Bir Şiir” Bakışların da” Gülümsememle Tahlil ve Analiz.

16.09.2021

 

 

Bir Şiir” Bakışların da” Gülümsememle Tahlil ve Analiz

 

Bir Şiir Dil Aşkına...

Bugün aşkla gönlümü dolduran, aşkın sahillerinde çiçekli bahçesinde gezdiren can dostum kardeşim, Âdem Efiloğlu’nun şiiri için klavyenin başına geçtim. Âdem, can dostumu yıllardır tanırım. Edebiyat için canla başla çalıştığını, bu-Edebiyat evi- güzel sitesinde bizleri bir aile gibi bir araya toplamak için açmış olduğu bu site ile, bizleri bir arada kardeş, dost olarak güzel şiirlerin altında buluşturdu ona müteşekkirim.
Yazmış olduğu mana, aşk dolu şiiri mana ile açıklamak mümkün değil ancak duygu ve hislerin diliyle, aşkın gül bahçesinde gezilerek anlaşılır, Âdem beyde sizlerde bunu benden iyi bilirsiniz. İnsan kalbinin sadece kan pompaladığını bilirse, yanlış bilir ve yanılır, aşk gönül yürek dediğimiz merkezin kapısını açınca, aşkın o nurlu ışığı bir anda bizi sarınca, kalbin sadece aşkla karşılıksız sevmek, kırılmak küsmek vazgeçmek sadece SEVMEK için bizde var olduğunu anlarız. O anda hisler duygular coşar, içinde öylesine bir hasret vardır ki bu hasret, insansız kalmanın ıstırabıyla yanan insana olan özlemi vardır, koş der insanın gönül bahçesinde gülleri kokla, gülleri koklamak bahane hali nedir ne değildir bir yokla. Aşka bayılıyorum, sarmasına coşturmasına bıkmadan yazma aşkıyla beni sizleri sarmasına, sev derken karşılık bekleme insandan, haktan bekle karşılığı bu dünyada değil ötelerdedir, Allahu Ekber. Sana şükürler olsun Rabbim aşkı bize layık görerek, verdiğin için sana binlerce kez şükürler olsun Rabbim.
 
Bakışlarında
 
 
Ne zaman tükendi, güzel gülüşün,
Güller mi eskidi, bakışlarında.
Söyle ne değişti, hele bir düşün,
Eller mi eskidi, bakışlarında.
 
GİRİŞ
 
Âdem can dostum, o nazlı gül bakışlı cennet kokulu yâre seslenmektedir aşkla, ne zaman tükendi o güzel gülüşün beni mest eden cennet bahçelerinde gezdiren gülüşün. Güller mi eskidi bakışlarında soldu mu benden uzaklaşmanla? Sen farkında değilsin dercesine. Söyle ey cennet bakışlım cennet kokulum söyle bana ne değişti? Benden aradığın neydi bulamadın bana söyle? Eller mi eskidi sana uzanırken sen tutmayınca, sana uzanan elimi görmez misin bakışlarında? Muhteşem dizeler bayıldım hayran kaldım, aşk işte budur sevmek budur, vazgeçmek değildir. İnanır mısın insan dünyada bir hasretlik çeker, kendinde bir eksiklik hisseder bu eksiklikle yalnızlık çeker, işte gönül kapısını açamazsa, aşkla karşılıksız cananını sevmezse el üstünde tutmazsa, onun Rabbinden bir emanet olduğunu bilmezde, hep yalnızlık çeker hep ıstırap çeker ne yaptığını bilmez, çünkü gönül kapısını açmazsa, gönlü olmayan şeytan her şeyi yaptırır. Bakın dünyaya göreceksiniz eksikliğimizi.
 
 
Hasretin koruyla, vuslatı bulsan,
İçin yana yana, özleme dalsan,
Sevdayla bakardın, hasrette kalsan,
Yollar mı eskidi, bakışlarında,
 
 GELİŞME
 
Ey sevdiğim cennet bakışlım cennet kokulum, hasretin koruyla vuslatı bulsan, için yana yana özleme dalsan, sevdayla bakardın hasretle kalsan, yollar mı eskidi bakışlarında. Aşkta hasret vardır, hasret içinde kalsan, bu hasret her daim diri tutar insanı hatırlatır cananı sevmeyi saygı duymayı hürmeti, ara bu hasretle vuslatı buralarda bulamazsak ahirette buluruz, sen özlemle beni hatırlasan kokun gelir seher yeliyle. Oysa sevdayla bakardın, ayrılığı aşka son vermeyi düşünmeseydin, yoksa sana geldiğim yollar yıkıldı dikenler mi kapladı ben gülleri ekmişken senin için, neden gözlerinde bakışlarında bunlar var? Allah rahmet etsin Üstat Cemal Safi ne güzel demiş:
 
Tek Hece Aşk
 
Var mı beni içinizde tanıyan
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim
Kalmasa da şöhretimi duymayan
Kimliğimi tarif etmek zor benim
 
Bülbül benim lisanımla ötüştü
Bir gül için can evinden tutuştu
Yüreğine Toroslar’ dan çığ düştü
Yangınımı söndürmedi kar benim
 
Niceler sultandı, kraldı, şahtı
Benimle değişti talihi, bahtı
Yerle bir eyledim taç ile tahtı
Akıl almaz hünerlerim var benim
 
Kâmil iken cahil ettim alimi
Vahşi iken yahşi ettim zalimi
Yavuz iken zebun ettim Selimi
Her oyunu bozan gizli zor benim
 
Yeryüzünde ben ürettim veremi
Lokman Hekim bulamadı çaremi
Aslı için kül eyledim Kerem’i
İbrahim’in atıldığı kor benim
 
Sebep bazı Leyla bazı Şirin'di
Hatırım için yüce dağlar delindi
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi
Kuvvet benim, kudret benim, fer benim
 
İlahimle Mevlana’yı döndürdüm
Yunusumla öfkeleri dindirdim
Günahımla çok ocaklar söndürdüm
Mevla’danım hayır benim, şer benim
 
Benim için yaratıldı Muhammed
Benim için yağdırıldı o rahmet
Evliyanın sözündeki muhabbet
Enbiyanın yüzündeki nur benim
 
Kimsesizim hısmım da yok hasmım da
Görünmezim cismimde yok resmim de
Dil üzmezim tek hece var ismimde
Barınağım gönül denen yer benim
Benim adım aşk!
 
Cemal Safi
 
 
Bunca ayrılığın, kime zararı,
Tutuşurdu kalbin, yakardı narı,
Eritirdi sevdan, buzları karı,
Yıllar mı eskidi, bakışlarında.
 
 ANA BABA KONUSU
 
“Ana konusu aşk, hasret, baba konusuna gelince, şimdiye kadar kimse bunun üzerinde durmadı bende es geçeceğim. Devam edelim. Bunca ayrılığın kime zararı, seninle bana olur mu ki yararı? Bizedir zararı ey cennet bakışlım cennet kokulum. Tutuşturdu ayrılmayı kabul edecek gibi olan kalbin, yakardı sensizliği yakan narı, yanan bu sensiz gönlümün ateşini gönlün söndürdü bu nedendir tavırların hareketlerin? Eritirdi sevdan buzları karı, donmuş sensiz aşksız kalmış gönlümü bir gülüşün eritirdi, ne oldu yıllar mı eskidi bakışlarında, bende yıllar önce seni seven gönlümdeki o alev söndü m? Böyle mi görürsün suçu yıllara atarsın? O benden uzak bakışlarınla?
 
“İnsanlar yalnız yaşayamayan, başkalarıyla birlikte var olan ve yakın ilişkiler (close relationship) arayan canlılardır. Yakın ilişki ya da aşk, bazen kişisel bir ilişki (personal relationship), bazen kişisel ilişkilerin özel bir öğesi ya da bir özelliği, bazen de bir insanın diğerine duyduğu belli bir duyguyu belirtmek için kullanılmaktadır. Burada önemli olan, yakın ilişki ya da aşk için her zaman bir “diğer” kişinin olması gerektiğidir.[1] İ 521 Aşk ya da romantik ilişki, insanların bazılarının aşkın yaşamlarına anlam kattığını düşünmeleri ve bilimsel olarak da aşkın insan yaşamında bazı işlevlerinin olduğunun belirtilmesi gibi nedenlerden dolayı oldukça önemlidir.[2] Aşk yakınlık (intimacy), bağlanma/içsel yatırım yapma (attachment), güven, saygı ve sevgi gibi duyguları beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda, bu çalışmada Pozitif Psikoloji akımının etkisiyle hem yurtdışı hem de
 
