Caize
Osmanlıca yazılışı câize : جائزه
Caize sözcüğü cevâz ve cevâiz ile aynı kökten gelmektedir. Sözlüklerdeki anlamı: yol yiyeceği, azık, hediye, bahşiş, armağan şekillerindedir. Lakin câize eski edebiyatta şâirlerin yazdıkları methiyeler karşılığında para, mülk ve bahşiş gibi aldıkları maddi ödüllere de denmiştir.
Şairlerin övgü dolu kasidelerini bir devlet büyüğüne takdim ederek karşılığında aldıkları mal, mülk, tımar altın veya bahşişler
Önemli bir makamda olan kişilere veya makamı yükselene devlet adamlarına, padişah, vezir, beylerbeyi, şeyhülislam, kazasker, nişancı, defterdar, kadı, vali, uç beyleri gibi yüksek memurlara kaside yazarak karşılığında bahşiş ummak veya bu tip caizeler verebilecek kişilere yazmak divan şairlerinin bir geleneği hatta geçim kapısıydı. Şâirler, eserini Padişah veya şehzadeye bizzat sunduğu gibi hatırı sayılı kişilere de memdûha/ hâmîye eserler sunmuşlardır.
Divan şairleri mevki ve makamlara kaside sunarak beklentilerini de dile getirmiş olurlar, bu beklentilerinin giderilmesini umarlar, caize umdukları kişileri göklere çıkararak onlardan yukarıda bahsedilen nevilerden hediyeler makamlar, mevkiler ihsanlar, umarlardı. Şairlerin çeşitli vesilelerle aldıkları yardımlar saray çevresiyle kurulan temasın bir göstergesiydi “Bu yardımlar genellikle in‘amât”, inâyât ve ihsânlar adları ile ifade edilmişti” [1]Şairlikleri beğenilen şairlere şâir ulûfesi bağlandığı gibi çeşitli mevkiler ve makamlar da verilir, saray şairleri içerisine alınır, Sultan-ı Şuara ilan edilebilirlerdi. Şairler mevki ve makam elde edebilmek için bu yollara sık sık başvururlardı. Şairler yüksek mertebedeki kişilerin müsâhibi, hemdemi ve nedîmi [2]olmaya çalışırdı. Yükselmek isteyen her şair önemli bir devlet adamına bende olur, onun hamiliğini kazanarak memduhları sayesinde itibar, mevki makam elde ederlerdi. O bakımdan kaside yazmakta mahir olan divan şairleri en yüksek mertebelere kadar yüksele biliyorlardı.
Kim hangi mesned ve memuriyet değiştirirse, ona kaside dizmek âdeti 19 yy ortalarına kadar devam etti. Bu sayede pek çok şair müreffeh bir hayat yaşarken pek çoğu da umduğunu bulamadı.
Evvelce yazılan kasidelerin isim değiştirilerek başka başka kişilere de verildiği, şairlerimizin bu tip kurnazlıklar da yaptıkları bilinen bir gerçektir. Birçok şairin hazır kaside yazdığı gerektiğinde isim ilave ederek takdim ettiği, Bazı kasidelerin ise bitmemiş olduğu veya kime yazıldığının belli olmadığı da görülmüştür. A. Talat Onay’a göre bazı şairler kasidelerinin şurasını burasını değiştirerek farklı kişilere takdim etmişlerdir. [3]
Bir zaman şaire ihsan olunurdu zer ü sim
Şimdi medh ü gazele caize tahsin oldu Beliğ
Bir zamanlar şaire altın ve altın işlemeli şeyler ihsan edilirdi. Şimdi ise caize olarak alkış veriyorlar.
Kesiyorlar dilini şaire haftan yerine
Bildirirler ne güzel kadr-i meta-ı suhanı Nevres
Şimdi zırhların üzerine giyilen kaftan yerine değerli madenlerden yapılmış aletlerle şairlerin dilini kesiyorlar ki sözün kıymeti bilinsin diye
İhsana bedel tevbe veririler şuaraya
Gördük bir iki dâne kerem güster-i devran Sadullah İzzet
Şairlere hediye ihsan etmeye bedel olarak tövbe ettirmeye başladılar devranda böyle cömert zatlar da gördük
Şairlerin değeri aldıkları ihsanlar ve gördükleri itibar ile ortaya çıkıyordu. Bu yüzden şairlerin arasında caize ve itibar kavgaları da çıkıyor şiirlere yansıyordu. Hayali Bey ile Taşlıcalı Yahya’nın , Şeyhülislam Yahya’nın rekabetleri, Osmanzade Tayyip’in saray şairleri olduğu halde Nedim’e karşı duyduğu kıskançlıklar hep itibar ve caize savaşından kaynaklanmıştır.
Bana olaydı Hayâlî’ye olan ragbetler
Hak bilür sıhr-i halâl eyler idim şi’r-i teri Şeyhülislam Yahya
KAYNAKÇA
[1] Kadir GÜLER, Kerim YAŞAR, Dîvân Şiirinde Câize (Şâir- Patron-Hâmî İlişkisi) Üzerine Değerlendirmeler-, https://birimler.dpu.edu.tr/app/views/panel/ckfinder/use
[2] Kadir GÜLER, Kerim YAŞAR, Dîvân Şiirinde Câize (Şâir- Patron-Hâmî İlişkisi) Üzerine Değerlendirmeler-, https://birimler.dpu.edu.tr/app/views/panel/ckfinder/use
[3] A. Talat Onay, Edebiyatımızda Mazmunlar, MEB , İst. 1996- shf 151