Çin Heykel Sanatı
Çin sanatının özünü Çinlilerin yaşamlarını doğaya göre düzenlemesinden kaynaklanan uyumla izah edilebilir. Çin sanatı tüm karmaşıklığına rağmen dengeli ölçülü, bir hümanizmanın ifadesidir. Özünü insanın doğa ile bütünleşmesi felsefesinden alır. Bu felsefe Çin sanatının tümü için geçerlidir. Dağ , ışık, gök ve su ve bu temel unsurlardan alınan ışık, denge, ölçü ve renkler Çin sanatının tüm dallarına yansıyan temel etmenlerdir.
Budacılığın Çin sanatına katkısı çok büyüktür. Çin sanatı ve heykelciliği Budha dininden aldığı etkileri kısa zamanda özümsemiş ve Hint etkisinden sıyrılarak kendi özgün sanatını ortaya koymuştur. Çin de doğal yaşamdan alınan binlerce yıllık birikimin ürünü tecrübelerle, düşün felsefesi, dini inançları ile sanatı iç içe geçerek özgün bir bütünlük oluşturur. Çin sanatının gelişimi batıdaki gibi sanat tekniklerinin gelişim süreci gibi değil gündelik yaşam, dini inançlar ve düşün sisteminin sanata yansıması şeklinde geleneksel bir çizgi içinde kalmıştır. ( Meydan Larousse, Çin Maddesi, C.6, Shf..2729 )
Çin Heykelciliğinin Tunç çağından itibaren izleri görülür. Altın, gümüş, melakit kakma, oyma, örnekleri bu dönemde gözükmeye başlar. Ejder motifleri ile süslü tahta, bronz, taş ve seramik heykeller bu dönemde yapıldı. Çin Seddi’nin de yapılmaya başlandığı bu dönemde 6400 asker heykeli tarafından korunan ve Şien kenti yakınlarında bulunan Şi Huangdi mezarı da bu dönemde yapılmıştır. ( M.ö. 140) Bu dönemdeki Çin sanatında Kuzey ve doğu orta Asya kavimlerinin sanatlarının Çin sanatı üzerindeki etkileri görülür. (Meydan Larousse, Çin Maddesi, C.6, Shf..2729-2733 ) Kuzey ve Ortaasyadaki Anav ve Karasug kültürlerinin izleri Çin sanatı üzerinde hayvan mücadelelerini içeren madalyon, resim, heykelcilik, biblo, takı ve süs eşyalarında kendisini göstermiştir.
Andronovo Kültürü'nün olduğu, Kögmen dağları, Uluğ Kem, Kemçik, Abakan, İrtiş ve Kem/Yenisey nehirleri çevresinde, yani Afanasyevo ve Andronovo Kültürleri gibi aynı bölgede, Minusinsk'te Karasug Kültürü ortaya çıktı.
Emel Esin, Çinliler’in T'ie-lê olarak belirttikleri Ting-Lingler'den Kök Türk ve Uygurların oluştuğu fikrindedir. Japon Türkolog, Masao-Mori, T'ie-lê veya Ting-Ling adlarının aslının Türük / Türk olması gerektiğini ileri sürmektedir. Ting-Ling adı dört tekerlekli, üzerine çadır kurulabilen arabalarından ötürü verilmiştir. Çinliler bu Proto Türklerden kağnılı anlamına gelen Kao-ch'ê adıyla söz edeceklerdir. Bu kültürde görülen Koç-koyun, dağ tekesi yontuları Kem/Yenisey bölgesindeki Karsug Kültürü ile başlar ve bu motif daha sonra Kök Türk Kagan Tamgası durumuna gelecektir. MÖ 1300–700 yılları arasında görülen bu kültürde demirin işlenerek çeşitli eşyalar yapılması, dünyada ilk kez bu kültür çevresinde görüldü. Demir Avrupa, Çin ve Hindistan'da ancak yüzyıllar sonra kullanılmıştır.
Çin Kültürünün M.Ö. 3. yy dan itibaren heykelcik, döküm , takı ve süs eşya yapımında ilerlemeye başladığı gözükür. Tarihsel sürece bakılınca Andronovo, Anav ve Karasug kültürlerinin Çin kültürünün gelişiminde çok önemli bir etken olduğu ortaya çıkar. Bugün bile Çin sanatının değişmez motifleri olan hayvan mücadelelerini anlatan resimler ve figürlerin bu kültürlerden Çin kültürüne aktığı aşikârdır. Kuzey ve Orta Asya’daki bu üstün kültürlerin varlığı ve üstünlüğü Çinlilere Çin Seddini yaptırtmış olmaları ile çok somut bir ifade bulur.
