Bir Uygarlığa Dair

28.07.2013
Bu Eser 28.02.2014 Tarihinde Günün Yazısı Seçilmiştir

6. yüz yıl Arap Yarımadası klik bir tarihi yaşam diliminin gelenekleri bağlamında, neredeyse özel sosyal yaşamlı insan gruplarının flora ya da faunası olma durumundaydı. Özel yaşamlı insan Faunaları ticaret yolu ile ticari girişmelerin karşılaştığı kültürleri, bu izole duruma az çok eklemlediler.

 

Ne var ki ithali olan kültürler karantina yaşamlı duruma; uzun vadede pek bir etki edemedi. Bu fauna petrolün üzerinde oturmak kadar çok çok zengindi. Ama üzerinde oturulan şey kullanılamıyordu.

 

Kadınların çok eşliliği, soy totemciliği, panteon sergiciliği vs. gibi bir yığın konularıyla çoğu gelenek, tutum ve yaşantılımaları bağlamında Arap Yarımadası; kendilerinden önceki 2000’lerin adeta sosyal jurassic Parkı durumundaydı.

 

Oysa yukarılarında Bizans Arabın 6. Yüz yılından  700 yıl öncesinden beri latifundialardan feodal düzene geçen yapılaşmanın içinde oluşla bir merkezi otoritesini kurmuş, imparatorluk ülküsünü taşıyan inanç sistemlerini giriştiren olgularla tek Tanrılı  din sistem kılarak oldukça genelleştirmiştiler.

 

Bu halliyle Arap yarımadasının iç kesimleri sosyal insan ekolojisini saklayan bir izolasyon bölgesiydi. M.Ö 1400'lü yıllarda insan ittifakının konusu neyse; Arap Yarımada'sının iç kesimler sosyal yaşamı da aynı benzerliği, elindeki telefonuyla; günümüzdeki orta çağ yaşamlı olan mantıktı insanlar gibiydiler.

 

Diğer yönüyle de 6.yüz yıl İç Arapları, çevresi güncelindeki Dünya konjonktürüne gibi; kimi güncel yapılaşma ve kısmi güncel örgütlenmelerin de içindeydiler. Tabiri caiz ise güncellik; çevresinde olan benzerliği görselleştirip yaşantılarsan kılan bukalemunun tutumu gibiydi.

 

Burnunun ucunda Yemen uygarlığı olmasına rağmen kendisini adeta bir sosyal birlikler dönemi totem grupları gibi olmanın içinde günceli tüketme savurganlığın tutumundaydılar. Örgütlenme şekli güncel zamanın, tüketim şekline pek benzemiyordu..

 

Bu kabil oluşlarıyla, eski kültürlerin gelişmesi içinde rölanti durumla kendilerini izole edebilmişlerdir. Tek girdi kaynağı; o da çok rafine oluşla, ticaret yolu ile gelen kültürdü. Bu nedenle Arap yarım adası Kuzeyin gelişmiş feodal imparatorlukları olan Pers ve Bizans kültürüne göre adata sosyal karantina olmuş bir ilk dönem ittifakı düzen yapılaşması içindeydiler. Ama kullanılan ensturmanlar günceldi.

 

İnsanlık millet olmayı, ittifakı sürecin zaman akışına göre hale yola koymakla bu konjonktürel döneme ve günümüze değin hayli mesafeler almıştı. Bu nedenle araştırıcılar için 5. 6. Yüz yıl Arap Yarımada'sı insanlığın ittifakı düzen başlangıç koşulları ile bu dönemi enforme edişini sürdüren birer yapı olmaları itibarıyla hayli ilginçtir. Yazılı envanterleri biraz rahatça bulunabilir bir belgeselliğe sahiptir.

 

Havasıyla, suyuyla, teneffüsü ile oldukça günceldi. Ruhuyla yorumlamasıyla huyuyla örgütlenme yaşantılaşmasıyla da, eski değil ama eski orijininden motifli bir tarih müzesiydi.

 

Bir yıldırım düşmesini, bir fren patlama kaynaklı araba kazasını Allah diledi de öyle oldu derseniz, geleceğiniz yer paratoneri satın almaktan ya arabaya ve tüm bakım onarım hizmetlerine bağımlı olmaktan öteye gidemeyecektir. Bu nedenle Arap Yarım Adası’nın 6. yüz yıl durumlarını; dinden imandan ahlakı sapkınlıktan kaynaklı, cahiliyelikten ötürü sapıklıklar derseniz; bilemenin üstünü kapattırırsınız. Böylece de tarihi süreci anlama çabanızda bir arpa boyu yol gidemezsiniz.

 

Bu belgeselliği imanı mantıkla okursanız, geleceğiniz yer yine daha bir katı imanı mantık olacaktır. Bu izolasyonun önünde millet olamama gibi çok büyük bir sorun vardı. Millet olmamış ama sanki millet oluyormuş gibi başlangıç koşulları içinde olmanın bir Mekke panteonu vardı.

 

Ama panteon o aşamada o haliyle sanki donup kalarak; anlaşılmaz garip görünümüyle güncele göre hortlaktı bir görünüştü. Bu motif içindeki yapı ne bir Arap milleti, ne bir Arap devleti gibi süreçlerini, ortaya koyamamıştı.  Bir ordusu ve ordu maliyeleri yoktu. Ama sanki bir devlet gibi sayısı üç beş binden 10 000’e kimi durumda 20 000’e ulaşan bir ordu çıkarıp kısa sürede finanse edebiliyordular.

 

Ordu teşekkülünü ve ordu finansmanını, kurdukları hubbe denen çadır iane ortaklığının işbirliği içinde yardımlaşmalarla yapıyorlardır. Yani yapı, örgütlü devlet olamamanın günceli içinde, sanki güncel gibi davranabilmenin kendisine özgü, nefes alan trakeleri vardı. Yapılar bu kabil trakelerle yaşıyordu.

 

İşte Sevgili Muhammed'in asıl işi buydu. Ticaret yoluyla gittiği gördüğü sosyo toplumsa yerlerle kendi aralarında çok fark vardı. Çelişki tıpkı Afganistan'la ABD arasındaki sapma ve kırılma açısı gibiydi. Aynı düzlemde bağıntısı olmayan, Jurassic Parklık! Ortada dönüp duran tersliği günlerce aylar ve yıllarca hem kendi kendine ve diğer kişilerle mütalaa etmişti. Duruma, emsallerinden daha çok angajeydi.

 

Durum şuydu İç Araplar sanki millet olma, devlet olma, vs. gibi örgütlenmeler ortadaymış gibi sosyo-toplumsa olan kurumlaşıcı gelenek görenekleri taşıyorlar; lakin kurumlaştırıcı gelenek göreneğin üst bağıntı ve örgütlenmesi yoktu. Millet, devlet olmaktan yoksunlar; bir ortak maliye dahi kuramamışlar ama bir yandan da sanki millet devlet olmuşluğun siyaseti, görgü ve göreneği ile sahnedeydiler.


Sürecek


Flora: o çevredeki insan kültürü varlığı





Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar