Boyunduruk Öyküsü Konu Özet ve Reşat Nuri Güntekin

13.07.2020



Boyunduruk  Öyküsü Konu Özet ve Reşat Nuri Güntekin

 

Boyunduruk adlı öykü Reşat Nuri Güntekin’in öykülerinden birisidir.  Yazarın bu öyküsü ilk kez 1917 yılında Diken Dergisinde yayınlanmış 1919 yılında ise Osmanlıca harflerle basılmış olan ve 1953 yılında ise Boyunduruk adlı öyküsü ile birlikte Latin harfleri ile basılan Eski Ahbap  adlı eserinde yer alan bir öyküsüdür.  ( bkz Reşat Nuri Güntekin Hayatı Edebi kişiliği Eserleri)

 “Boyunduruk” adlı uzun öyküsü tıpkı Eski Ahbap  adlı öyküsü gibi romana göre kısa kalmış ama daha ziyada roman ve hikâye arası bir eser olmuştur.

Bu öykünün konusu üniversitede profesör olan Celil Hıfzı Araman ve ile karısı Sadiye arasındaki mizahî olaylara dayanır.  Celil Hıfzı,  ailesine işine ve sorumluluklarına düşkün bir adam iken Sadiye ise eviyle, eşiyle ve çocuğu ile ilgisiz Celil Hıfzı Araman’ın zıddı bir karakterdir.

 

Öykünün Özeti


Profesör Celil Hıfzı Araman, yirmi yıldır çalıştığı üniversitesinde işini bitirir bitmez evine koşmakta, ev işlerinden hiç hoşlanmayan karısı Sadiye’nin yapması gereken işleri yapmakta ve çocuğuna da bakmaktadır. Çünkü karısı Sadiye ev, çocuk ve mutfak işlerinden hiç hoşlanmamakta, bu işleri yapması için sürekli olarak kendisine bir hizmetçi istemektedir.

Oysaki Celil Hıfzı Araman’ın bunu sağlamaya maddi imkanı olmamakta bu yüzden de  ve işlerinden nefret eden karısının işlerini de kendisi yapmak zorunda kalmaktadır. Celil Hıfzı Araman zaman zaman eve hizmetçi de almış ama fazla para veremediği için gelenler kısa bir süre sonra kaçmışlardır. Aşçı ve hizmetçileri çalıştıramadığından da işler hep Celil Hıfzı Araman’a kalmaktadır.

Celil Hıfzı Bey, zaten büyük teyzesi Hafız Hanımın yanında büyümüş ve onun sayesinde ev işlerini, yemek yapmayı vb önceden öğrenmiştir.  Bu sayede yemekleri de çok güzel yapmaktadır.  Zaten yemek yapmak gibi işler asıl mesleği olan kimya ile de yakından ilgili olduğundan yemek yapmaktan zevk de almaktadır. Kısaca bu nedenlerle karısı Sadiye’ye katlanmayı başarmaktadır.

Lakin bir gün Celil Hıfzı Beyin üniversitedeki işi, mutfağı ve tek çocukları Rıfkı arasında gidip gelen rutin hayatı birdenbire bozulur. Çünkü Celil Hıfzı Bey, bir gün tavan arasında bir mektup bulur. Bu mektup,

Sadiye Hanımın amcasının oğlu Zarif’ tarafından Sadiye Hanıma yazılmış bir aşk mektubu olmaktadır. Celil Hıfzı Bey bu mektubu okudukça kendini kaybetmektedir.  Bu mektupta yazılanlara göre hayatını adadığı ve karısı Sadiye’ye bile katlanmak zorunda kaldığı kendi oğlu zannettiği Rıfkı’nın dahi kendi öz oğlu olmadığını öğrenmiştir.

Bunun üzerine Celil Hıfzı Bey ile karısı arasında bir takım traji komik olaylar yaşanır. En sonunda Celil Hıfzı, arkadaşı Avukat Safa’nın tavsiyesi ile evinden ayrılarak karısı Sadiye ile bir müddet yarı yaşamaya karar verir.   Bu nedenle evinden ayrılarak Mudanya’daki sütkardeşi Ahmet Nizami’nin yanına gider. Celil Hıfzı Bey, Mudanya ‘da bir yaz tatili geçirip kendine gelir. Evinden ve karısından kurtulduğu için de artık mutlu bir adamdır. Sonbahar gelince de tekrar İstanbul'a gelerek Samatya’da  bir Ermeni kadının evine pansiyoner olarak yerleşir.

 

 Artık eve gitmek istememektedir ama bir akşam pansiyona dönerken oğlu zannettiği ve bakıp büyüttüğü Rıfkı ile karşılaşır. Celil Hıfzı Bey, ilk etapta Rıfkı’yı tersleyerek onunla konuşmak istemez.

Fakat Rıfkı, onu babası olarak bildiğini ve sevdiğini ifade edip  “Ben size ne yaptım?” diye sorar.  Bunun üzerine Celil Hıfzı Bey, ertesi sabah da avukatının yanına giderek Sadiye ile boşanacağını söyler. Karısı  Sadiye’ye ömür boyu nafaka ödeyecek ve ona bir ev de verecektir. Fakat bunun için tek bir şartı vardır. Rıfkı , kendine kalacaktır. 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar