KategorilerYAZILARMakaleBüyü Ve Büyücülük 3

Büyü Ve Büyücülük 3

15.03.2013

Bu Eser 07.03.2014 Tarihinde Günün Yazısı Seçilmiştir

3-Mülkiyetçi dönem sistemi, kurnaz insanları da üretecekti.  Açıkgöz insanlar, birikebilme eğilimindeki bu artık ürünlere el koymanın, göz koymanın alicengiz oyunları içine girmeğe başladılar. Bu menfaati oluşla alicengiz oyununu oynayanlardan birisi de büyücülerdi. Madem süreç emekler takasını ortaya konmuştu, büyücüler de büyü işine emek diye sahip çıkışla, kazanmanın hırsı içine girdiler.

Büyü başlanışta iki yolla kendisini ortaya koyuyor. Birisi geçmişte kalışla aslına vukuf olamadığı okülte olan büyü denen bilgilere yani atalar şeriatına sahip olmanın formasyonuydu. İkinci yolda da bitki ekstrelerinden hazırladığı kök suyu veya bulamaç, merhem gibi eczaların halüsinasyon, uyuşturma yaraları veya hastalıkları tedavi etme kusturma gibi deneme yanılma alanı oluşla bitki eczacılığı olan kimyasal alandı. Kişilerin büyücü eliyle, "hastalıktan kurtulması" başlı başına bir büyü oluşun kendisi anlaşılıyordu.

Şimdi bunlara üçüncü bir yan daha eklenmişti. Şarlatanlık, insanları kandırma ve ilaç ekstrelerini kötü amaçla kullanmanın geçimlik ve her türlü menfaat elde etme, şekliydi.

Büyücüler, tekil insanlarda var olan groteski anlama düzlemlerine seslenmeğe başlayışla büyücülüğü kâr getirme sanatına ve kâr hilesine dönüştürdüler. Artık akıl almaz işler büyücülük içinde devinmeğe başlamıştı. Ökülte (gizli-büyü) bilgileri bilen büyücülerden çok, bunların sahtekârlığını yapmak, ortalığı alıp vurmuştu.

Artık büyücülük, sahtekârlığıyla hem gözden düşen bir işti. Hem de, kifayetsiz insanların, birisini kendisine âşık etmesi için başvurulan bir yoldu. Bitmekte olan evlilikleri sürdürmek için şirinlik büyüsü yaptırmaktı! Yitiklerin bulunması gibi işleri cin, şeytan gibi varlıklara danışmaktı. Burada eski atalar deneyimi olan bilgi ve atalar deneyimi ile bilgilendirilme olayı, ruhlardan alınan haberler oluşla dinler vasıtasıyla, dinlerin bir kavratışı olan cin ve şeytanlardan alınan haberlere dönüşmüştü.

Yine büyücülük birinin başını bağlatma, mevki ikbal sahibi olup olmayacağının bakısını yaptırmak gibi geleceği bilmek türü oluşla yetersizlikler karşısındaki büyü inanırlarının tamamlayıcı göz boyamaları oluşla; aranan, bu yola başvuruluşlarla çağlar boyu yapılan; bir iş olmuştur.

Dinler, kimi gaybdan olduğunu söylediği tarihi olayları ve öte dünya olaylarını anlatmayı üzerlerine alışla, ökülte bilgi alanıyla, büyü ve büyücülüğe girişmişlerdi. Kimi kez de büyücülerin sahtekârlığına karşı olmuştu.  Ama gaipten bilgi vermesiyle kendisi büyü kaynağı oldu. Böylece dinler ökülte bilgiyi-gizli bilgiyi vermekle, zaten büyü kaynağı olmakla, büyücüleri ortalık yere salıvermişti.

İbrahim’i dinler, İbrahim’i şeriatla bir gizlici bilgi, atalar yolu olan atalar şeriatı öğretimi ve aktarımı oluşla; nebiler şeriat silsilesi yoludurlar. Nebiler yoluyla nebi şeriatını ve nebilere ait ökülte bilgileri, söylediler. Arabın büyü sihir dediği ve karşı çıktığı bilgi, çok kez bu ökülte (büyü) olan; geçmişe dek gaipten verilen bilgilerdi.

Değilse Arabın ya da orta doğu halklarının, oluşan her dine sırf karşı çıkmak için onlara büyü ve büyücülük demiyorlardı. Dinler bir kısım anlatımlarıyla atalardan haber vermeleri de büyücülük kabul ediliyordu. Değilse büyü lafı din yayıcılara uydurdukları bir aşağılama değildi.

Zaten hastaları iyi etme, ölüleri diriltme, körleri görür yapma, az olan yiyeceği çoğaltma, yitik eşyaları bulup yerini söyleme, eski toplumlardan bahsetme vs. gibi işleri yaptığını gösterişle böylesi bir dini yolun büyü meşrulaşması içine girip; eylemlerini mucize olucu bir tanım içinde kategorize etmiştirler.

Dinler büyü  (gizli) bilgiler eşliğinde ve dayanağı ile kimi nebi şeriatını (yolunu),  tahrif oldular diye değiştirdi. Çünkü gizli bilgi olmuş; gaibi olmuş; okülte olmuş, büyü olmuş,  kimin nebi olup, kimin nebi olmadığını belirten büyü bilgisini; dinler söylüyorlardı.

“Onlar gayba (büyüye-okülte ve gizli bilgiye) iman ederler”;  “Bunları sen nereden bilecektin. Olup biterken sen yanlarında değildin. Bunlar apaçık kitabın ayetleridir. Yoksa gaybın (büyü-gizli ilimlerin) bilgisi onların yanlarında da; onlar mı yazıyorlardı? ” diyen ayetlerle dinlerin kendileri, gaybı  (büyüyü) bilmekle, büyü ile meşru ve sahih oluyorlardı. Büyü bilgisi olan gaybın doğrusunu, dinlerin kendileri söylüyorlardı. Dinler büyücülüğü olanca haşmetiyle insanın önüne açıyorlardı.

Tekrar söyleyelim. Buradaki büyü dediğimiz olay; kuralca nesnelliğe göre olanın aktarılan bilgisiydi. Bilgi uygulanırken çok somut bilinen bir kural ve kullanımsa bilgiydi. Ama bilginin nereden ve nasıl geldiği o totem gruba haliyle meçhuldü.

İşte bu bilinmezlikten ötürüdür ki, toplumsal yapılara dek bu alan, büyülü bir alan olacakla kalacaktı. Tıpkı bir bebeğe göre, bebeğe görünmez olanın bakım yapıp; mama sunması gibi bir ister istemez oluşun, çocukluk anlayışıydı. Bebeğe göre sihirli bir el ona dokunuyordu. Çocuk bunu algılıyordu.

Ökülte olanın bilgisinde yoksun olan çoğunluğun; nesnel olanı nedensel anlayamamasından ötürü, sanıyordu ki bu kural ve bilmelerdeki tutarlılıklar görünmez bir elin değmesiyle düzenlenen olupbitti gibi oluşla anlaşılanlar, aslında gerçekliklerin bilgisiydi.

Sürecek

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da