CEYHAN NEHRİ KIYISINDAKİ HİTİT İHTİŞAMI: Asitawanda= Azitawa(n)daš Asitawatia KENTİ (KARATEPE-ASLANTAŞ)

08.07.2016

 
 
 
CEYHAN  NEHRİ KIYISINDAKİ HİTİT İHTİŞAMI: Asitawanda= Azitawa(n)daš Asitawatia KENTİ (KARATEPE-ASLANTAŞ)
 
1-6:" Ben doğrusu (?) Asitava(n)das'/ım/
I              Güneşimin adamı,Fırtına Tanrısı'nın hizmetkarı." 
II     7-11 :"Av(a)rikus'un (Asurca Urukki) Büyük kıldığı Adanawa (sıfat) kralı."
III   12-17:"Beni Adanawa Şehri'nin(datif) Fırtına Tanrısı ana ve baba yaptı."
IV  18-20:" Ve Adanawa Şehri'ni ben geliştirdim."
V    21-26:" Ve Adanawa (sıfat)  Ovası'nı (Adanawa ülkesini) genişlettim,batıya doğru."
VI  26-29:" Hem de doğuya doğru"
VII  30-37:" Ve benim zamanımda Adanawa Şehri'nin(datif) bütün iyi durumunda tokluk ve tatlı şeyler vardı."
VIII   38-40:" Ve doldurdum Pah(a)ra depolarını(saraylarını)"
IX     41-44:" Ve at at üstüne yaptım"
X      45-48:" Keza kalkan kalkan üzerine yaptım."
XI     49-55:"Keza ordu ordu üzerine yaptım: Her şeyim Fırtına Tanrısından ötürü ve tanrılardan ötürü."[1] .
 
            Güneşim, Fırtına Tanrısı’nın hizmetkarı, Kahraman Kralım bana ismini veren Asitawanda= Azitawa(n)daš; ataları kadar korkusuz ve kahramandır. Atalarından bir kral;  babasının mirasını koruyamayan Sam'al (Zincirli)’ın yetersiz  Kralı Kilamuwa'nın, doğudaki Büyük ve egemen  Asur Kralı III.Salmanassar’dan, kendini koruması için yardım istemesi ile, çevredeki kralları ikna ederek, bu istilacı, acımasız ve ancak Humanu (Amanos Dağları)’daki sedir ağaçlarından faydalanmak maksadını taşıyan Asur’un büyük kralına karşı  birleştirmeyi başarmıştı[2]. Bu seferde III.Salmanassar Humanu’yu geçmiş olmasına rağmen, yine Asurlular’ın verdiği ismiyle Que (Dağlık Kilikia) deki krallara yenilmiştir[3]. Güneşim, Fırtına Tanrısı’nın hizmetkarı, Kahraman Kralım Asitawanda, Que Kralı Awarikus/Urikki’nin altında yaşıyordu. Ancak, O’nun  Kralı Awarikus/Urikki, Asur Kralı’nı egemen olarak görmüş ve Asur’a her yıl vergi vermekteydi[4]. Doymak bilmeyen Asur Kralları ise, Que Memleketi Halkı’nın hakkı olan bereketin tamamına sahip olmak istiyordu. Güneşim, Fırtına Tanrısı’nın hizmetkarı, ataları gibi Kahraman olan Kralım, halkının hakkını savunuyordu.
 
            O’na göre, eğer Que Kralları kendisi ile birlik olurlarsa, doymak bilmeyen egemen Asur Kralları’na karşı durabilirler ve halklarının hakkını koruyabilirlerdi[5]. Hatta kendi memleketleri olan, iki büyük nehir ile sulanan, güneşin ülkesi neden Asurlular’ın diliyle Que ismini taşısındı ki, burası, yüzyıllar öncesinde olduğu gibi, halkının tamamının benimsediği isim “Danunalar’ın Memleketi” olmalıydı[6]. Halkı arasındaki siyasal ve kültürel birliğin başlangıcı, ancak kendilerine, yine kendilerinin vermiş oldukları ve kendilerinin istedikleri isim çevresinde toplanmak ile olurdu. İşte bu fikir Güneşim, Fırtına Tanrısı’nın Hizmetkarı ve Kahraman Kralım Azitawa(n)daš’ın politik ve idarî dehasının açık göstergesi olarak kabul edilmektedir.
 
            Güneşim, Fırtına Tanrısı’nın Hizmetkarı ve Kahraman Kralım Azitawa(n)daš, tüccarların ovadaki yollarda huzurlu ve emniyetli bir şekilde hareket etmelerini sağlamış, soyguncu çetelere karşı mücadele etmiştir.  Fakirler, onun cömertliğine borçlu oldukları bir nimet ve bolluk görmüşler, rahat evlere kavuşmuşlardır. Asitawa(n)daš, Danunalar’ın Memleketi’ni zengin duruma getirmiş ve  yazıtlarında “buranın hem annesi ve hem de babası” olduğunu belirtmiştir.
 
            Güneşim, Fırtına Tanrısı’nın Hizmetkarı ve Kahraman Kralım Azitawa(n)daš, kuzeydeki vahşi kavimlere karşı bir sınır kalesi olarak kurup donattığı ve kendi ismiyle anılmasını istediği büyük ve ihtişamlı kenti, beni inşa ettirdi. İsmim, beni yaptıran kraldan dolayı Asitawadaya olmuştur[7]. Planım;” yüksek kulelerle donatılmış T-biçimli anıtsal iki kapı binası kale içine açılmaktadır. İki kule arasından, üstü açık bir geçitten sonra bir eşiğin arkasında bazalttan mil yatakları içinde dönen anıtsal ahşap bir kapı aşılarak bir sahanlığa, bunun yanında iki yan odaya, gene sahanlıktan da kale içine girilir. Güneybatı kapı binasının iç tarafındaki kutsal alanda çifte boğa kaidesi üstünde Fırtına Tanrısı'nın boy heykeli yer almaktadır. Kapı binalarının iç duvarları bazalt bloklara işlenmiş arslanlar, sfenksler, yazıtlar ile günün inanç ve yaşayışını sergileyen kabartmalardan oluşan duvar kaplamaları ile donatılmıştır “[8].   Batı yönümde, güney ovalardan Orta Anadolu yaylasına geçit veren bir kervan yolu[9] doğu yönümde ise Ceyhan Irmağı (Pyramos) (bugün ise Aslantaş baraj gölü) yer almaktadır.
 
            Güneşim, Fırtına Tanrısı’nın Hizmetkarı ve Kahraman Kralım Azitawa(n)daš, benim inşa’mdan sonra, M.Ö. 705-696 yılları arasında doymak bilmeyen Asur’un büyük krallarına  karşı, halkının hakkını savunmak için ayaklanma halindeyken ölmüştür[10]. O’nun hakkını ise diğer Danuna Memleketi Kralları savunmamıştır. O’nun ismi ile anıldığım için Asurlar, beni yerle bir etmeye çalışmışlar, anıtsal yapılarımı, yazıtlarımı, Kahraman Kralım’ın, hizmetkarı olduğu Fırtına Tanrısı’nın anıtsal heykellerini yok etmişlerdir. Oysa benim anıtsal yazıtlarım şaheser niteliğindeydi. Fenike ve Hitit Hiyelogrif yazı sistemlerindeki en uzun çift dilli metin burada, birer kere her iki kapı binasına; Fenikece 3. bir örneği de kutsal heykel üzerine işlenmişti[11].
 
            Anıtsal heykellerim, yapılarım, yazıtlarım düşman istilası ile paramparça olduysa da, tekrardan ayağa kaldırılabilirdim, ancak, egemen büyük krallardan korkan, Danuna Kralları, benim üzerimde üzerlik otunun bitmesine göz yumdular. Üstelik toprak ve rüzgar el ele vererek, onlarca yıl, hatta yüzlerce yıl, değil, çağlar boyunca üzerimi örtmek için seferber oldular. Bu da yetmiyormuş gibi, dünyanın koca karnından fışkıran enerjinin meydana getirdiği çok şiddetli depremler-ki hemen yanı başımdaki Ceyhan Nehri’nin bile yatağını birkaç kez değiştirmişlerdir- üzerimi öyle bir örttüler ki, sadece birkaç blok kaide ile yan yatmış halde yazıtlı Aslanlı Heykelim, burada çok zaman önce bir kentin olduğunun belgesi olarak kalabildi. Batı yönümdeki kervan yolu, çağlar boyunca çok değişik kavimlerin ticaretinin can damarı olarak kullanılmaya devam etti. Bu yolun gittiği güzergahlarda, bana yakın mevkilerde, çağların hakimlerinin kurduğu yeni ve büyük kentler inşa edildi. Ben ise toprak altında, önemimin anlaşılmasını ve ortaya çıkarılacağım günü beklemeye devam ettim.
 
________________________________0 ______________________________________
            Tarih 1940’lara geldiğinde, insanlık tarihi, en ağır ikinci büyük savaşını yaşamaktadır. Ancak 1923 yılında kurulan genç Cumhuriyet, birinci savaşın yaralarını henüz saramamıştır. Bundan dolayı da bu ikinci savaşa girmemek için elinden geleni yapmıştır. Bu zamanlarda öğretmenlik yapan Ekrem Kuşçu, Ceyhan Nehri kıyısında, büyük blok taşlara ve yan yatmış devasa Aslanlıtaş’a rastgelmiştir. Bu kalıntılar burada çok çok zamanlar önce büyük bir medeniyetin varlığını göstermektedir.
 
            1946 yılında, ikinci büyük savaş biteli bir yıl olmuştur. Savaş öncesinde, Almanya’da önemli bir Tarihçi ve Arkeolog olan H.Th. Bossert, yönetimin kendisi gibi bilim adamlarına uyguladığı baskılardan dolayı, genç Cumhuriyetin yöneticilerinin kendisini davet etmeleri üzerine buraya gelmiştir. Buradaki görevi Tarihçilik anlayışını geliştirmek ve emekleme dönemindeki Arkeoloji Bilimi’ni ayağa kaldırmak olacaktır. Kurduğu ekip ateş gibi çocuklardan oluşmuştur. Bunlar bu devletteki Arkeoloji Bilimi’nin duayenleri olacaktır. İşte bu1946 yılında İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi olan H.Th.Bossert ve ekibi (öğrencileri) Halet Çambel,Nihal Ongunsu, Muhibbe Darga Çukurova’nın kuzeyinde, yüzey araştırmaları yaparken, Akyol ismi verilen ve Ceyhan Nehri’nin yanından geçen kervan yolunu kullanan göçebe köylüler, Ceyhan Nehri kıyısında bir Aslanlıtaş’tan bahsederler. Zamanları olmadığı için o yıl Aslanlıtaş’ı görmeye gidemezler, ancak Prof. H.Th.Bossert, Aslanlıtaş’ı görmeyi çok istemektedir. 1947 Şubatında H.Th.Bossert ile Halet Çambel, yarıyıl tatilinden faydalanarak, köylülerin tarif ettiği Aslanlıtaş’ın bulunduğu yere gitmek üzere yola çıktılar. Yolda onlara öğretmen Ekrem Kuşçu ile Adana Müze Müdürü de katılır. Prof. H.Th.Bossert, buranın çok önemli bir kent olduğunu anlayınca Eylül 1947'de kazılar başlar. Kazılar, H.Th.Bossert’in ölümü ile öğrencisi U.B.Alkım tarafından yürütülmüş ve Halet Çambel tarafından sonuçlandırılmıştır. Kazılar neticesinde;  Anadolu'da M.Ö.2.bin yılın başlarına kadar geri giden Hitit Hiyeroglif Yazısı’nın nihai çözümüne imkan sağlayan bir anahtar ele geçmiştir[12].  Kentte bulunan Fenikece ve Hitit Hiyeroglif Yazısı ile yazılmış çift dilli metinler, önceden çözülen Fenikece sayesinde, henüz çözülememiş olan Hitit Hiyeroglif Yazısı’nın çözülebilmesine imkan sağlamıştır. Böylece Anadolu’nun her bölgesinde rastlanan Hitit Hiyeroglif Yazısı okunabilmektedir. Bu özelliğinden dolayı bu kent kalıntısındaki (Karatepe-Aslantaş) yazıtlar, Mısır hiyerogliflerinin okunmasını sağlayan ünlü Rosetta taşına benzetilmiş, uluslararası bir üne kavuşmuştur.
 
