Bir Makale Konusunun Ele Alınışını Eleştiri 6
6-]Hala da öyle. Toplumsal işleyişe sosyal kültürün gözlüğü ile bakıp İmam hatiplere orta kısım açmalı sosyal elciliğin dar ve çirkin siyaset oyunları içindeyiz. Oysa batıda 1.sınıfa bilgisayar programlamanın oyunlarını ders olarak koyuyorlar. Ve yine bir Japon mucizesi; bir kapitalist kuralı uygulamaktan ve yine kapitalist pozitivizmi topluma taşımaktan başka bir şey yapmıyorlardı. Bununla bilim üretiyorlardı.
Oysa bir ulusun sosyal kültürünü özel yaşam alanları içinde taşıması başka şeydi; toplumsal kültürlü olması bambaşka şeydi. Hele hele sosyal kültürü, toplumsal kültüre taşımaksa; toplumların gaflet, dalalet ve hıyaneti idi. Ama birilerinin, bizleri doğu bölgelerimiz gibi feodal kültür içinde olmamızı görmek istemelerini, millicilik sanıyorduk ne yazık ki?
Üretip paylaştıramadıkça, yeni toplumsal fikirleri hainlik sayıp derdest ettiler. Bu nedenle; Japon mucizesi sanırım kimono giyme ve samurailikle olmuştu!
İyi de ABD. Almanya vs. Kimonoyu bilmiyorlardı! Ha anladım, batının da İskoç eteği ve şövalyeleri vardı!! Oysa bizim de Zaloğlu, Köroğlu’muz vardı iyi misafirperverliğimiz vardı. Ama olmuyordu işte. Misafirperverlik toplum kültürü değildir. Misafirperver olmaya bilirsin de? Şimdi misafirler otelde kalıyor. Otel varken sığışmak, kusur aramak ayıp!
Harcayacak paran olduğunda, kalacak hizmetler üretildiğinde; misafirperverlik neden önemliydi? Anlayamadım: Aksine sizin, hepten haslet olurla kendi misafirperverliğiniz; toplumun bir hizmet sektörünü çökertirsiniz. Kendi ekmeğinizi kendi kültürünüzle yapmanız toplumsa işlev olan fırıncılığı bu da karşılıklı yükümlenmeyi ve giderek toplum olmanın en dinamik kaidesi olan emeklerin takası prensibini yıkar!
Misafirlik bir zamanlar neden vardı? Misafirlik şimdi neden yoktur? Ya da neden şekil değiştirmiştir? Bunun düşünmesini yapamayacak denli bir sığlıktır. Sormak lazım turizm niye var? Turistler de birer misafirdir. Hem misafirin dik alasındandır. Evlerimize tanrı misafiri etsek ya!
Yine bu tür yazıların kültürel tanımlamalarında; 'Türk Sanat Müziği konseriydi. Ne yazık ki salon tamamen dolmamıştı. Bir yabancı sanatçı ya da topluluk gelmiş olsaydı herhalde ayakta dinlemeye bile yer olmazdı!' gibi cümlelerden ibaret savunuşları da var. Yazımı yukarıdan beri okuyanlar artık bunlara cevap verebilirlerdir.
Bu cümleleri okurun düşünme becerisine bırakıyorum. Ben yerli oluşta kendisini jiletleyen konserleri de kültürsüzlük saymam. İdil Biret'in konserlerinin, söz gelimi bir popçu konserine göre, hiç tercih edilmemesini de kültürsüzlük ya da yozlaşma saymam. Bu çelişkilerin anlaşılması, düşünen beyinlerin basitlikle bulacağı sorunsallardır. Müziğin bir evrensel tandans taşıdığı unutulmuş gibi.
'Günümüzde mağaza ve dükkânlarda, işyerlerinde yabancı isim merakı da oldukça fazla' Sanki İstanbul'da, çarşıda değilsiniz de, yabancı bir ülkede çarşıdasınız! Türkçemize ne oldu! Kelimelerimize ne oldu! Diye zaman zaman şaşmamak elde değil!' türü bir savunma şekli de daha vardır!
Aslında bir kişi evine girip, istirahate çekilip te, çeşitli kullanımlarla girdiği nesneleri; adından itibaren şaşa kalmıyorsa, buna da, şaşmak lazım bence? Evde televizyonu açarsınız, televizyon yabancı bir düşüncedir (isimdir)! Buzdolabını açarsınız, buzdolabı yabancı patentlidir. Ha keza çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, telefon, uydu risıvırı, bilgisayar, CD, DVD, yazıcı, fotoğraf makinesi, ıh..
