Beyaz Yele Romanı Hakkındave Özeti Rene Guillot

22.05.2015
 
Yazıda “ Beyaz Yele- Rene Guillot'nin “romanı hakkında bilgiler, romanının özeti,  romanın konusu, ana fikri,  romanın kahramanları, romanın olay örgüsü,  romanın yazarı, “Beyaz Yele- Rene Guillot'nin “ romanın şahıs kadrosu  yazarın diğer romanları,   Beyaz Yele- Rene Guillot'nin adlı eserden alıntılar yer alır.  Eser hakkında yorumlar,  romanın anlatım tekniği, yazarın bakış açısı, romanın tekniği, romanın türü, çevrildiği diller, eserin basım yılı, basım hikâyesi, yazar ve eseri arasındaki, eserle yazarın biyografisi arasındaki alakalar incelenmiştir.
 
KÜNYESİ 
  • Beyaz Yele
  • Rene Guillot
  • İlköğretim 100 Temel Eser

 Bu roman çocuk romanları ile tanınmış olan  Fransız yazar  Rene Guillot’un  çocuklar için yazdığı romanlarından biridir.  Beyaz Yele  yazarın en çok tanınan romanlarından biri olmuş, bu roman pek çok dile çevrilmiş ve ülkemizde de çok sevilmiştir. Bu eser MEB   ilköğretim için önerdiği Yüz Temel  Eser, Listesi içindedir.
Fransız çocuk kitapları yazarı olan Rene Guillot,  öğretmen olarak çalışmak üzere Senegal’e gitmiş, 20 yıldan fazla  bir süre boyunca Fransız sömürgesi  Batı Afrika’sında yaşamış, [1] A frika Anlatıyor (1933), Leopar Kpo, Kedilerin Kralı, Sirga: Vahşi Afrika’nın Kraliçesi, Oworo.  Gibi yazdığı çocuk romanlarından dolayı   1946 yılında Les Equipages de Peter Hill adlı kitabıyla Serüven Kitapları Ödülü’nü, 1964 te Hans Christian Andersen Ödülü'ne  layık  görülmüştür.[2]
Rene Guillot, Beyaz Yele adlı romanını ise  Albert Lamorisse’in 1952’de çektiği Beyaz Yele adlı filmden esinlenerek yazmış , [3]onun bu romanı yazarın en sevilen  romanlarından biri olduğu gibi  Abbas Sayar ‘ın yazmış olduğu   Yılkı Atı adlı romanın da esin kaynağı olmuştur. [4]
Robert Vernay'ın yönetmenliğini üstlendiği Fort pense de la solitude (1948) filmi Guillot'nun cinsel içerikli öykülerinden esinlenmiştir.
Roman diğer birçok ülkede de  çok sevilmiş,  gördüğü ilgi üzerine   romanın filmi de yapılmıştır.   Roman özellikle İlk ve ortaokul çağındaki çocuklar a hitap eden bir roman olduğu halde  her yaşta okunabilecek bir özellik de taşır.
Bu roman, on iki yaşındaki bir çocuk ile bir yılkı atı arasındaki büyük dostluğu konu etmektedir. Bataklıklar, sazlıklar, göller, dağlar...  İçinde özgürce dolaşan Beyza Yele  onunla dostluk kuran Folko arasındaki dostluk romanın konusunu teşkil eder
 
 
KARAKTERLER VE KİŞİLER
  • BEYAZ YELE: Annesi Rita gibi soyludur. “İnce uzun kulaklı, İnce boyunlu, kara gözlü” bir taydır.  Yelesinden kuyruğuna kadar uzanan lekesiz, kar beyazı, kısacık tüyleri vardır.
  • RİTA: Beyaz Yele’nin annesi Çingeneler yakalar.
  • FOLKO: On iki yaşında, küçük kardeşi ve dedesiyle yaşar. Balıkçılıkla geçinir. Cesur ve sabırlıdır. Kasları gelişkin ve saçları alnına döküktür.
  • ANTONYO: Atları sevan, yaşlı at bakıcısı.
  • ÖSEBYO: Folko’nun hayattaki tek akrabası, dedesi.
  • ÇİNGENELER: At hırsızı kötü insanlardır.
  • PATRON: Atları yakalatıp yarıştıran hara sahibi, kötü.
 
ÖZETİ [5]

Folko, on iki yaşında  becerikli bir çocuktur. Ösebyö Dede’nin sandalını alır,  bataklığı dolaşırdı. O gün, hava  kararırken yanında. İnce boynunu uzatmış, alımlı bir tay gördü.   Tay Çocuğun yanına yaklaştı, saçlarını kokladı. Folko da parmaklarını o ipek yelenin arasına soktu. Ancak dönmesi gerekiyordu. “ Yine gelece­ğim” diyerek  evine gitti.
Bu esnada, at hırsızı iki kişi onları seyrediyor,  hırsızlar taya ve anasına doğru yaklaşıyorlardı.
Bu esnada Folko, çamurlara saplanmış kurtulmaya uğraşıyordu.
Hırsızların anne at ile tayı yakalamaya çalışırlarken gördü.  Anne kısrak kurtulmak için her şeyi yapıyordu. Nitekim kurtuldu   ama küçük tayı kurtarmak için geri döndü. , Yavrusunun sesi ile bir an durakladı. Hırsızlar daha hemen kement atıp anne tayı da  kementle yakaladılar.  . Artık kurtuluşu yoktu. Bir müddet sonra da direnmeyi bıraktı. Bunun üzerine adamlar kemendi söküp, kısrağı
yanlarında götürdüler. Ama bu defa da beyaz yele kaçmıştı.
Folko, bütün bunları seyretmişti Hızla,  Beyaz Yele’nin olduğu yere koşmuştu.  Hayvan yerde inleyerek yatıyordu. Hemen yardım etmek istedi. Ancak tay çok huzursuzdu ve  Folko’nun elini ısırmaya çalıştı. Folko, aldırış  etmeden tayı bağlayan ipleri sökmeye başladı. Uzun uğraşlardan sonra sökme işi bitmişti. Tay doğruldu ve uzun uzun bakıştılar..
Folko,  evine döndü. Anlat­tıklarına kimse inanmayacağı için, anlatmadı. Ama Antonyo kendi kısraklarının da çalındığını söyleyince, onları gördüğünü anlattı. Hep beraber Beyaz Yele’nin olduğu yere gitmeye karar verdiler.
Geçtikleri yerlerde, bir yığın at vardı. Ancak, Beyaz Yele ara­larında yoktu. Folko, ümitliydi. Böylece saatler geçti. Uzaktan Beyaz Yele’nin geldiğini gördüler. Yanlarına geldiğinde, hiç te beyazlığı kalmamıştı. Derisi boydan boya çamurdu. Yorgun, yara­lı bir halde
Beyaz Yele, kısa zamanda kendisini belli etmişti. Yüzlerce at arasından dahi, hareketleriyle seçiliyordu. Ancak, onun bu delişmen hali, diğer at sahiplerini tedirgin edi­yordu. Bu yüzden de onu yakalamak istiyorlardı. Bu amaçla, bir gün Beyaz Yele’yi kıstırıp, bin bir eziyetle hara­nın içine kadar soktular. Ancak, yine de kaçmayı başardı.
Artık, Folko’nun aklı fikri Beyaz Yele’de idi. Bir gün kesin kararını verdi. Yola çıktığında, birazcık yol almıştı ki, önce kıpırdayan çalıların arasından fırlayan kuşu, arkasından da Beyaz Yele’yi gör­dü. Durmuş kendisine bakıyordu. Aynı anda, haranın patronu bütün adamlarını toplamış ve Beyaz Yele’yi yakalamak için peşine düşmüşlerdi. Beyaz Yele, yanına kadar yaklaştıkları halde, hare­ketsiz duruyordu. Ansızın patronun atına doğru saldırdı ve pat­ron yere düştü. Beyaz Yele’yi elde edemeyeceğini anlamış­tı. “Bırakın gitsin, kim isterse o alsın ” dedi.
Folko, “Yani ben alabilir miyim?” diye sorunca, “alabilirsin” dedi. Dünyalar Folko’nun olmuştu. O sevinçle, Beyaz Yele’yi bulmak için koşarcasına yürüdü ve onu buldu. Kemendini atıp, boy­nuna geçirdi. Beyaz Yele hızla koşmaya başladı. Folko, sağa sola çarpıyor, eli, kolu, dizi, kafası yaralanıyor, aldırış etmiyordu. Bir müddet sonra Beyaz Yele durdu. Karşılıklı bakıştılar. Artık ke­mende bile gerek kalmamıştı. Usulca çekince geliverdi. Birlikte Folko’nun evine geldiler. Atı, çimin arkasına koydu ve yem ver­meye başlamıştı. Beyaz Yele kendisinindi artık. Tam da bu esnada, uzaklardan at kişnemeleri duyuldu. Beyaz Yele, önce kulaklarını dikti, sonra da hızlı bîr şekilde koşmaya başladı. Yine kaçmıştı.
Folko, çok üzülmüştü. Yavuklusunu kaybetmiş âşıklar gibiy­di. Yine de ümidini kesmemişti. Haksız da değildi.
Bir akşam, bir ses duyup kapıya çkınca ve Beyaz Yele’nin gelmiş olduğunu gördüler. Bir hayli yarası vardı. Hemen yarasını sarmaya koyuldular. Görünen oydu ki, yaralı olduğu için, dost bildiği Folko’ya sığınmıştı. Folko ve kardeşleri çok sevinçliydiler.
Artık at her akşam, Folko’nun yolunu gözlüyordu. Dostlukla­rı herkesin dilinde idi. Folko, yarası henüz iyileşmediği için ona binemiyordu. Ama, binmek ve gezmek için can atıyordu. Bir gün binmeye karar verdi. Ancak, atın üstüne atladığı an, at değişti ve silkinerek Folko’yu üstünden attı. Sonra da hızla koşarak gözden kayboldu. Vakit geldiğinde, yola koyulup, Antonyo’nun seyislik yapan arkadaşının evine geldiler. Orada Beyaz Yele’nin annesi olan kıs­rak vardı. Bu Fojko için tatlı bir sürpriz olmuştu. Sonra kasabaya gittiler. Her yer çok kalabalıktı, Folko ‘yu sir­ke götürdüler. Orada kovboylar ve atlar gösteri yapacaklardı. Folko birden heyecanlandı. Çünkü, Beyaz Yele’yi görmüştü. Gösteri bitince, at perdenin arkasından kayboldu.
Folko, “Beyaz Yele” diyerek hemen koştu. Ancak, yanıldığını söylediler. Bu at, çok benzemesine rağmen, Beyaz Yele değildi. İki gün sonra döndüler. Folko, ümidini kesmemiş, Beyaz Yele’sİnİ arıyordu. Bu arada haranın patronu ise, sirk sahipleri iler azgın bir atın pazarlığım yapıyordu. Belliydi ki, patron Folko’ya verdiği sözü tutmayacaktı. Antonyo bu duruma itiraz edecek oldu ama patron patrondu. Yine de, ne yapıp yapıp bu durumu Folko’ya bildirecekti. Sabaha karşı, güç bela ata bindi ve Folko’nun kulübesine geldi. Folko İse çoktan kayığa binmiş ve Beyaz Yele’yi aramaya çıkmıştı. Antonyo’da arkasından bataklığa daldı.
 
