18.08.2013
Bezeme Nedir?
Bir nesnenin ya da canlının yapısını ve işlevini değiştirmeden o nesne ya da canlının üzerinde yüzeysel olarak yapılan, düz ya da kabartma şekillerinde boyalı, boyasız yapılan süsleme sanatına bezeme denir.
Bezemenin temel öğesi motif, desen ve çizgilerdir. Bunların hepsini birden örge olarak da adlandırabiliriz. Örgeler tek başlarına ya da bir kompozisyon içinde kullanılabilir. Nesnelerin üzerine betimlenen öğeler soyut ya da somut olabilirler. Somut örgeler, insan, hayvan, bitki ya da cansız maddelerin betimlemeleri veya bu tür natürel nesnelerden esinlenerek oluşturulmuş şekillerdir. Soyut öğelerse çoğunlukla geometrik şekillerden veya nesnel öğelerden esinlenilmeden yapılan, sanatçının tahayyülünde oluşan doğal dünyada bulunmayan veya nesnel olmayan şekillerdir. Soyut şekiller nesnel değillerken nesnel bir şeyi sembolize edebilecek şekilde tasarlanabilen öğelerdir.
İslâm sanatında soyut örgelerden oluşan bezemeler oldukça sık kullanılmaktadır. İnsan resminde, insan veya insana benzer figürlerin dinen yasaklanmış olması ve İslam süsleme ve bezeme sanatlarında daha çok soyut betimlemelere ağırlık verilmesine neden olmuştur.
Bezeme sanatının ilk örnekleri, Sümer, Asur, Babil, Akad gibi Mezopotamya uygarlıklarında ortaya çıkmıştır. Bu uygarlıkların soyut betimleme ve bezemeleri düz ve eğri çizgiler, sarmal çizgiler ve noktalarla bezenmiş şekillerdedir. Mezopotamya uygarlıklarında karşımıza çıkan bu tip bezemeler, mimari yapıların duvarlarında, çanak, çömlek seramik eşyalarda gözükmüştür. Bu ilk örneklerin Sümer sanatında çıktığı ve diğer Mezopotamya uygarlıklarına doğru yayıldığı tahmin edilebilir. Düz ve eğri çizgiler, sarmallar ve noktalarla yapılan İlkçağların ilk bezemelerinden sonra çeşitli hayvan biçimleri, bitkiler ve gökyüzünde görülen cisimler bezemelerin esin kaynağı olmuş, sanattaki gelişmelere paralel olarak, bezeme sanatı da gelişmiş ve sanat akımlarının etkisiyle birçok bezeme akımı ve tekniği ortaya çıkmıştır.
GİRİŞİK BEZEME (GİRİŞİK BEZEME nedir? - GİRİŞİK BEZEME anlamı) konusu , kıvrılarak, birbirinin içine geçerek uzayıp giden, yapraklı dalları andıran, geometrik görünüşte birtakım biçimlerden oluşmuş bezeme çizgileridir.
ARABESK BEZEME
Avrupa’ya Araplardan geçmiş ve Avrupalılar Araplara ait manasında arabesk ismini vermişlerdir. Hâlbuki bu tarz yalnız Araplarda değil, bütün İslam memleketlerinin süsleme sanatlarında görülür. Zaten Arabada buna zuhruf veya nakş Farsçada ve Osmanlıcada girift denilmektedir.
Arabesk ismi verilen girift bezeme tarzı, Araplardan çok daha eski bir tarihe dayanır. Bunun ilk örnekleri Orta Asya’dan Avrupa’ya göç eden Sakalar ve Sarmatların süsleme sanatlarında görülmektedir. Önceki devirlere has olan helezon şeklindeki ilk bezemelerin hayvan şekillerine benzetilmesi, bunların boynuz ve mafsallar gibi birbirlerine sarılan kıvrımlı şekiller almasından doğmuştur.
Yunanlılar ve Romalılar da bu gibi bezemeler kullanmışlardır. Pompei evlerinin duvarlarındaki nakışlarda böyle girift bezemelere rastlanır. Eski Mısır’da Batlemyuslar devrinde dokunan kumaşların üzerinde de Arabeskli nakışlar görülür. Avrupa’da, bilhassa italya’da Rönesans devrinde, arabesk türü süslemeler çok kullanılmıştır. Avrupa’da Rönesans dan itibaren on dokuzuncu asrın başlarına kadar el yazmalarında, duvarların, mobilyaların, metal eşyanın, çanak – çömleğin süslemelerinde kullanılmıştır.
Arabeskin umumi olarak iki çeşidi vardır: Birbiri içine girmiş çiçek ve yapraklardan meydana gelmiş bezeme tarzı, diğeri de birbiri içinden geçerek karışık şekiller alan geometrik bezeme tarzıdır.