Türkiye’deki ruh sağlığı literatüründe önemi gittikçe artan aşk konusu, Türkçe literatürde bu konudaki eksikliğin fark edilmesinden dolayı kavramsal ve kuramsal olarak ele alınmıştır. Bu çalışmanın temel amacı, aşk konusunda farklı açıklamalar yapan kuramları ve bu kuramların benzer ve farklı yanlarını ele almaktır. Kavramsal Olarak Aşk Aşk bütün toplumlarda, her kültürde ve tüm zamanlarda var olmuştur ve hemen hemen her insanın yaşamının bir döneminde en az bir kez yaşadığı ya da yaşamayı umut ettiği bir duygusal durumdur. Son 30 yılda psikolojinin çalışma alanı içinde yer alan aşk kavramı, çok daha uzun bir süreden beri başta edebiyat ve güzel sanatlar olmak üzere sanatın tüm dallarında en çok işlenen temalardan biri olmuştur.[3] Aşkın tanımı kültürden kültüre, kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Araştırmacıların aşkı ele alış biçimleri de bakış açılarına göre değişmektedir. Bu bakış açılarının bazıları bireysel ya da toplumsal özelliklere, kimileri evrimsel geçmişe, kimileri de nöropsikoloji alanındaki bulgulara dayanmaktadır. Karmaşık bir duygu, düşünce ve davranışlar bütünü olan aşk, insanların toplumsal ilişkilerinin tamamlayıcı bir öğesidir. Aşka ilişkin farklı kuramcılar farklı tanımlamalar yapmıştır. Moss ve Schwebel’in aktardığına göre, Freud aşkı, cinselliğin yüceltilmesi olarak, Harlow bağlanma davranışı olarak ve Fromm ilgi, sorumluluk, saygı ve anlayış olarak tanımlamıştır. Maslow ise, aşkı ikiye ayırmıştır.[4] Birincisi, kişinin güvensizliğiyle gelişen ve düşük düzeydeki duygusal ihtiyaçları ifade eden “yetersizlik aşkı (deficiency love)”, ikincisi ise, yüksek düzeyde duygusal ihtiyaçları içeren ve özellikle kendini ve diğerini gerçekleştirme isteğini ifade eden “âşık olmaktır”. Tennov ise aşkı, bilişsel etkinliği devre dışı bırakan, geçici bağımlılık ve sevilen kişiye yönelik bedenin verdiği duyarlı tepki olarak tanımlamaktadır.[5]” *
 
“Yunus Emre ve Mevlana Hazretleri
Bir rivayete göre Yunus Emre (k.s), bir gün ansızın Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri’ni (k.s) ziyarete Konya’ya gitmiştir. Bu ziyaret Mevlana Hazretleri ve müridleri için tam bir sürpriz olmuştur. Gönüllere tesir edecek ve uzun yıllar akıllardan çıkmayacak bu görüşme şu şekilde cereyan etmiştir:
 
Hazreti Mevlana dervişleriyle yaptığı sohbeti bitirdikten sonra, bir derviş telaşla odaya girdi ve heyecanla, uzaklardan gelen genç birisinin kendisini ısrarla görmek istediğini haber verdi. Mevlana Celaleddin; “Buyursun bakalım” diye müsaade verdi.
İçeriye orta boylu, cübbesiz, külahsız ve de sakalsız, çok sade giyimli bir delikanlı girdi.
Mevlana Celaleddin yerinden adeta bir ok gibi fırladı. Bu zatı mana aleminden tanıyordu. Bu, kendisi gibi çağlara damgasını vuracak yiğit bir Hak aşığı olan Yunus Emre Hazretleri, nam-ı diğer Aşık Yunus idi.
 
Heyecan ve hasretle kucaklaştılar.
 
Odadaki dervişler bu samimi karşılamaya bir anlam verememişti, ancak ortamın manevi yükünün yoğunlaştığını da anlamakta zorlanmadılar.
 
Daha sonra Mevlana ve Yunus Emre karşılıklı dini şiirler söylediler. Bir Mevlana söylüyor… Bir Aşık Yunus Söylüyor… Dervişler de onları hayranlıkla seyrediyordu…
 
 
Yunus Emre ve Mevlana Celaleddin-i Rumi birbirini özleyen iki kardeş gibi yan yana oturdular…
 
Hz. Mevlana sordu:
 
– Pek güzel, pek sade giyinmişsiniz. Üzerinizde hırkanız bile yok, üşümez misiniz?
Yunus Emre şiirle karşılık verdi ;
 
Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil.
Gönlün derviş eyleyen, hırkaya muhtaç değil.
 
Mevlana Celaleddin beğendiğini belli eden bir hareket yaptı. Ve yine sordu;
 
– Pek doğru söylersiniz. Nasılsınız iyi misiniz? Nelerle meşgulsünüz? Ne yapar, ne eylersiniz?
 
Aşık Yunus yine şiirle karşılık verdi;
 
Adımız miskindir bizim,
Düşmanımız kindir bizim.
Biz kimseye kin tutmayız,
Kamu alem birdir bize.
Ben gelmedim dava için,
Benim işim sevi için
Dostun evi gönüllerdir,
Gönüller yapmaya geldim!
 
Hz. Mevlana, Yunus Emre’ye sordu;
 
– Biz dervişlerimize Tevhid’i öğretirken “Bir elma iki ayna” demiştik. Siz ne dersiniz?
 
Yunus Emre cevap verdi;
Tevhid imiş cümle alem.
Tevhidi bilendir adem.
Bu tevhidi inkar eden
Öz canına düşman imiş.
 
Mevlana, Yunus Emre’nin bir süre dergahta kalmasını istiyordu.
 
– “Evet, davetimizi kabul buyurursanız, çok memnun kalacağız. Hemde size yazdığımız 6 ciltlik Mesnevi’yi okurduk” dedi.
 
Yunus Emre kalktı, kapıya doğru yönelirken ilk kez şiirsiz konuştu;
 
– Ne kadar uzun yazmışsınız! Çok emek ve gayret sarf etmişsiniz. Bize kalsaydı aynen şunu söylerdik;
 
“Ete kemiğe büründüm,
Yunus diye göründüm.”
 
Yunus Emre Hazretleri kapıdan hızla çıkıp gözden kayboldu…
Bütün Sayılarda Bir Vardır – Taşkın Tuna
________________________________________
İlerleyen zamanlarda Yunus Emre Hazretleri, bir şiirinde Mevlâna Hazretleri’nden ya da başka bir ifadeyle O’nu ziyaretinden şöyle bahseder:
Mevlana Hüdavendigar
Bize nazar kılalı
Onun görklü nazarı
Gönlümüz aynasıdır!..”**
 
 
Mevlâna
 
*Şarabım aşk ateşidir, hele onun eliyle sunulursa öyle bir ateşe odun kesilmezsen yaşamak haram olur sana.
*Söz dalga dalga coşmada amma onu dudakla, dille değil, gönülle canla anlatman daha iyi.
*Aşk nedir, bilmiyorsan gecelere sor, şu sapsarı yüzlere, şu kupkuru dudaklara sor.
*Su nasıl yıldızı, ayı aksettirir, gösterirse bedenler de canı, aklı bildirir, gösterir.
*Can, aşktan binlerce edep öğrenmede, öylesine edepler ki mekteplerde okunup öğrenilmesine imkân yok.
*Gökyüzünde, yıldızlar arasında parlak ay nasıl görünürse aşık da yüzlerce kişi arasında öyle görünür, o göründü mü herkesin parlaklığı söner.
*Akıl bütün gidilecek yolları bilse bile, gene aşk yolunu bilemez, şaşırır kalır.
 
Mevlâna
 
 
SONA DOĞRU BİR ADIM
 
Şiirlerin vardı, gönlümü yakan,
 
Hatta zaman zaman, ağlatan yıkan,
 
Bir sözcüğü bile, kafaya takan,
 
Diller mi eskidi, bakışlarında.
 
 
 Ah şiirlerin vardı gönlümü yakan sana yaklaştıran, hatta zaman zaman ağlatan ayrılığı anlatırken hatta yıkan, ben bir sözcüğü kafaya takan “ayrılık” sözüyle düşünerek ıstırap çeken, söyle bana diller mi eskidi bakışlarında bana bakarken üzgün bakışlarında. Dilimde sana aşk sözlerini söylemeyen miyim ben mütemadiyen söyle nedir derdin nedir seni mutsuz eden bendeki hal durum? Can dostum aşka gelmiş aşkla bize gelmiş coşturmuş bizi aşkın bakışlarıyla bakmayan o cananına feryat ederken, maşallah.
 
 
Şiirle mezarlar, kazdığım doğru,
 
Memleket memleket, gezdiğim doğru,
 
Arada sırada, yazdığım doğru,
 
Haller mi eskidi, bakışlarında.
 
Ah Âdem can dostum aşkla coşturdun dizelerinle mısralarınla. Şiirlerle bana mahzun hırçın bakan bakışlarından dolayı mezarlar kazdığım doğrudur, memleket memleket gezdiğim doğrudur burada anlıyoruz ki şair hasreti bu dizeleri yazmaktadır, işte böyle arada sırada yazdığım doğrudur, yoksa benden sana karşı tutumsuz bir davranışla kaçtığım uzaklaştığımı mı hissediyorsun da halim mi değişti bakarken o bakışlarında görüyor ve hissediyorum. Aşk gönülle bakmak ve hissetmektir. Âdem can dostum gönülle bakarak hissederek yazmış.
 
VE SON
 
Adem’i bağışla, haddimi aştım,
 
Bana ne oldu böyle ne vakit şaştım,
 
Kükredim haykırdım, bendimden taştım,
 
Seller mi eskidi, bakışlarında…
 
Âdem Efiloğlu
 
 
Ben bakışlarında hasreti ayrılığı görüyorum eğer bu hislerim yanlışsa ademi bağışla haddimi aştım yani zanda bulundum, bana böyle ne oldu ne vakit şaştım derken iç sesiyle kendine seslenmektedir. Kükredim sanki zanda bulundum ayrılıktan korkarak haykırdım bunları, bendimden taştım. Söyle bana ben sana aşkla akan gözyaşımın seliyle geldim söyle sana doğru gelen sende akan aşk çeşmesinin suyumu kesildi sellerimi sana ulaşmadı, bunları görüyorum bakışlarında bana bir şeyler söyle susma…İnanın ben mest oldum, aşkın sahilinde gülümseyerek mutlulukla gezindim.
 
ŞİİRDE AHENK RİTİM
 
“Ahenk, uyum anlamına gelmektedir. Şiirde ahenk ise kelimelerin ses ve anlamsal bakımdan birbiriyle uyum içerisinde kullanılmasıyla oluşur.
Şiirde ahenk; ölçü, ses benzerliği (uyak) ve redif gibi ögelerle sağlanır.”
 
Ölçü (Vezin)
 
“Şiirde, hecelerin sayılarına ya da heceyi oluşturan seslerin uzunluk ve kısalıklarına göre bir düzen oluşturulur. İşte bu düzene ölçü denir.
 
Hece Ölçüsü (Hece Vezni)
 
Her ölçü bağlı bulunduğu dilin yapısından doğar. Bu nedenle Türk dilinin doğal ölçüsü, hece ölçüsüdür. Hece ölçüsü, dizelerdeki sözcüklerin hece sayısının belli bir düzene bağlı olarak eşitliği temeline dayanır. Şiirin bütün dizelerindeki hece sayısının eşit olması gerekir. Hece sayısının eşitliği, o dizenin ölçüsünü, kalıbını gösterir. Yedi heceli bir dizenin kalıbı, yedili; on bir heceli bir dizenin kalıbı on birli diye anılır.”
 
Şiir 6+ 5 11 li Hece vezinle yazılmıştır
 
Örnek(ler)
 
 
 
Ne zaman tükendi, güzel gülüşün,
 1    2  3    4  5  6,  7  8  9  10 11
 
Güller mi eskidi, bakışlarında.
 
Söyle ne değişti, hele bir düşün,
 
Eller mi eskidi, bakışlarında.
 
Kafiye (Uyak)
 
Dizelerin sonundaki yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ve görevleri farklı kelimelerin, eklerin veya seslerin benzerliğine kafiye (uyak) denir.
 
Örnek(ler)
 
Ne zaman tükendi, güzel    gülüşün,    A
Güller mi eskidi, bakışlarında.               B
Söyle ne değişti, hele bir düşün,          A
Eller mi eskidi, bakışlarında.                 B
 
İlk kıta sarmal heceyle yazılmış.
 
“Yarım Kafiye (Yarım Uyak)
 
Dize sonlarında bulunan sözcüklerdeki tek ses benzerliğine yarım uyak denir.”
 
Örnek(ler)
 
Hasretin koruyla, vuslatı   bulsan,
İçin yana yana, özleme    dalsan
Yukarıdaki dizelerde bulunan “bulsan” ve “dalsan” sözcüklerindeki ortak ses “-n” dir. Dize sonundaki bu bir ses benzerliği yarım kafiyeyi oluşturur.
Hasretin koruyla, vuslatı bulsan,
İçin yana yana, özleme dalsan
 
 
Yukarıdaki dizelerde bulunan “bulsan” ve “dalsan” sözcüklerinin sonundaki “-an” sesleri iki sözcükte de aynı görev ve anlamda kullanıldıkları için “redif“ tir. “-an” sesi dışındaki ortak olan “-s” sesi ise “yarım uyak” tır.
 
 
 
 
 
 
 
TAM KAFİYE (TAM UYAK)
 
Dize sonlarında bulunan sözcüklerdeki iki ses benzerliğine tam uyak denir.
Örnek(ler)
 
bulsan
kalsan
dalsan
 
 
Yukarıdaki dizelerde “bulsan" kalsan" dalsan" ve “narı” sözcüklerinde iki ses benzerliği vardır: “-san ”Bu iki ses benzerliği tam kafiyeyi oluşturmuştur.
 
ZENGİN KAFİYE (ZENGİN UYAK)
Dize sonlarında bulunan sözcüklerdeki üç veya daha fazla ses benzerliğine zengin uyak denir.
 
Şiirde zengin uyak bulunmamaktadır.
 
REDİF
 
Dize sonlarındaki yazılışları, görevleri ve anlamları aynı olan ek, sözcük ya da sözcük gruplarına redif denir. Redif, sadece eklerden oluşmaz. Hem ek hem sözcükten, hatta sözcük gruplarından da oluşabilir.
Bu dizelerde ise “-ğım” eki ve “doğru” sözcükleri görevleri ve anlamları aynı olduğu için redifi oluşturmuştur.
 
Şiirle mezarlar, kazdığım do         ğru,
Memleket memleket, gezdiğim do  ğru,
Arada sırada, yazdığım do             ğru,
Haller mi eskidi, bakışlarında.
 
KAFİYE
 
1 dize A B A B
2 dize A A A B
3 dize  C C C A
4 dize   D  D D  A
5 dize  E  E  E A
6 Dize  F  F F A
 
Çapraz Kafiye (Çapraz Uyak)
 
Dörtlüğün birinci ve üçüncü dizeleri ile ikinci ve dördüncü dizelerinin kendi aralarında kafiyelenmesine çapraz uyak denir.
 
İlk dize bu şekilde yazılmıştır.
Ne zaman tükendi, güzel gülüşün, A
Güller mi eskidi, bakışlarında.         B
Söyle ne değişti, hele bir düşün,     A
Eller mi eskidi, bakışlarında.            B
 
ŞİİRDE DUYGU ANLATIMI
 
“Duygu, hayal ve düşüncelerin bir düzene bağlı olarak, çekici bir dil ve ahenkli mısralar içinde aktarılmasına şiir denir.
Şiir, bir ana duygu (tema) etrafında yazılır. Diğer türler gibi şiir de bir plana sahiptir. Ancak her ölçülü ve kafiyeli metin, şiir değildir. Şiirde “duygu” temel unsurdur ama duygunun dışında “düşünce” ve “hayal” de vardır. Şiirde “sanat” ögesi ağır basar. Bu bakımdan şiirde sözcük seçimi öne çıkar. Aslında şiir, sözcüklerin ahenk oluşturacak şekilde bir araya getirilmesinden oluşur.”
 