Bütün yabancı akıl paten ürünlerinin ve isimlerin boy attığı, etrafımızı sardığı, araç gereçli bir ortamda yaşar olmamıza ve bunların nimetinin şükranını tüketir olmamıza rağmen bizim Türkçemize ne oldu diyebilmekteyiz!
Açıkçası bizlerin üretmeyen Türkçemizle adını oluşturamadığımız beyinsel, akıl gereçlerini, bizler, bir nevi asalak gibi tüketir olmaya da şaşmıyoruz da, yabancı kaynaklı ismine takıla biliyoruz! Ya da bir tabelalardaki isimlerden duyduğumuz hicap kadar, patent yapamamanın hicabını duymuyoruz da; 'kompüter mağaza' deyince mi, şaşıcımız geliyor? Yine de saygı duyarım. Ama önce patent bilinci öğrenilmesi gereklidir bence.
Dedik ya uygarlıkta kültür de evrensele gidiyor. Önemli olan evrenselin içine beyinsel emeğinizle nasıl yansıyorsunuz? Ki, dil gibi evrensele göre biraz daha etnik renginizi de gururla bu oluşumun içine de yansıtabilesiniz. Asıl sorun bu. Helikopteri; helikopter deyip de satın alıyorsanız, helikopter shop'a da şaşmamalısınız!
Helikopteri üretemeyen sosyo toplumsa yapılar, bir teknolojiye ya da bir teknolojiyi kullanımlarına dek isimlendirmelerin kültürel cazibesi ile, kuşkusuz ki 'helikopter mağazası' ya da helikopter dükkânı demektedirler.
Bu teknolojileri üretemeden, tekniğe akıl erdiremeden kullanmak ya da buna mukabil başka alanlarda insanlığa katkılar verememenin toplumsa kültürü sizi yozlaştırmıyor da o kullanıma değin olan isimleri hizmet alanlarına veya alış veriş alanlarına isim olarak kullanmak mı zorunuza gidiyor?
Toplumsa kültürel bilgiyi ve teknolojiyi hem yabancı dildeki adıyla kullanıyorsunuz, hem de bizler yozlaşıyoruz diyorsunuz! Ki bu da bir zamanların ünlü; 'gâvur icadı' denişin güncel oluşmalı mantık versiyonudur. Ya da “gâvur icadı” demenin bu gündeki uyarlanışı bilinçaltı beliriş şekli gibi de bir çağrışım yapabilmektedir.
Değilse; sokaklarda yabancı adlarla afişe edilmiş tabelaların var olduğuna dikkatleri çekmenin; bizi asıl yaralayan, patentli üretim yapamaz oluşumuza, ne katkılımla önemi vardır?
İnancınız da yabancı kültür kaynaklı olduğu için tabelalarınız da, elbette; ukabe tur, tekbir giyim, ihlâs gıda, Merve shop, Medine giyim, akabe inşaat, rahmet gıda, helal et, cennetmekân tur, hicret apartmanı vb. gibi bir yığın çakma isimlerin, güya kutsallığı ile dolu olacaktır. Ben şaşmıyorum!
Değilse üreten bir özel dil ve kültür; günümüzde genelliğe ulaşarak, Dünyan'ın dili ve kültürü gibi davranmaktadır.
Hele günümüzde, bir ülkenin hem kendisine özgü özel dili var. Hem bu kendine özgü olanın yanında dünya geneline özgü olan dili vardır Aspirin gibi, radyo gibi. İkisi bir arada bir girişmedirler. Siz refrigerator aygıtına buzdolabı da deseniz, bu isime kullanım sizin kültür olmamaktadır.
Bilim teknik ve sanat tandanslı toplumsa kültürlü diller, yerel etnik dillere göre hızla ivmektedir. Diller, bir bildirişimi olan aktarımlarla, bilişti bilgileri de yerli, etnik olmayan enformasyonları içermektedir.
Bir dilin, bir kültürün bir topluma ait olma özelliği; o toplumun üretim yapar olmasıyla, onun bulucusu olmasıyla ancak doğrudur. Ama o etnik ve yerel dil, bir muhafaza oluşla dışa kapanırsa; dıştan enerji intikaline (Dünyaca geliştirilip kullanılan sizin olmayan kültürle yeni bilimsel teknik anlam gelişmesine) tıkalı oluşla sınırlanması demek, o dilin gelişememekle güdük oluşla eşdeğerli olması demektir.
03.04.2010
Bayram Kaya