Osmanlıca yazılışı: Çeşm چشم
Göz, divan şiirinde sevgili imajı ile birlikte kullanılır. Göz ise sevgilinin en dikkat çekici özelliğidir. Divan şiirinde göz karadır ve kaş ve kirpikler ile birlikte kullanılır. Göz bir afettir ve aşığı yok eder. Veya aşığı büyüler. Sevginin gözü işlevselliği, şekli, ve etkileri açılarından, sihir, cellat, cadu, afet, büyü, maral, badem, gazal, kafir, hûn-feşân, hûn-hâr, Harut ve Marut, ok, kuyu, ayna vb ile ilişkilendirilir. Göz renk olarak genellikle kara, siyah, ender olarak da elâ dır. Göz en çok nergis, ahu ,maral, ahu-yu hoten , ceylan ve bademe benzetilmiştir.
Bu benzetme ve mecazlarla birlikte çeşm sözcüğü ile çok sayıda deyim, terkip, tamlama ve benzetmeler kurulmuştur bunlardan en sık kullanılanları şunlardır.
Çeşm-i hasretle bakmak = Hasret gözüyle bakmak
Nûr-ı çeşm = Gözün nuru.
Çar-çeşm ile bakma = Dört gözle, sabırsızlıkla beklemek
Çeşm-i giryan: Ağlayan göz.
Çeşm i siyah, : kara göz
Çeşm –i sirişk : Sirişk: Gözyaşı; Çeşm: Göz,demek, dolayısıyla; 'gözden dökülen yaş.
Çeşm-i cadu: Cadı bakışlı, cadı gözü
çeşm - i zen: Kadın gözü
Çeşm-i bülbül: Bülbül gözü, cam sanatında bir teknik, çubuk çizgili kase, vazo, bir kumaş türü
Çeşm i ahu,: Ahu gözü
Çeşm-i Cihan: Cihanın gözü
Çesm-i Dıl : Gözün gönlü, gözün dili,
Çeşm-i bâdem. Badem gözlü
Çeşm-i Afet : Afet gözü
Çeşm –i Çerez- Göz çerezi
Çeşm -i Çerağ : Göz nuru, göz ışığı
Çeşm i ahu,: Ahu göz,
Çeşm i hoten . Hoten ahusunun gözü
Çeşm- i mestane: Met eden göz
Çeşm i niğar: sevgilinin gözü, bakışı
Çeşm –i fettan, Fettan gölü
Çeşm-i kafir: Kafir gözlü
Çeşme-i çeşm . Çeşme göz
Çeşm-i badem: badem göz
çeşm-i dür-feşân. Mücevher şaçan göz
Çeşm-i harami : Harami gözlü
Ağlasa derd-i derûnum çeşm-i giryânım sana
Âşikâr olurdu gâlib râz-ı pinhânım sana Fatih Sultan Mehmet _ Avn
(Sevgili!) İçimdeki dertler ile yaş dolu gözlerim senin için ağlayacak olsa, (gönlümdeki) gizli sırlarım (gözyaşlarıma) gâlip gelir ve (sırlar) sana aşikâr olurdu.
Cânıma bir merhaba sundu ezelde çeşm-i yâr
Öyle mest oldum ki gayrın merhabâsın bilmedim Ahmet Paşa
“Ezel gününde sevgilinin gözü bana bir merhaba lûtfetti. O gün bu gündür, o bakışın mestliğiyle başka birinin merhabasını hiç tanımadım."
Ol ki her sa'at gülerdi çeşm-i giryânım görüp
Ağlar oldu hâlime bî-rahm cânânım görüp Fuzuli
Bir hurûşuyla eder bin hâne-i ikbâli pest
Ehl-i derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz Baki
İrmese bir dem eger mevc-i sirişküm her yana
Şu'le-i âhum zemîn ü âsmânı hark ide Baki
Lü'lü dişün gamıyla sirişküm güherlerin
Dizdüm ümîd riştesine dâne dâne ben Baki
Perde çek çehreme hicran günü ey kanlı sirişk
Ki gözüm görmeye ol mâh-likaadan gayrı [Fuzûlî]
Ey kanlı gözyaşı, ayrılık günü sen, gözlerime perde çek. Perde çek ki gözüm, o ay yüzlüden başkasını görmesin.
Ayn-ı uşşakta aks-i ruh –ı ziba yaraşır.
Çeşm-i bülbül kadehe gül gibi sahba yaraşır. Senih.
Aşıkların gözüne sevgilisin hayali yaraşır çeşm i bülbül kadehe de gül renkli şarap yaraşır.
Görse meclisde eğer bunca cezbeli dilber
Yetmeyip çeşm –i çerez vasla şeker de ister Ref-i Kalayi
Siyeh zülfeynüni sihr ile çeşmün gösterür su ‘bân
Ruhunda hâlün âteşler saçar ol ‘ayn-i câdûdur
(Gözün, siyah saçını sihir ile ejderha gösterir; yanağında benin ateşler saçar o cadı gözüdür.)
Görüp çin-i ebrû-yı müşginüni
Siyeh çeşmüni sandum âhû-yı Çin Baki
(Misk kokulu kaşının kıvrımını görüp; siyah gözünü çin ceylanı sandım.)
Meddâh olalı çeşm-i gazâlânene
Bâkî Ögrendi gazel tarzını Rûmun şu’arâsı Baki [5]
(Bâkî, senin ahu gözlerinin öğücüsü olduğundan beri; Osmanlı ülkesinin şairleri gazel tarzının ne olduğunu öğrendiler.)
Zinhâr sakın mey yerine kanun içerler
Keyfiyyetün ol gözleri mestâne duyurma Baki
(Durumunu o gözleri sarhoşlara duyurma sakın; yoksa şarap yerine senin kanını içerler.)
Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı Fuzuli
Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan
Beni bir gözleri ahuya zebun ettifelek Yavuz Sultan Selim
Aslanlar bile kahrımın pençesinde inlerken, beni bir gözleri ahunun karşısında felek zebun etti.
N’ola nergis gibi benzüm sararsa
Nazar kılmaz bana ol çeşm-i fettân Baki
(Nergis gibi benzim sararsa şaşırmamalı; o cilveli göz bana bakmaz.)
Yanına alsun diyü kâfir gözün gamzen gibi
Girdiler şimdi çelipa şekline şemşirler
(Kâfir gözün, gamzen gibi yanına alsın diye; kılıçlar şimdi haç şekline girdiler
Dil-i pür-hûn elem-i hecrün ile cûş ideli
Çeşme-i çeşmün akan suları dem gibi gelür
(Kan dolu gönül, senin ayrılığının elemi ile coşup taşalıdan beri; göz çeşmesinin akan suları kan gibi gelir.)
Olıcak yâr gibi dil-ber-i şirin-harekât
Teni pâlûde-i ter gözleri bâdâm olsa Baki
(Hoş, tatlı tavırlı güzel gibi sevgili olunca; teni taze, gözleri badem olsun.)
Seyl-i eşküm içre çeşm-i dür-feşân
Bâkıyâ gûyâ sadef ‘ummanda Baki
(Ey Bâkî! İnci saçan göz, gözyaşı seli içinde; sanki ummanda büyük incidir.)