 
KAYNAKLAR
 
A1kım, U.B. (1949). "Üçüncü Mevsim Karatepe çalışmaları", Belleten X111/50, 363-370.
Bahar Hasan “The Konya Region inthe Iron Age and Its Relations with Cilicia”, Anatolia  Studies, Journal of theBritish Institute of Archaelogy at Ankara, 49, London 1999, s.1-10.
 Bing, J. D. (1985) (1993),Sissu/Issus, and Phoenecians in Cilicia”, American Journal
        of Ancient History 10, 97-123.
HThBossert, Eti Krallığı, Üniversite Konferansları, 1935-1936, İ.Ü.Yayınları, Ülke
      Basımevi İstanbul.1937.
HTh Bossert, U.B. Alkım;1947,III.Karatepedeki Araştırmalar
HThBossert, “Karatepe'de Bulunan Fenike-Eti Bilinguis'leri” Belleten Cilt XII. Sayı 47, Temmuz 1948.
 Kurt, Mehmet, (2007). Yazılı Kaynaklara Göre M.Ö. I. Bin Mezopotamya-Anadolu
           İlişkileri, Murat Kitabevi, Ankara.
Memiş ,Ekrem; (2009), ESKİÇAĞ TARİHİNDE DOĞU-BATI MÜCADELESİ ÇİZGİ KİTABEVİ .
 
 
 
[1] Bossert 1948: 521 
[2] Bossert 1957:40-41, Bahar 1999: 83 Bahar 1999:84  Memiş, 2009: 1825 Bing 1987: 91
[6] Bing 1985-1993: 97
[7] Bossert 1937: 159
[8] Bossert, Alkım;1947,III.Karatepedeki Araştırmalar
[9] U.B.Alkım bu yola"Akyol" derken, yerel ağızda da "Ağyol" denilmektedir;Alkım1949: 372
[10] Kurt 2007:327-337
[11] Alkım;1949,371-372
[12] Alkım;1949,363-370
 
 
 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Maksud - Maksude

Maksud - Maksude

8 years ago

Yetersiz bile diyemeyeceğim tarih bilgim yazılarınızla biraz olsun kendine gelir mi dersiniz hocam. Zenginliklerimize bigane kaldıkça fakirleşeceģiz. Emeğinizin boşa gitmemesini diler teşekkür eddrim.

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

8 years ago

Ne desem bilmem ki, hiç farketmeden yanından geçtiğimiz taşlar belki bir aşk mektubu, belki geleceğe yazılmış bilgi notları,ama en önemlisi de üstüne basıp geçtiğimiz bu toprakların tarihinin ip uçları...Gerçeğin peşinde koşan bütün arkeologlara selam olsun, onlara fırsat ve imkan sağlayan cumhuriyetimizin kurucusunu da saygıyla anıyoruz...

Şahamettin Kuzucular

Şahamettin Kuzucular

8 years ago

Her açıdan takdiri hak eden bu enfes yazınızdan dolayı sizi tebrik ediyor , paylaşımınız dan dolayı da teşekkür ediyoruz Aytül Hanım . Güzel sanatlar bölümümüzde tetkik ve tenkide muhtaç bir çok yazımız var . Hatalarımız varsa gördüğünüzde uyarırsanız çok memnun olacağız. Hatta dilerseniz Güzel sanatlar bölümüne yazı ekleyebilme ve düzeltme ( Editörlük yetkisi ) verelim. Ülke kültürüne çok şey katacağınız aşikar.

Aytül Kaplan

Aytül Kaplan

8 years ago

@aytulkaplan934 | Sayın hocam..teveccühünüz beni gururlandırdı..çok teşekkür ederim..