların sahiplenilmesi için verilen mücadeleleri hissetsin..” kelimelerini tekrardan dinler gibi başını önüne eğmiş, elindeki zeytin fidanına bakıyordu. Sedir ağaçlarının seyreldiği, denize doğru olan yerde, az önce kazdığı, ayaklarının önündeki  küçük çukura fidanı koydu ve toprakla besledi, can suyunu “Bismillah” diyerek döktü ve ellerini açıp, sevgili halifesi Emirü’l Mü’minin’in dediği gibi dua etti. Döndü tekrardan fidana baktı, şimdiden onun çağlar sonraki kıvrımlı ve kalın bedenini düşündü, kimbilir neler yaşayacak neler görecekti. “Ya Rabbi insan ne kadar zavallı bir mahluk…ne kadar kısa ömrümüz var”, diye kendi kendine söylendi. Bu zeytin ağacının şahit olacağı olayları düşündü. Tekrardan ellerini açarak, bu defa Müslümanlar’ın muzafferiyeti için dua etti. Dönüp atına atladı, kendisiyle birlikte gelen 100 atlısı ile yönünü güneşin doğduğu yere çevirdi ve yine, ten üzerinde derin bir kılıç yarası gibi duran o yalçın, o yüce geçide  (Belen) doğru, sedir ağaçlarının arasından yol alarak, sevgili halifesi Emirü’l Mü’minine bir an önce kavuşmak ümidiyle oradan ayrıldı.
                İşte ben bu şekilde doğdum. Habibullah’ın en sevdiği kişilerin duasıyla….Bu dua bereketiyle Allah bana ömür verdi, yaşadım…yaşadım…yaşadım…yıllar, yüzyıllar ve binyıllar yaşadım…gölgemden ve meyvemden insanlara hoşluk verdim…kimler - kimleri, neler - neleri gördüm…Dinlemeye hazır mısınız?..... 
 
Yazarın notu: Payas Sokollu Mehmed Paşa Kervansaray'ında, Sultan II.Selim Camii avlusundaki 1350 yaşındaki zeytin ağacının, bana ilk hissetirdikleri bunlar.. Onu oraya Ebu Ubeyde dikmemiş olabilir, bu bir kurgudur.. Ancak bu zeytin ağacının gözünden bölge tarihi ile ilgili denemelerimiz devam edecektir.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

8 years ago

Yazının (belki yeni bir eserin) doğumu kutlu olsun. Devam bölümlerini merakla bekliyoruz.

Maksud - Maksude

Maksud - Maksude

8 years ago

Sanki Zeytin ağacı mesrur nazarlarla bakıyor// Hayatına şükredip yüreğimize akıyor.// Yanık yüreklerdeki acıları yıkıyor// Dualara amin diyen mazlumlar umutlanıyor// Şehit kılıç kuşanmış aşk ile kanatlanıyor... Bu da benim kurgum... Böyle güzel bir yazı okuyunca cesarete geldim:)) Diğer yazılar için sabırsızlanmaya başladım bile.

Musa Serin

Musa Serin

8 years ago

"Bu ağaç yaşasın.. yaşasın.. yaşasın…. Yıllar, yüzyıllar ve bin yıllar yaşasın..gölgesinde insanlar konaklasın, meyvesinden insanlar şifa bulsun. Çağlar sonra bu ağaca bakanlar, buraya gelen ilk Müslümanları hatırlasın. Allah nasip ederse daha uzaktan hacca gelecek Müslümanlar, onun altında dinlensin…ve yine ona bakanlar, bu toprakların sahiplenilmesi için verilen mücadeleleri hissetsin..” Böyle güzel duygularla veya böyle güzel "kurgularla" yola çıkıp bir zeytin ağacının yaşından hareketle beldenin tarihini araştırmak... Rabbım ufkunuzu geniş, zihninizi açık, kaleminizi keskin eylesin.

Aytül Kaplan

Aytül Kaplan

8 years ago

@aytulkaplan934 | Sayın Hocam..beni gururlandırdınız teşekkür ederim..Sizden gelen bu güzel övgülerden dolayı çok mutlu oldum....saygılar...

Şahin Mutlu

Şahin Mutlu

8 years ago

Aytül Kardeşim, öncelikle duyarlılığınızın nişânesi bu güzel yazınızı tebrik ediyorum. -Uygun görürseniz- bu yazınızı da albüm/dosya çalışmamıza dahil etmek isterim. Selam ve Duâ ile...

Aytül Kaplan

Aytül Kaplan

8 years ago

@aytulkaplan934 | Estagfurullah sayın hocam...uygun görmek ne demek..şeref duyarım..saygılar, selamlar...