O sabah, Beyaz Yele başına geçeceği sürüsünü arıyordu. Adamlar da onu. Ve gördüler. Beyaz Yele’nin etrafındaki sazlıkları, otları tutuşturarak çıkmasını beklemeye başladılar. Folko’da bunu görmüştü. Beyaz Yele’yi kurtarmak İçin ileri atıldı. Her tarafının yanmasına aldırış etmeden, alevler ortasında mahsur kalmış olan Beyaz Yele’nin yanına ulaştı ve sırtına atladı. Beyaz Yele, kurtarıcı­sına boyun eğmişti. Çocuk atı alevlerin üzerine sürdü. Kulağına bir şeyler fısıldadı. At ok gibi fırladı. Alevler yakmasına rağmen, dışarıya çıkmışlardı.

Bütün bunları patron ve adamları da görmüştü. Önlerini kesmelerini emretti. Ama, aralarından hızla geçtiler. Kaçarak, ırmağın kenarına kadar geldiler. Bir müddet sonra Beyaz Yele, kendisini ırmağa attı.
Bu arada, patron pişman olmuş bağırıyordu: “Dön, dön atı sana verdim”
Her şey boştu. At ve Folko birbirine yapışık vaziyette, akıntı­ya kapılmış gidiyor, gidiyorlardı. Irmağın akıntılı suları kulağına bir ninni fısıldıyordu sanki…
Her yer kazan, Folko ise kepçe Beyaz Yele’yi arıyordu. Yok, yok, yok. Folko’nun bu haline, haranın seyislerinden Antonyo’da üzülüyordu. Onu teselli etmek için, bayram zamanı kasabaya götüreceğini söyledi.
 
 
[1] https://www.notsehri.com/rene-guillot-kimdir-rene-guillot-hayati-ve-biyografisi-82210/
[2]  https://tr.wikipedia.org/wiki/Ren%E9_Guillot
[3] https://www.notsehri.com/rene-guillot-kimdir-rene-guillot-hayati-ve-biyografisi-82210/
[4]  https://edebiyadvesanatakademisi.com/forummesaj/644-yilki_ati_abbas_sayar.html
[5] ( Rena Guillot, çev. Ela Güntekin, İstanbul 1981, s.40-44)

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar