Bir Damla Paradoks

30.01.2018
''Evrende bir töz varlığı yararak ,bana beden daha çok sahip olan büyük bir hiçliği yaratmakta..

Töz'den kopmuş bir parça , paramparça bir yontu acımasız vuruşlar altında..derinlerden bir çığlık ve sonrası sessizlikti ..''
‘’Alevin sıcak yalazları altında görüntüler silikleşip uzaklaştığında, mumdan dökülenlerin ışığında sancılar çekilir .. Beden,soğuk ve karanlığı saklamaktadır.. Gittikçe kararan ve nihayet  gecelerin en siyahının zifiri karanlığında yitip giden bir ay misali, ıssız gökyüzünün üzerinde parlayan ateş kırmızısı bir şerit bırakılır geceye ..


Kaidesi yığınlarla kaplanmış boşluk  gibi bir acıdan doğar insan..Derinlikleri ölüm gibi gizemli olan bilinmeyen uçurumlar üzerinde ıssız  karanlıklarda süzülmenin rüzgarı ne kadar inlettiği bilinir ..’’

 

 


Kalabalık süvari birliklerinin içinde terk edilen ,korkunç bir yalnızlığa itilen adam.. Türüyerek tüketen darbelerle ve yenilenmiş bir bedenle işkenceye hazırlanır  .. Kadının çıplak bacaklarına düşmüş bir damla yaş can suyu olur adamın kanılarına … Yırtılan geceyi dikmek için üstüne örttüğü kumaşla ısınmaya çalışır bacaklar .. Akşamları  yorulur çileyle yumanmış ıslaklık verici ürpertiler ve akşamüstü ölür simsiyaha kanat germiş tonlar.. 



Hiçliklerin çokluğu içinde,içine akıttığım sesler derinlerime kazılmakta..



Bir yoğunluğa taşınmaktaydım ya da ölümcül bir kopukluk yaşamaktaydım..

Kaygı verici gölgem, sanrısal acılarımı sırtlamaktaydı ...

Kokular avunmakta , cisimler kaybolmakta , dolunay geceyi karartmaktaydı ..

Tüm korkularla donanmış buyruğum anlatmaktaydı;



''Göğüs kafesi.., kalbini o kadar iyi saklıyor ki .. Oysa kalbi

İçindeki mezarlıkta daha ölmemiş cesetleri anlatıyor ..

Kendini daha derine gömerek öldürüyor..

Kalemi bir bıçak gibi kalbine saplıyor..''



Ölüm üşürse kaleminde, kan parçalanır mı ellerinde?

Kaburgasını kırıp kalemi çıkarmalı mıyım?

Susup devam mı etmeliyim ?

Önünde soyunmalı , yatağına girmeli , ruhundan çıkmalı ,nefesinden mi artmalıydım?..

 Ve biraz çığlık barındırmalı , kuru , acısız bir doyum sağlamalıydım ..  29 günde bir..

Neyi içermekteydi bu telkinlerim?

Boşlukta ses çıkmalı,akmalı ve tınıya dönüşmeliyi mi ? ..

Yoksa biraz susuz boğulmalı .. Su, yalın ve raslantısal bir saldırı mıydı bu hikaye de?..

Sürekli parçalanma tehdidi altında bulunan bulanık duyguları uyumlu halde tutmak için mi ağlıyordu kadın her gece..?

Nasıl doluyordu hıçkırıkları odana ?

İç çekişlerin yastığındaki boşluğu dolduruyor muydu?

Sessizliği çizerken benliğimdeki halsizlik ve dönmeler biraz senkop  muydu ? yoksa vertigo mu ?

 Kadının bağrında beslediği ele geçmez bir yılgıya yeğ miydi adam ?

Son yüzyılın sahne önünü tutmuş insan tutkusuna karşı gelen bu karanlık örgütlenmiş miydi ?

 Bir damla büyük acılar mı gerekliydi ?.. Gecenin sonuna dolunay koyduğu için mi afaroz edilmişti sözlerim ? Hangi tanrı kışkırtmıştı umutsuzluğu bedene?  Tinsel bir çığlıkla , yitik bir varoluşun estetikliğini mi anlatmaktaydım ?..

29 gece de bir kere miydi dolunay.. ?



 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar