Cezalet Nedir ve Şiirde Cezalet

18.10.2015



Cezalet Nedir

 

Cezalet sözcüğü Arapça kökenlidir. Osmanlıca yazılışı cezâlet  جزالت

Eski dile ait lüğatlardeki anlamları: Rekâketsiz ifade. Güzellik. Müdebbirlik, akıllılık.  Azim, büyük şekillerindedir.

Divan edebiyatında  ahenkle ilgili  bir terimidir. Eski edebiyatta fesahatle ilgili bir vasfı anlatan belâgat terimi olan cezalet,  bazı kelimelerin kulağa kuvvetli gelmesi halini ifade eder.

Cezalet, söylenişleri kulağa sert gelen kelimelerin ifade içinde kullanılması haline denmektedir. Cezalet, ahenk için önemli bir husustur ve ahengin konuya göre ayarlanmasında mühim bir rol oynayabilir. Bilindiği gibi sert sessizler Fstkçşhp sessizleridir. ( bkz Ünsüzler Sessizler Uyumu Yazım Kuralları  )

Örneğin bir şair savaş, şiddet, azamet, çarpışma, kahramanlık konulu bir şiir yazıyorsa sert sessizleri ve gür seslileri kullanacaktır.  Ölüm, korku, vakar, ulu düşünceler ve duyguların işlendiği şiirlerde de cezalete uygun seslerin – yani sessizlerin sert, seslilerin ise kalın ( a-ı-o-u )  - yoğunluğunda yazılması elzemdir.

Edbiyatta terim olarak cezâlet kelimelerin ince veya sert söylenişlerine göre; elfâz-ı cezle veya elfâz-ı rakika diye ikiye ayrılır.

Eski belagatçiler kelimeleri ses ve mana münasebetleri bakımından “elfâz-ı cezele” ve “elfâz-ı rakika” diye ikiye ayırmışlardır. Cümledeki veya dizelerdeki sözcüklerin dizilişindeki güzellik ve güçlülük ise “cezalet-i nazm” olarak adlandırılır.

Elfâz-ı cezele :  Elfâz-ı cezlenin sözlüklerdeki anlamı “söylenişte tatlılığı bulunan veya heybet, ululuk, çarpışma, korkutma,  güçlü ve akıcı ifade. Rekaketsizlik, peltek kekeme veya pepe olmayış. Sözde kelimelerin düzgün dizilişinden doğan güzellik. Akıcılık, düzgünlük. [1]

Bu tariflere göre örneğin: Sadme, kazâ, rahşan, gazanfer, hitabet, gülbank, çekâçek gibi söylenişleri sert ve kalın olan ve  kulakta kuvvetli tesir bırakan kelimeler telaffuzlarındaki kalınlık ve çarpıcılık dolayısıyla elfâz-ı cezeleden sayılırlar.

Örneğin Şeyh Galip’in yağışlı havalardan söz eden beytinde bunun için güzel bir örnek vardır.

Güm güm öter asuman sadadan
Gümgeşte zemin bu maceradan.   Şeyh Galip

Elfâz-ı rakika : Elfâz-ı cezelenin aksine  yumuşak ve ince telaffuzlarıyla kulağa okşayıcı bir tesir yapan kelimeler için kullanılmıştır.  Sevgi, merhamet, şefkat, güzellik, hayranlık gibi halleri ifade eden konularda ise  elfâz-ı cezeleden sayılan ince rakik yumuşak, nacizane sesler veren kelimeler seçilmelidir.  Sen, ben, refik, şiir, edep gibi ince sesli kelimeler Elfâz-ı rakika’ya uygun ses ve kelimelerdir.

Tahir ‘ül Mevlevi Cezalet konusuna  şu şekilde açıklık getirmektedir.  “ lafzın manaya, üslûbun ‘mevzu’ ile muvafık olması için kelimelerin rikkat ve cezaletine dikkat edilmelidir.” [2] Divan şairleri ve belagat ilmine göre  işlenen konu ile  seçilen kelimeler arasında ses ve ritim olarak uygunluk  aramışlardır. Yani işlenen konu     şiddet, büyüklük, vakar, ölüm, korku, savaş gibi konular ise, sözcükler de anlatılan konuya uygun düşecek kalın sesli gür etki bırakan, sert nidaları ve olayları çağrıştıran   kelimler  arasından seçilmelidir. Savaşı anlatırken çekâçâk,  tığ – den, gülbank, figan güm künan  gibi sözcüklerin kullanılması gibi.  Bu sesler ve kelimeler  anlatılanı hissettirip göz önünde canlandırmayı sağlar. Bu anlayışa uygun davranmak ise  bir belağat ilmi anlayışı olarak görülür.

Divan şairleri  cezalet ve  rakikaya çok önem vermişler, beyitlerde buna dikkat etmişlerdir. Elbette ki bir şiirin tamamında bunların olması beklenemez ama divan şairleri beyit beyit buna dikkat etmeye çalışmışlardır.

Saflar düzüp hücum hücum edilecek hayl-i düşmene
Dehşet âsimân u zemîn pür-figân olur

Evc-i havâda çekâçâk ı tigden 
Âvaz-ı ra'd u sâika reh-gümkünân olur  ( çek- çak- tıg- den: Kılıç sesleri duyulur) Nef'i

Çalındı bâm-ı felekte nakkare-i devlet  
Pür etti debdebe-i müjde gûş-i eyyâmı    Nef‘î

Ahmet Cevdet Paşa Belâgat-ı Osmâniyye, adlı eserinde Nefi nin bu  beytindeki  debdebe sözcüğü yerine zemzeme sözcüğü kullanılsaydı beyitteki  cezalatin bozulacağı örneğini vermiştir. [3] Örneğin Tahir ‘ül Mevlevi “çocuk mışıl mışıl uyuyor yerine horul horul uyuyor denirse cezalet bozulur ve çocuk uyanır[4] diye de güzel bir örnek verir.

Zülfüne verdikçe nesîm ihtizâz
Üstüne titrer dil-i nâzik-terim”             Muallim Nâci

Ok atılır kalasından 
Hak saklasın belasından
Köroğlu’nun narasından
He yan gümbür gümbürlenir.   Köroğlu  “dan” seslerine dikkat
KAYNAKÇA

[1] https://www.luggat.com/cezalet/1/1

[2] Tahir’ül Mevlevi Edebiyat Terimleri, Enderun Kitabevi,  1973, shf 30-31

[3] Ahmed Cevdet Paşa, Belâgat-ı Osmâniyye, İstanbul 1299, s. 17-19;

[4] Tahir’ül Mevlevi Edebiyat Terimleri, Enderun Kitabevi,  1973, shf 30-31

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar