iki kızıl şahin uçuyor göğü çember yaparak ayaklarımın altına alıyorum şehri ruhum yırtılıyor buruşuk bir kağıt gibi ruhum alev alev yanmakta çölü günlerce sallıyor içimdeki toz bulutu bir kıtlık sarıyor Kösedağı' nı ne kuşa ekmek ne sevdama buğday gurbet gurbeti çağırıyor bir fırıncı hiç durmadan ateşe odun atıyor şehir yanıyor buralar hep ağaçtı diyor babam ağaçtı hep şu gördüğün bayırlar bin ah ile Kösedağ’ dan dökülüyorum duman duman bulutlardan tütüyor Özlem sımsıcak bir çay damağımda hasret oluyor serinlemek istemiştim bayım su yerine serinlemek diyorum şimşekleri yutuyor yağmur sevmek sadece ateş yağmur ateşe kardeş çocukluğum asma yapraklarında asılı bir boşluk arıyor gülüşlerim toparlanıyor ateş çöl ve duman umut ekmeğe bölünüyor ağlayan keman susuyor inleyen ney ölümü öldüren aşk sevmek iki kızıl şahin gibi göğe ermek sevmek bir çemberden geçmek Şule Meryem Canpolat Şimşek