08.07.2017
Belki saraylarda yaşamadık ama mutluyduk. İki gözlü, çatısı her kış elden geçen, Nisan'a kadar dumanı tüten, kalan yemeklerle sokak hayvanlarının beslendiği, kokusu gitmiştir deyip iki dilim böreğin komşuyla paylaşıldığı evlerimiz vardı. Bakkal amcanın veresiye defterindeki güveni, her yaz camide cüzden başlama gerçeği, taso ve misketlerle yatılan geceleri, kağıttan uçurtma kuyruğu yaptığımız, leblebi tozu yerken güldüren arkadaşlarımız, akşam ezanında camdan eve çağıran analarımız vardı. Ay'ın da bizimle aynı yöne gittiğini sandığımız, akşam ebesi oynarken öte yandan karanlıktan korkmamız, para olmayınca taşa tükürüp yazı tura yaptığımız, kardeşimiz dayak yiyince intikam almaya gittiğimiz, okulda son ders zili çalınca ilk ben ineceğim fikriyle hızlıca merdivenleri indiğimiz ve o günlere ait ufak yara izlerimiz...
Ben halkım, ben tebayım, ben herşeyi özgürce yaşadım, kuralların yerini keyfim aldı, saygıdan çok sevgim vardı. Bence bu daha çok lazımdı. Çünkü her saygı duyan sevmez ama her seven sayar gerçeği vardı.
Yaşadım. Yazdım. Almam gerekenleri aldım. Yetindim. Yenilendim. Olmak istediğim gibi büyüdüm. Onlar A'dan B'ye x hızda t zamanda gitmek zorunda iken, benim cevabım canımın istediğiydi.
İşte bu yüzden 'Seni saraylarda yaşatacağım." sözü çok da cezbetmez beni... xxM.
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın
Sevim Kınalı
8 years ago
Merve Ertan (xxM.)
8 years ago