Buda can dostumun şiirinde mevcuttur hem de fazlasıyla.
 
Lirik Şiir (Duygusal Şiir)
 
İçten gelen heyecanları coşkulu bir dille anlatan duygusal şiirlere lirik şiir denir. Bu şiirlerde “sevgi, özlem, ayrılık” gibi konular işlenir.
Kardeşim can dostum Âdem Bey lirik şiir tütünde yani duygusal bir şiir yazmış hatta coşmuş bize kadar ulaşmış bu coşkusu.
 
Konu Özeti
 
Şiirin anlam derinliğini ve biçimini etkileyen en önemli faktör, şiirde ahenk unsurlarıdır. Şiirdeki ahenk unsurları şiirin kulağa hoş gelmesi, şiirin yapısının kurallar dahilinde şekillenmesi ve derin bir anlam içermesi için oluşturulmuş unsurlardır. Âdem kardeşim can dost bunu şiirinde coşkun bir şekilde bize aktarmış bizi aşkla coşturmuştur.
 
Açık-Kısa Hece
 
 
“a. e. ı, i. o, ö, u, ü” sesli harflerinden bir tanesi ile birlikte (vokal) sonlanmaktadır. Bu hece türünde harflerin üstlerinde uzatma işareti bulunmamaktadır. Açık heceler birer nokta ile gösterilmektedir.
 
Açık heceler üzerinde uzatma işareti bulunmayan “a, e, i, u, ü” gibi sadece bir ünlüden oluşan hecelere denilmektedir.
 
Ünlü harflerde uzatma işareti yerine inceltme işareti bulunmalıdır, eğer uzatma işareti olursa hece kapalı olur ve uzun okunur.
 
Şiirle mezarlar, kazdığım doğru,
 
 
 
Kapalı-Uzun Hece
 
Uzun bir şekilde okunan veya ünsüz ile birlikte sonlanan hecelerdir. Kapalı heceler tam ses değerindeki hecelerdir. Bu tür heceler çizgi ile gösterilmektedir. Kapalı heceler farklı şekillerde oluşturulabilmektedir:
 
Kapalı heceler sesli ve “â, û, î” gibi üzerinde uzatma işareti bulunan harflerden oluşmaktadır.
 
Memleket memleket, gezdiğim do  ğru,
Arada sırada, yazdığım do                ğru,
 
Aliterasyon (Ses Yinelemesi): Bir şiirde ya da düzyazıda ahenk yaratmak amacıyla aynı ses ya da hecenin yinelenmesine aliterasyon denir.
 
Hasretin koruyla, vuslatı          bulsan,
İçin yana yana, özleme             dalsan,
Sevdayla bakardın, hasrette     kalsan
 
 
“Asonans nedir?
 
Şiirde aynı ünlü seslerin tekrarına denilir. Aliterasyonla genellikle birlikte yapılır. Kelimelerde vurguyu taşıyan aynı ünlünün tekrarından doğacak ahengi yakalamak için şair ve yazarlar bu sanata baş vururlar. Kelimelerdeki söz özelliklerine dayalı olduğundan bu sanat söz sanatları arasında sayılır. Şairin özel bir amaçla bu sanata baş vurması sebebiyle de düşünceye bağlıdır.”
 
Bulsan
Dalsan
Kalsan
 
Âdem kardeşime can dostuma teşekkürler ediyorum aşk diyarında gezerken aşkla hasretle aynı duygu ve hislerle bizlerde aşkın sahilinde aynı duygu ve hislerle gezdik teşekkürler ediyorum kardeşime can dostuma, selamlarımla.
 
Mehmet Aluç
 
Kaynak
*     Romantik İlişkiler ve Aşk Romantic Relationships and Love Hasan Atak, Nuray Taşta
** https://yunusemresiirleri.com/hayati/yunus-emre-ve-mevlana.html

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar