Şehinşâhnâme, İÜ Ktp., FY, nr. 1404, vr. 43
Çetr
Savaşa veya bir yere alay halinde gidilirken sultanların başları üzerinde tutula hâkimiyet sembolü olan şemsiye ve gölgeliktir. Çetre kelimesinin eski İranlı ve Anadolu şehirli kadınlarının giydiği ve halen Afganlı kadınların başlarına taktıkları "burka" denilen başlıkla ilgisi olmalıdır. Burka sözcüğünün eş anlamlısı da çader, çadır sözcüğüdür. Kadın başörtüsü, gökyüzü anlamlarında olan bu sözcüğün Türkçe çadır sözcüğünden türemiş veya Farsçaya çader şeklinde girmiş olması gerektiği düşünülür. ( [1] Dolayısı ile çader ve çetre sözcükleri çadır sözcüğünden türemiş kelimeler oldukları, Türkçeden Farsçaya çader şeklinde geçtikten sonra Farsçadan da geri Türkçeye çader ve çetr olarak geri döndüğü sanılmaktadır. Çetr, çetre sözcükleri ile çader ve çadır sözcüğü arasındaki anlam ilgisi de bu görüşe destek verir. ( Bkz Çader ( Baş torbası , kafa çadırı- Çadır Yıkmak ( Çadırı Başa Yıkmak ) )
Çetr, sultanlarının otağlarının önlerin de bulunur. Sultanlar kimi zaman bu açık çadır veya çetrin önünde otururdu. Kaynaklardan anlaşıldığına göre Çetrler iki türlüydü. Birincisi şemsiye şeklinde olan, taşınabilen gölgeliklerdi ki bu günkü karşılığının şemsiye olduğu anlaşılmaktadır. Diğeri ise Yurt, Çadır veya otağların önünde olup gölgelik vazifesi gören uzantıdır.
Güneşten korunmak için kullanılan gölgelik olan çetrlerin önüne çetrler için hazırlanmış özel koltuklar veya tahtların da olduğu bunlara da çetr dendiği ortaya çıkmaktadır. Çünkü çetr türü bir tahtın olduğu da bilinmektedir. “Gece Taht: Hükümdarların oturduğu büyük, süslü koltuk”
Çetr’in Anadolu Selçukluları'nda hükümdarlık alametlerinden biri kabul edildiği bu saltanat şemsiyelerinin oldukça görkemli yapıldığı anlaşılır. Bu şemsiyelerden söz eden Selçuklu eserlerinden anlaşıldığı kadarıyla çetr-î cihangir-î saltanat, çetr-î mansur, çetr-î şahanşah, çetr-î hümâyun gibi adlar verildiği anlaşılır.
Osmanlılar döneminde padişahların sefer ve çetre tahtlarının üzerine kurulan yüksek tepeli çadır biçiminde gölgelikler yapıldığı devrin eserlerinden ve minyatürlerinden de ortaya çıkar. A. Talat Onay Türk Edebiyatında Mazmunlar adlı eserinin ilgili maddesinde Çetrlerin katlandıklarında gül i mutabbak diye tabir ettikleri şekle geldiğini yani çetrlerin gül goncasına benzediği belirterek Çetr gül tabirinin de bundan çıktığını ifade eder.[2]
İsmail Hakkı Uzunçarşılı “ Osmanlı Devlet Teşkilatı” adlı eserinde çetrlerin altın sırmalarla süslendiğini, atlas kadifeden yapıldığını ve oldukça görkemli yapıldığını belirtir.
Çetr, çader ve çadır Türk minyatürlerinde ve Türk şiirinde kullanılan motiflerdendir.
İsmetin devranıdır isminde te’nis olmağın
Seyre çıktıkça görünür nurdan çader güneş Ahmet Paşa
İffetin hâkim olduğu bir devirdeyiz, Güneş bile seyrana çıkarken nurdan çader giyiyor.
Çetr-i ikbalin ola kevnü mekâna saye -bân
Sayesinde kâinat asude ta ruz-ı hesap Nefi.
Senin çadırının gölgesi yeryüzünde ikbalinin gölgeliği olsun. Çadırının gölgesinde kâinat mahşere kadar asude günlerinin sayısını tutsun.
Allah bu çetr-i çarh- dergâh
Tahsin-i hezar bârekallah
Düta kamer-i asuman mıdır bu
Gül resmi mi ahtran mıdır bu Seyyid Vehbi [3]
Kurar ordusı eflâk üzre çetr-i asumen
Etbâk-ı âsümânı keyvân iderse süllem.
Çetr idi farkınun üstünde sehâb
İtmeye hüsnini âzürde kitâb
Sâye salmaz yire ol serv-i revân
Sâye-dâr ola mı ten gibi revân Behişti ( Heft Peyker )
Sevâdı keşker-i sevdâ serinde dûd-ı dil çetri
Gedâyân-ı ser-i kûy-ı mahabbet muhteşemdir hep Koca Rağıp Paşa
KAYNAKÇA