BULUTLARIN RAHMİNE DOKUN

24.08.2016

Sevdiğinizin,
 size gösterdiği  sadakatin arkasındaki sermayenin,
 yalnız sevgi olmasını istiyorsanız,
ona hayatı kabir pencereli bir kadehten sunmayınız.
 
 
BULUTLARIN RAHMİNE DOKUN
 
Gülüşüne mil çekilmiş bir avlu soğukluğuyla, pusuya düşürülmüş renklerime dokun.., henüz vurulmayan.
Kadehlere boşalan bir sarhoşluk ve yarım kalan öfkeler adına..
Katıksız mekanlarda büyüttüğümüz kefen giymiş susmalarıma..,
bordo ojelerin sunduğu kadınlığa...,
ve alnımızdaki susam kokusuna.
Eli kulağında ağlamalarıma
ve üzerine yürünen yaralı yangınlarıma dokun...
Her mısrada bir ihtilal ve düşleri bölünen köleler gibi..,
yanlış ata oynanan bahis ve yastık altına saklanan sahneler gibi.., sar bu nehri.
Bütün acılarına dokun, akan sevdaya inat...
Hasta koridorlarına bir neşter, vakitsiz bir günbatımı gibi.
İşgal altındaki çocuk bakışları ve kemiğe dayanan isyanlar gibi dokun.
Üstümüzdeki ağır bir ses ve eskiyen tan vakti aşkına...
Gülsuyu hafifliği ve günlerin aydınlığına serpilen akşam sancılarıma.
Aynı kapta beslenen tat ve terkedilmiş bir sigarada boynu bükük efkarlarıma.
Saat zincirlerine ve rehin düşünceler içindeki boşluğun çeperine dokun....
Dokun,
Bu yaşama ve bu yaşamın tam orta yerine.
Demir parmaklı kalelerime ve sırtı dönük yarınlara.
Suyu ısınmış cümlelere ve ruj kokulu kahkahalara dokun.
Deniz yitiği ufuklarıma ve hançerli sırtımdaki narin bakışlarıma.
Saray giyimli edalara ve yaşayan kadavralara dokun...
 
 
Dokun ki,
Karanlıklar boğulsun
orta yerde..,
damlası düşsün busesiz vedaların...
Sıkılsın yumruklarda
bu nefes,
baki olan bir hayata bilensin...
İnsin vişne çürüğü tahtından
beyaz önlüklü
bu cehalet....
Yaşamaya vakit yok,
bozulsun sükuneti ormanların...
Okunsun bir şiirim,
İçimdeki tüm çıplaklık görünsün...
Bitsin
tenha çehrelerde naz,
yenilgiler içindeki
zafer uyansın...
Kırılsın vurgunlara duyarsız urganlar
ve
sınanmış kavgalar görsün bu şehir...
 
 
Soğuk mavzer duldasındaki bir kan davası gibi olsun bu dokunuşun. Tetik olsun adam olmayan beynimdeki kurşunlar.
Dalından koparılsın bu korku,
mevsimlere sunulan bu ihtiras.... Asude doğumlar bu mahşer beldesi....
Sarınsın en bakir yanıyla bu sahipsiz aşk,
dağılsın bir kadının dudağındaki hükümranlık.
Ve resimlere düşen sis.
Dinsin şarkılarda öte düşmüş cenaze soğukluğunda dibe vuran bu şükür.
Öyle bir dokunki,
kırılsın gamzeli vazolarda süslü kılınan bu hayat.
Korunacak gölgelerde dirilme hakkım olsun..,
ölümün olmadığı yerlerde.
İbret olsun refahla şımaranların feryadı.
Vurulsun arka sokaklarda, hiçbir yaraya merhem olmayan, esmer tenli bu bakış.
Ve
bozulsun bu örümcek ağı renkli oyunlar.., kupa kızlarına inat.
Görünsün kalpleri ürpererek verenlerin yarışı.
Ve uyansın perdedeki nakışta diz çöken bu küheylan...
 
Sönmeyen kandiller biriksin ellerimde,
bestekar sofrası olsun bu sonsuza yolculuk....
 
A. VAHAP DAĞKILIÇ
 
 
 
 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Ecir  Demirkıran

Ecir Demirkıran

8 years ago

sevgili şairim şiir için fevkalade emek verdiğiniz belli oluyor.bu yüzden sizi tebrik ederim. dokunuşları.Yaldızlı dizelerle çok fazla işlemişsiniz, buda şiirin akışkanlığını korkarım ki engelliyor. oysa şiir okununca haz alınmalı, insanı içine çekmeli, şairin hissettiği duyguları hisettirmeli. doğaçlamayı daha az ve süsleme sanatı olarak kullansaydınız, eminim ki çok daha kuşatıcı olurdu. selam ve saygılarımla.