Bozkır ortasında yükselen sancak
Kaynaşır sinende tören törene
Dinmez Malazgirt’ten kopan fırtına
Otağından ak post seren serene
Ne asırlar yordu ne savaş yordu
Beğenme ordular paslaşıp durdu
Gelenin bir vurdu giden bir vurdu
Yayını menzilsiz geren gerene
Onca uygarlığın kültürü yansır çehrene
Bir yanda sinagog bir yanda cami ile tapınak
Tarihe ışık tutan iri taşlı yapılar
Bir yanda çan sesi bir yanda ezan
Gerdanlık gibi dizilmiş yamaçlara
Ak perçemli yüzlece konak
Beylere yorgan döşek yarenine sığınak
Yurtlanınca Türkmen obaları
Dağları delen mor koyunlu Yörükler
Misket sevdaları bürür daracık sokakları
Boz dumanlı tepeleri bir güvercin edasıyla
Serine bulgur yaylatıp güzeli oynatırlar
Kültürünü ölümsüzleştirirken
Gönül okşar erler erenler eli
Ahi Elvan Hacı Bayramı Veli
Hüseyin Gazi’de bir insan seli
Türbesine yüzün süren sürene
Tokmak davulu dövende
Zurna havayı övende
Halayın başına durur Çavuşların Esmer Ali
Siyah yelek beyaz gömlek işlemeli mendil ile
Ve kılıç kalkana değende
Kalkan kılıca baş eğende
Bir kartal ruhu canlanır
Dostca pençeleşirken her seğmende
Bazen daralınca uçmaz nefesin
Yine de zeybeksin yine efesin
Omuzdan omuza binen küfesin
Kendini tarihe veren verene
Asırlar tükenir de bitmez üzerine oynanan oyunlar
Bitecek gibi de değil dost olmuyor eski düşman
Yerli uşak kin kusuyor cumhuriyete
Eserlerine ve bize emenet eden Başbuğ’a
İlk meclisin bile şahit oldu bunlara
Yedi düvelle saldıranlara.
Sakarya kızıl akarken, Polatlı gümbür gümbür dövülürken
İlk imdada yetişendin
Kocatepe’deydin, Dumlupınar’daydın, İnönü’ndeydin
Hasılı bir avuç gönüllü ile yola çıktığında ordular yürüdü peşinden
Yeniden bir yurt yarattın Türk’ün kutlu ateşinden
Anadolu’yu baştan başa yeniden donattın
Bazen yüreğimi kanatsan da gökdelenler gibi yükselişin merhem oldu
Sildi sağılmış bulut gibi akan gözlerimi
Sen hep var olacaksın yâr olacaksın
Kutsal kavgam için şal kuşağımda hançerim
Bir ayağım Anıttepe’de bir ayağım Dikmen sırtlarında.
Sen ki: Medeniyetler içinde cıngıllı beşik
Ve sallandıkça birer birer düştüler
Karşılıklı kale burçlarından aşağı
Kimi kralı oynadı kimi mazlum uşağı
Yine düşecektir helvanı yemek için
Demirinden su çekenler
Şimdi yine bir Kasım ayındasın
Heyhaat
Bakıyorum da siyaseyin dümen suyundasın
Delinsin gökyüzü açılsın perde
Açarsın kapını namerde merde
Herkes yanağından tutup öper de
Seni bağrı yanmış gören görene
Seneleri söküp aldın içimden
Ahh Ankara ah! Bir ahtım vardı sende
Bırakıp gideceğim yetimce
Ya bir hastane köşesinde ya geceyi delen yollarda
Osman Öcal