BİR TRABZON DÜŞÜ

29.01.2024

I.

Gönül asumanında raks eylerken aylalar...

Beni sana götürdü düşümde vaveylâlar

 

Toprağında saklıdır tarihin hafızası

Zaman ipek böceği, Kemeraltı kozası


Hazan vakti tüllenir Boztepe'nin başları

Sülüklü'de sel olur bir annenin yaşları

 

Uzunsokak boyunca uzar gider bir rüya

Soğuksu'da yıldızlar serenat eyler aya

 

Ganita'da içtiğim çayda demsin ey şehir!

Hem karasevdalımsın, hem annemsin ey şehir!

 

 

II.

 

Mâzinin oluğundan, sel gibi akar zaman

Trabzon Kalesi'nde kor olur, yakar zaman


Aynalar günbatımı tutuşurken Faroz'da

Okşar kır saçlarını mavi bir el Yoroz'da

 

Son uykusunu uyur Atapark'ta Gülbahar

Gün doğmakta ufuktan, gecenin ardı nehar

 

Senden uzakta geçen günlerin yasındayım

Beni Mecnun eyleyen aşkın hülyasındayım

 

Sevdamın dibacesi, hüzzam faslım ey şehir!...

Ben bir yanık Kerem'im, sensin Aslı'm ey şehir!...

 

 

III.

 

 

Elif gibi dik durur, Hakk'a baş eğersin sen

O şerefli mâzinle, cihana değersin sen

 

Zamanın nabzı atar ahşap konaklarında

Hasret pembe pembedir o gül yanaklarında

 

Hiçbir şeye değişmem toprağını, taşını

Sana gökler yaraşır, yüksekte tut başını

 

Öpüp alnıma koyup bağrıma bastığımsın

Gurbet akşamlarında hasretten yastığımsın

 

Zemheri ortasında nevbaharsın ey şehir!

Gecenin gülen yüzü, bir neharsın ey şehir!

 

 

IV.

 

Sümelâ'da sürerken tarihin izlerini...

Ayasofya, Bedesten paylaşmaz gizlerini

 

Nice zaferler yonttuk zamanın mermerinden

Kimi Aslı'dan geçti, kimi geçti Şirin'den


Boztepe'den seyretsen güneşin batışını...

Manzara hızlandırır nabzının atışını


Ay gıpta eder sana, yıldız kıskanır seni

Cemalini görenler bir peri sanır seni


Gönüllere basılmış bir mühürsün ey şehir!

Bayrağın gölgesinde daim hürsün ey şehir!

 

V.

 

Uzağına düşmüşüm, hasretle yandır beni

Çok uyumak gaflettir, gayri uyandır beni

 

Hicranın rahlesinde bir vuslat düşü kurdum

Gönlümün tek sahibi sensin ey aziz yurdum!

Firkatin demindeyim neftî akşamlarında

Gün uykuya çekilir Yoroz'un camlarında

 

İçimdeki melâli doğuran şehirsin sen

Mâziyle istikbâli yoğuran şehirsin sen

 

Zaman görklü bir ağaç, sen dalısın ey şehir!

Masmavi dalgalara sevdalısın ey şehir!

 

VI.

 

Madur'la söyleşirken salkım salkım bulutlar...

O müşfik kucağında hep tazedir umutlar

 

Hâl dilliyle konuşur Ortahisar taşları

Rüyalarıma girer şehrin hilâl kaşları

 

O dar sokaklarında hicran ruhuma işler

Beni ayakta tutar bu şehre dair düşler

 

Çok göresledim seni, yan yüreğim yan bugün!

Nemlidir kirpiklerim, hislerim üryan bugün

 

Bordo mavi renklere âşıksın sen ey şehir!

Kadim medeniyete beşiksin sen ey şehir!

 

 

VII.

 

Peri yüzünü görsek çarpılırız o anda

Her ne varsa aşikâr, her şeyimiz Meydan'da

Gönül tahtıma kurul, ebedî ve ezeli...

Ben Tahir'im, sen Zühre; şehrengizler güzeli!

 

Sargana'dan duyulur yiğitlerin nârası

Mâziyi unutursak sağalmaz can yârası

 

Dünya gıptayla baksın, özge bir canan görsün

Yürekte saltanatın asırlar boyu sürsün

 

Analar sana yiğit doğurmuştur ey şehir!

Hamurunu imanla yoğurmuştur ey şehir!

 

 

VIII.

 

Sensin ilhâm perimiz, sohbetin demisin sen

Gönül limanlarına yol alan gemisin sen

 

Güller açar yüzünde, yosun kokar düşlerin

Geceyi aydınlatır o candan gülüşlerin

 

Tek secdede eğilir, elifçe diktir başlar

Dile gelse ne söyler Ayasofya'da taşlar?

 

Ey inşirah kaynağım, Hak göstermesin acı!

Başka şeye hacet yok, sen ruhumun ilâcı

 

Bu gönül saatimi sana kurdum ey şehir!

Başım da sonum da sen, aziz yurdum ey şehir!

 

                                                          M. NİHAT MALKOÇ

 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar