Çerağ Şiirimizde Mum Kandil Fitil
Çerağ Farsça asıllı bir kelimedir. Sözlüklerde mum, kandil, fitil, erkek ismi , yağ kandili, atın şaha kalkması, çırak edilme, bir memuriyete ve ihsana nail olan, vazifesinden emekli edilen gibi çeşitli anlamlarda kullanıldığı yazılmaktadır.
Divan şiirinde ise daha çok mum, kandil, fitil, yanmak, yandırmak gibi manaları ile kullanılır. Çerağ kelimesi ile bir çok deyim ve tamlama yapılmıştır.. Çerağ uyarmak: Yakmak, çerağ dinlendirmek, çerağ söndürmek, Çerağ gülünü almak: Fitilin yanan kısmını makasla kesmek bunlardan bazılarıdır. [1]
Elektriğin olmadığı eski devirlerin gündelik hayatında çok önemli olduğu malum olan çerağ kelimesi elbette bu nedenle divan şiirinde gerçek ve mecazi manaları ile çok sık kullanılmıştır.
Her lahza bin çerağ uyandırır şem-i Tur’dan
Vasf-ı cemali yar ile tab-ı münirimiz Naili
Şairliğimin güzellik vasfı ve yârimin güzelliğinden aldığım ilham, Tur dağında tecelli nurunda her an nice kandiller yakar.
Çerâg-ı hüsnüñüñ nûrı fürûg-ı şem’-i kâfûrî
Nigâr-ı ‘anberîn-gîsû nihâl-i sîm-sîmâdur Baki
Eskiden cami medrese, şifahane, tekke, zaviye, saray, konak ve hanlarda kandil yakmak ve söndürmekle görevli kimseler olur bunlara çerağcı veya sıraç denirdi. Örneğin Baki’ ve Seyrani’nin küçüklüklerinde sıraçlık yapmış şairler olduğu bilinmektedir. Tekkelerde bir dervişin yaktığı mumdan diğer tüm mumları yakmak bir adet olmuştu. Bu adet şiirimize de girmiştir.
Şule-i ahım şeb –i firkatte şem’imdir benim
Himmet eylen dostlar Mecnun çerağın ben yakam Dervişi [2]
Ahımın ateşleri ayrılık gecelerinde benim mumumdur. Ey dostlar izin verin de Mecnun’un kandilini ben yakayım
Çerağ kelimesi gerçek manası dışında pek çok mecazi manada da kullanılmıştır. Laleleri gülleri, ayrılığı, ölen çocukları, sevgiliye duyulan hasreti, şeyhi, ilmi, alimleri , adaleti vb çerağa benzetmek sık sık görülen durumlardır. Örneğin çocuklar şair babalar tarafından gözlerindeki gönüllerindeki kalplerindeki ışığa, muma kandile benzetilmiştir.
Benüm o çeşm ü çerâg-ı dilüm çıkup gitdi
Aceb mi dîdeme âlem görünse zulmânî Hâletî
Benim gözümüm bebeğindeki kandilin dili çekip gitti gözlerime, her tarafın karanlık gözükmesi açayip midir?
Ocaklar Tûr-ı Mûsâ’dan yakar benzer çerâğı kim
Dıraht-ı sîmden itmiş ıyân her bir budağ âteş Cafer Çelebi[3]
Çerağını yakmak: Türbe cami veya diğer yerlerde görevli olan sıraçların türbelerde kandil yakmalarına denir.
Çerağ, aya ve güneş gibi ışıkla ilgili diğer unsurlarla sık sık kullanılmıştır.
Harim-i Hak çeragı saltanat şem-i şebistanı
Riyaz-ı ‘adl servi evc-i rahmet mah-ı tabanı Fuzuli
[ Senin saltanatın, adalet bahçesinde bir servi ağacı gibidir. Rahmetinin yüceliği Allah’ın kutsal saydığı evi gece ibadeti için aydınlatan mumu parlak aya çevirmiştir.[4]
Çerağ, mum ve kandil, gerçek ve mecazi manaları ile halk ve çağdaş şiirimize de mevzu olmuştur.
Eser bad- ı saba değer şem gibi
Var mıdır âlemde olmuş ben gibi
Vay biçare Nazî yâr de sen gibi
Ciğerinden yanıp tutuşur m’ola
Kaynakça
[1] A. Talat Onay, Edebiyatımızda Mazmunlar, MEB, İstanbul 1996, shf 173
[2] A. Talat Onay, Edebiyatımızda Mazmunlar, MEB, İstanbul 1996, shf 173
[3] Halil ÇELTİK, DİVAN ŞİİRİNDE OCAK, TÜRK KÜLTÜRÜ ve HACI BEKTAŞ VELÎ ARAŞTIRMA DERGİSİ / 2012 / 63 321
[4] Yard. Doç. Dr. Bekir ÇINAR, DîVÂN ŞİİRİNDE ADÂLET, TÜBİAR-X-/2001/