ÇAĞDAN BEYNİME AKAN NEHİR SERİNLİĞİ
Havaya çürük şiir kokusu serpiştirdim
Kan ve şiir ve irin üçlemesini tattım
Yamaçlarına döşediğim parkelerin yapışkan ellerinde birleşen
Bir çağ yığınıymış
Kitlediğim dudaklarım.
Kokuyu duymak zor olmasa
Senin için
Duyuyor musun ağlamaklı
Günlerden yüzümü yıkayan yağmurların tınısını.
Akşam, kanımı oynatan parmak
Uçlarında yaktığım kibritten ibaret olmasa gerek
Gençliğinde soluk soluğa kaldığım
Sıska gövdenden çıkan hüzün
Bulutunun arkasına sığınarak yaşadım.
Şuramdan tam da şuramdan
Zamanla söküp atmak istiyorum
Seni
tohumunu tükmükle suladığım gelincik tarlalarını
Ruhuma vurulan hamal damgasını.
Tüm atılmışlıkları kaldırdım
Annemi korkutan ölüm donukluğunda.
Duyuyor musun beni
Denize attığım lambanın sana yoldaş olması dileğini tuttum bugün
Tutamadığım ellerine inatla
Örümcek ağları ördüm
Kaderimi ördüm.
İrin doldurdum yüreğime
Bir portre çizeceğim güne
İçinde şehirlerin güneşlerin ve
Senlerin çok olduğu
Duyuyor musun beni
Anlaşılmak için yonttuğum
Mermerleri ,
Omuzu çöken solgun babaların
Alnına vuran şafak yalnızlığın da
Farkettim.
Uçsuz çölün durgunluğunu
Hissedebiliyorum
Kaşlarımın ortasından Akan
Nehir serinliği vuruyor beynime
Yüreğime söz geçiremiyorum
Beynim laftan anlamıyor soyumun
Ağırlığıyla.
Duyuyor musun
Bak kuşlar ölü vakitlere ayin düzenliyor
Saf tutan geceler
Gündüze kancasını takıp
Cebime doluyor
Duyuyor musun beni
Ben seni duyuyorum.