BOVARİZM:
Bovarizm “Le Bovarysme ve, Madame Bovary sendromu olarak da adlandırılan edebiyatta ve psikolojide de kullanılan bir terimdir. Ancak Bovarizm sözcüğü edebiyatta ve psikolojide nispeten farklı anlamlar da içerir. Bovarizm “Le Bovarysme” terimi 1892' yılında Madame Bovary romanı ve kadın kahramanı olan Emma karakteri üzerinde çalışmalar yapan Fransız filozof Jules de Gaultier [1] tarafından ortaya atılmıştır.
Edebiyatta, Bovarizm denilince Gustave Flaubert’in “ Madame Bovary ” adlı romanı etkisinde yazılmış romanlar, Madame Bovary romanındaki Emma karakterinin tesirinde olan veya Emma karakterini taklit eden karakterler, Madame Bovary romanının tesiriyle oluşan, akım ve Madame Bovary’e ( yani Emma’ya ) mahsus, duyumsama, tutum ve davranışlar anlaşılır.
Bovarizm’in psikolojideki anlamı ise “…yaşadığı hayatı beğenmeyen ve alternatif yaşam arayışına girip en sonunda kendine zarar veren nevrotik durumu izah eder. Bovarizmde mutluluk arayışı içinde olmak; buna karşın mutlu olamamak gibi paradoksal bir durum da mevcuttur.”[2] Romanın kadın kahramanı Emma karakterine dayanarak psikolojide tatminsizlik, memnuniyetsizlik anlamına gelen bir terim olarak kullanıldı.
Edebiyatta Bovarizim
Edebiyatta Bovarizm teriminin kaynağı 1857 yılında Gustave Flaubert’in yazmış olduğu Madame Bovary adlı romana dayanmaktadır. ( bkz Madame Bovary ve Gustave Flaubert Hakkında Bilgiler ve Tahliller )
Realist romancılığın ilk eseri olan Madame Bovary, kendi şöhreti yazarından daha fazla olan eserlerden biridir. Madame Bovary, babası doktor olan yazarın babasına ait muayenehanedeki gözlemlerinden ve gördüğü olaylardan esinlenerek yazılmıştı. Yazar bu eserini eylül 1851 de yazmaya başlamış romanı 1856 ‘da bitirmişti. [3] Eser ilk önce 1856 da Revu de Paris’de tefrika edilmiş, ertesi yıl kitap olarak yayımlandığında “ahlaksızlık-sapkınlık” ile suçlanan yazar mahkemeye düşmüştü. Şatafatlı, lüks ve görkemli bir hayat yaşamak isteyen ve ideal bir aşk arayan Emma’nın tutkularını ve zinalarını anlatan roman büyük yankı uyandırdı. Yargıç, “namus cellâdı kadın”ın kim diye sorduğunda Flaubert, "Madam Bovary, c'est moi! (Madame Bovary benim!)” demek zorunda kalmıştı. ” Dini ve ahlaki duygulara ters düşmekle “ suçlanan Flaubert’de hapis yatmaktan zor kurtulmuştu.[4]
Eser, belirli cinsiyet rollerine ters düşen konulara da işaret ediyordu. Romanın kahramanı olan Emma, hedeflediği kişilere karşı dişiliğini sonuna kadar kullanan ancak kocası Charles’e karşı ise dominant bir karakterdi. Emma, okuduğu romanlardaki romantik ve ideal aşkların peşindeydi. Güzel bir kadın olan Emma, , yaşamının tekdüzeliğinden sıyrılmak için şatafatlı, lüks ve görkemli bir hayata kavuşmak istiyordu. Erkeklerin hayatlarını istedikleri gibi değiştirme hakları varsa benim de değiştirmeye hakkım vardır diye düşünmüştü. Erkeklerin bu özelliğine gıpta eden Emma, sevgilileriyle istediği bir hayat kurmaya çalışmıştı.
Ancak kocası Doktor Caharles’te aradığı şeyleri bulamayınca başka erkeler ile ilişkiye girerek bu hedeflerine ulaşmak istemişti. Ancak hiçbir şey Emma’ya yeterli gelmiyordu.
Edebiyatta Bovarizm, yukarıda özellikleri anlatılan “ Madame Bovary ” adlı romanın kahramanı Emma karakterinin diğer romanlarda stilize edilmesi anlamına gelir. Dünya ve Türk edebiyatında pek çok yazar Emma karakterine benzer kadın kahramanlar üretmişler, romanlarında Emma şematiğinde, Emma karakterinin tesirinde, Emma karakterini taklit eden karakterler oluşturmuşlardır. Edebiyatta yaygınlaşan Madame Bovary romanı ve Emma karakterinin oluşturduğu bu tesire veya akıma Bovarizim denilir.
Bovarizm aynı zamanda Madame Bovary’e ( yani Emma’ya ) mahsus, duyumsama, tutum ve davranışlar olarak da anlaşılır. Emma, aşk beklentilerini ve fantezilerini kocasından bulamamış, aradığı tutkulu aşkı duygusal tatminsizliği, hayalini kurduğu aşkı başkalarında aramaya başlamıştır. Emma’yı bu duruma sevk eden asıl faktör, hayalinde kurguladığı ve idealize edilmiş aşk ile gerçek hayatı bağdaştırmak istemesidir. Onun hayalindeki aşk, tutku ve romantizm aslında kendi gerçeği de sayılmaz. Bu nedenle Bovarizim, gerçek ile hayallerini ve fantezilerini ayırt edemeyen karakterleri de ifade eder.
Madame Bovary romanı hem yerli, hem yabancı romancılık da bir akım yaratmıştır. . Türk Edebiyatında Bovarizm, “Şartlarını düşünmeden büyük hayaller ve aristokrat yaşamlar arzu etme ve hüsrana uğrama anlamına”[5] gelecek şekilde anlaşılmış bu tarife uygun Emma karakterinin türevleri A. Mithat Efendi’nin romanlarından itibaren görülmeye başlanmıştır. Ahmet Mithat Efendi’nin “Yeryüzünde Bir Melek”, “Karnaval”, “Vâh ve Taaffüf’” ün kadın kahramanları bu yoruma uygun Emma türevleridir. Mehmet Rauf’un " Genç Kız Kalbi", Halit Ziya'nın " Mai ve Siyah "ındaki Bihter karakteri ile diğer pek çok romanlarda Emma karakteri ve Bovarizim tesirleri gözükür.
Psikolojide Bovarizm
Psikolojide Bovarizm “ gerçekliğin reddedildiği kronik bir tatminsizlik; Psikiyatride, kadın nevrozlarda görülen duygu tatminsizliği “ olarak anlaşılır. Bu hastalık tablosu “Kendini diğer kişilerden farklı ve üstün görerek bulunduğu durumdan hoşnut olmayan ve yaşam koşullarıyla bağdaşmayacak düşler peşinde koşan kişilerin içinde bulunduğu durum” olarak tanımlanmış ve 1940'ın sonunda itibaren psikanalizde incelenmeye başlanmıştır.
Bovarizim veya “ Emma sendromu “Psikolojide ve Psikiyatride, . “Kendisini gerçekte olduğundan başka türlü tasavvur eden, kaderin çizdiği hayattan tamamiyle farklı bir hayat süreceğine inanan bir kimsenin ruh hâli”[6] olarak tanımlanır.
Bovarizim veya “ Emma sendromu“ belirtileri ise: Kişinin kendisini bir başkasının yerine koyması, gerçekte olmayan “sahte veya hayali bir kendiliğe sığınma eğilimi", bu eğilimlerden kaynaklanan kişilik karmaşası, kimlik arayışları, “ kendini bulamama, esas var olan kişiliğini yok sayma hali, başka bir karaktere büründüğünü hatta o olduğunu sanmak” olarak sıralanmıştır.
Bovarizm, gerçeklikle bağdaştırılamayacak fantezi ve hayalleri gerçek hayatta yaşamaya çalışmak olak da görülebilir. Bu tabir hem edebiyatta hem de psikolojide kalıcı hale gelen bir tatminsizliği de ifade eder. Romantik konulu kurmaca metinlerden elde edilen hayaller, ideal aşk , tutku , arzu, fantezi ve şaşaalı hayat beklentilerini gerçek hayatta bulmak arayışı ve bundan kaynaklanan duyumsal ve tutumsal sapmalar Bovarizm’in ifade etmek istediği edebi ve psikolojik durumlar olmaktadır. Kişinin kendini bu saplantılara kaptırması, aslında gerçekte olmayan bir şeyi bulma teşebbüsüdür.
KAYNAKÇA
[1] Gaultier, J. (1892) Le Bovarysme, Flaubert'in psikolojik dans l’œuvre. Paris: Terazi Léopold Cerf.
[2] Dr. Ferhat KORKMAZ, “TÜRK ROMANININ İLK BOVARİST TİPLERİ”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 0 Yıl/ 2011 Sayı/35 (320-336)
[3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/madame-bovary-ve-gustave-flaubert-hakkinda-bilgiler-ve-tahliller/80525
[4] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/madame-bovary-ve-gustave-flaubert-hakkinda-bilgiler-ve-tahliller/80525
[5] Uç, Himmet (2006), Ansiklopedik Roman Eleştiri Terimleri, Bizim Büro Basımevi, Ankara
[6] Suut Kemal Yetkin, Denemeler, s. 33.