Çömlek BEZEME
Çanak-çömleğin süslenip bezenmesinde en çok kullanılan yöntem boyama yöntemidir. Desenler çömlek sırlanmadan önce, pişmiş toprak» üzerine yapılabilir. Buna “sıraltı süsleme” denir. Elbet bu tür süslemede kullanılan boyalar fırının sıcağına dayanacak biçimde, özel olarak hazırlanmalıdır. “Sırüstü süsleme” ise çömlek sırlandıktan sonra yapılır. Bu tarz süslemede kullanılan boyalara “emay renkleri” denir. Sırlanmış kap bezenip boyandıktan sonra, boyaların sırla kaynaşması için, fırına konup kısa süre pişirilir. Ticari mallarda baskı usulü geniş ölçüde kullanılır.
Mukarnas bezeme
İslam sanatında mimari yapılarda görülen geometrik bir bezeme çeşididir. islam bezeme anlayışında mistik anlam, geometrik biçimler ve düzenlemelerin kurgusunda gizlenmiştir. Evrensel birlik ve denge düşüncesi çokgen ve çok köşeli yıldızlarla somutlaştırılmıştır. Anadolu Türk Sanatı\'nda 12.yy\'ın başlarında bezemede tek anlatım aracı çokgen ve çok köşeli yıldızlar olmuştur. Yüzeysel bezemede geometrik tasarım birikimi prizmatik öğelere dönüştürülmüş, prizmatik öğelerin yan yana ve üst üste gelerek geliştirdikleri bu bezeme türüne mukarnas bezeme adı verilmiştir.
Bugün hâlâ birçok camide kündekâri uygulamalarını sürdüren Kündekâri Sanatçısı Şehmus Okur şöyle anlatır”: Kündekâri kelimesi Farsça\'dan dilimize geçmiş olup asıl hali kendekâri\'dir. Sanatın ilk örnekleri Memlûk ve erken Selçuklu döneminde görülmeye başlar. Üç boyutlu bir sanattır. Başlangıçta sadece oymacılık sanatı varken ahşap ya da taş yüzeylere geometrik desenler çizilerek bir derinlik kazandırılırdı.”
Desenler tek çeşit ağaç ve ahşap bloklar üzerine çizilirdi. Sonra bunlar yan yana getirilirdi. Cami minberi, bir taş duvar veya ahşaptan yapılan pano gibi geniş yüzeyler bu yöntemle örtülürdü. Fakat ahşap blokların üzerine çizilen ve sonra da oyulan bu desenler zaman içinde birbirinden ayrılıyor ve tek parça olduğu için tekdüze bir görüntü elde ediliyordu.
Açılan bloklar birbirinden uzaklaşıyor ve aralarında derin çatlaklar oluşuyordu. Sanatkâr buna çözüm bulmak için geçme kanal sistemiyle, aynı cins veya muhtelif cins ahşabı bir araya getirerek çivi ve tutkal kullanmadan kanal sistemiyle birbirine geçirmeyi ve çok geniş yüzeyler elde etmeyi başardı. İşte kündekâri böylece Memlûkler, Selçuklular ve sonra da Osmanlı tarihi boyunca bütün İslâm coğrafyasındaki abide eserlerin kapılarında, minberlerinde, kürsülerinde kullanılmaya başlandı. Çünkü ahşabın imkânlarından en üst seviyede yararlanabilen bir sanattır.
KÜNDEKARİ BEZEME NASIL UYGULANIR?
Kenarları negatif ve pozitif değerlerde oyulmuş, çokgen ve yıldız biçiminde ayrı ayrı kesilmiş, rumî ve palmet kabartmalarıyla bezenmiş parçalar ile ahşap kirişlerin birbirine geçmesi biçiminde uygulanan ve büyük bir ustalık isteyen kündekârinin, bezeme kompozisyonu geometrik bir şemaya dayanır. Gökyüzündeki yıldızları ve sonsuzluğu ifade eden yıldız, sekizgen, ongen, baklava gibi birçok geometrik desenle birlikte uygulanır. Aralarına farklı tür ve renklerde küçük ahşap plakalar konarak bazı örneklerde oyma işçiliği, sedef, bağa, fildişi kakma işçiliği de kompozisyona dahil edilir. Hazırlanan parçalar birbirine ayrıca bağlayıcı bir malzemeyle tutturulmadığından, kündekârinin uygulandığı ahşap yüzeylerde zamanla ayrılmalar olmaz.
Kündekâri tekniğiyle yapılmış bazı örneklerde dayanıklılığı artırmak için geçmelerin arkasında, yine ahşaptan yapılmış bir iskelet kullanılır. Değişen mevsim şartlarında ısıdan ve nemden etkilenmeyecek nitelikte bir ağaçla çalışılır ve birleşme yerlerindeki kanallarda bırakılan hava payları sayesinde, ahşap işçiliğinde zamanla ortaya çıkan çatlak ve şişmeler önlenir. Bu nokta göz önünde bulundurulduğunda kullanılan malzemeler iç mekânlar için ceviz, şimşir, armut, kiraz, sapelli (maun); bezemelerde abanoz, tik, yılan ağacı, venge, peleseng, sapelli, altın varak, bağa (deniz kaplumbağası kabuğu), gümüş, fildişi, sedef, yakut ve zümrüt gibi değerli materyallerdir. Dış mekânlarda ise, meşe, sapelli, ireko, tik, dişbudak gibi sert hava şartlarına dayanıklı ağaçlar kullanılır.
Bugün hâlâ birçok camide kündekâri uygulamalarını sürdüren Kündekâri Sanatçısı Şehmus Okur şöyle anlatıyor bu tekniği ve ortaya çıkış hikâyesini: Kündekâri kelimesi Farsça\'dan dilimize geçmiş olup asıl hali kendekâri\'dir. Sanatın ilk örnekleri Memlûk ve erken Selçuklu döneminde görülmeye başlar. Üç boyutlu bir sanattır. Başlangıçta sadece oymacılık sanatı varken ahşap ya da taş yüzeylere geometrik desenler çizilerek bir derinlik kazandırılırdı.
Desenler tek çeşit ağaç ve ahşap bloklar üzerine çizilirdi. Sonra bunlar yan yana getirilirdi. Cami minberi, bir taş duvar veya ahşaptan yapılan pano gibi geniş yüzeyler bu yöntemle örtülürdü. Fakat ahşap blokların üzerine çizilen ve sonra da oyulan bu desenler zaman içinde birbirinden ayrılıyor ve tek parça olduğu için tekdüze bir görüntü elde ediliyordu.
Açılan bloklar birbirinden uzaklaşıyor ve aralarında derin çatlaklar oluşuyordu. Sanatkâr buna çözüm bulmak için geçme kanal sistemiyle, aynı cins veya muhtelif cins ahşabı bir araya getirerek çivi ve tutkal kullanmadan kanal sistemiyle birbirine geçirmeyi ve çok geniş yüzeyler elde etmeyi başardı. İşte kündekâri böylece Memlûkler, Selçuklular ve sonra da Osmanlı tarihi boyunca bütün İslâm coğrafyasındaki abide eserlerin kapılarında, minberlerinde, kürsülerinde kullanılmaya başlandı. Çünkü ahşabın imkânlarından en üst seviyede yararlanabilen bir sanattır.
ROKOKO BEZEME
XVIII. yüzyılın başında Fransa\'da çok geçerli olan, kavisli çizgileri bol, gösterişli bir bezeme biçimi.
Rokoko Fransızca rococo): 18. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan, gösterişli ve süslemeci bezeme üslubunu ynasıtan bezeme stildir. 1715 – 1774 yılları aydınlanma çağında ortaya çıkan Rokoko sanatı, daha çok dekorasyona yönelik olduğu için, bazı kaynaklarda ayrı bir üslup olarak yer alamayıp, Barok sanatın geç dönemi olarak anılmaktadır.
Rokoko, daha çok soyluların sahip çıktığı bir akım olarak, aşırı süsleme ve hazcılığı sembolize ederek, soylu ve aristokrat kesiminin zevkini yansıtan bir sanat dalı olmuştur. Rokoko stili süslemeciliğe ve bezeme şekline de Rokoko tarzı bezemecilik denmiştir.
Rokoko, Barok sanatın gösterişinden uzak, sade ve zariftir. Bu süsleme biçiminde C ve S şekillerinin yanı sıra , deniz kabuğu motifleri ve bitkisel motifler kullanılmıştır. Bu akımda, derinlikten çok, güzellik ön plandadır.
Barok mimarisindeki ağır ve ciddi yapıtlardan sonra sanatçılar daha hafif bir tarza, dindarlık yerini dindışı mimariye bıraktı. Saraylardaki salonlar, duvardaki tablodan mobilyaya, duvar kâğıdından kadınların mücevherlerine kadar Rokoko akımının etkisine girdi. Dekorasyon, tavan, duvar, köşe süslemeleri dışında porselen, mobilya, seramik gibi alanlarda da Rokoko etkisini gösterdi ve bu işlerde sanatçılar, motifin her yerini en ince ayrıntısına kadar işlediler. (.milliyetsanat.com/haberler/her-gune-bir-sanat-terimi/rokoko-mimari/328/16)
2
0
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın
Kürşat Çobanoglu
7 years ago
Kürşat Çobanoglu
7 years ago