Çin'in Sarı Nehir ve Yantze Nehri havzalarında yaşayan insanlar, zarif toprak ve seramik heykeller yapardı. Seramikten yapılmış eşyalar üzerinde oyulan hayvan heykeli estetik, eşya ise kullanışlıydı. Yantzte Nehri havzasında çıkarılan seramik heykeller, genellikle küçük boyutlu hayvan heykelleridir. 1974 yılında Çin'in Sha'anxi eyaletinin Lintong ilçesinde çıkarılan Qin Hanedanı dönemine ait asker ve at heykelleri, dünyayı şok etti. Yeraltı Ordusu olarak adlandırılan bu asker ve at heykelleri aynı zamanda "Dünyanın 8. Harikası" unvanına da layık görüldü. Çin'i birleştiren ve ilk feodal imparatorluğu kuran Qin Shihuang'ın güçlü ordusunun bir simgesi olan bu asker, araç ve at heykelleri gerçek boyutlarındadır, , ayrıca ordu düzenine göre dikdörtgen cephe halinde dizilmişlerdir. Gerçek ve canlı gibi görünen farklı pozisyonlardaki bu asker, araç ve at heykellerinin her biri paha biçilmez sanat eseridir.
"Dağ Buda'dır; Buda, dağdır." Çin'de çok yaygın olan bu söz, Sichuan eyaletinin Leshan bölgesinde bulunan ve yer ismi taşıyan Leshan Budası heykelinin ifadesidir, Tang Hanedanı imparatoru Kaiyuan döneminin ilk yılında (713 yılında) oyulmaya başlandı ve 90 yılda tamamlandı. Dağın eteğinde ve nehir kıyısında oyulan bu Buda heykeli, dünyanın en büyük taş heykelidir ve 1966 yılında "Dünya Mirasları Listesi"ne alındı.
M.Ö. 200 yıllarında Han sülalesi döneminde MS.5. yy dan itibaren devasa kaya tapınakları görülmeye başladı. Bu tapınaklar kayalara oyulan heykellerle süslendi. İpek yolları etrafındaki şehirlerdeki yapılar muhteşem, freskler ve kabartmalarla süsleniyordu. Han Hanedanı'nda (M.Ö.206-M.Ö.220) yaygın olan taş resimleri, özel bir çeşit oyma sanatıdır. Taş resminde resim, resim içinde de heykel vardır. Taş resimleri genellikle süs olarak tapınak ve mezarlarda bulunur. Malikâne, miting, ziyafet, av ve el sanatı atölyeleri gibi zengin konuları işler. Basit çizgilerle oyulan taş resimleri, Han Hanedanı dönemindeki mimari ile örf ve adetlerin araştırılması için yüksek değer taşıyor. Dunhuang, Yungang, Longmen ve Maijishan Taş Mağaraları, Çin'in taş mağara sanatının en seçkin örnekleridir. Bu mağaralardaki heykellerde buda, ilah ve melekler gibi Budizm figürleri işlendi. Tombulca oyulan bu figürler, farklı dönemlere özgü sanat özelliklerini gösteriyor. Özellikle Dunhuang bölgesindeki Mogao Mağaraları'ndaki sanat eserleri, Qin Hanedanı'ndan Yuan Hanedanı'na kadar 10 hanedan döneminde, yani 1000 yıl boyunca yaratıldı. Dimdik bir yamaçta oyulan ve yıldızlar gibi yan yana olan 7 binden fazla mağaradan 492'sinde 5 binden fazla tarihi kitap, farklı hanedanlara ait 45 bin metre duvar resmi, 3 bin renkli heykel ve binlerce lotus desenli taş sütün ve yer tuğlası bulunuyor. Heykellerden bin 400'ü günümüze kadar korundu.
Dunhuang'daki duvar resimlerinin çoğunda buda, hayalet, hayvan, doğal manzara, mimar ve süs resimleri işlendi. Dunhuang Mağaraları, Budizm sanatının hazinesi ve dünyadaki tek resim koridoru olarak kabul edilir.
Şang hanedanı döneminde tunç heykelcilik hayli gelişmiştir. Şang hanedanının yerini alan Çu hanedanı döneminde, tam 800 yıl boyunca taş heykel görülmemesi gerçekten ilginçtir. Budizm’in yayılması, dinî konularda yapılan taş ve tunç heykel çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. 10. yüzyıl, Budist heykelciliğin en kuvvetli olduğu dönemdir.
Daha sonraları, Ming hanedanı zamanında dini heykelcilik önemini kaybetmiştir. Ming hanedanı devrinin porselen ve fildişi çalışmaları, günümüzde dünya çapında ölçülerle değerlendirilmektedir. Bilindiği gibi, porselen Çinlilerin dünyaya büyük hizmetlerinden biri sayılan bir buluştur. Tabaklar, vazolar, mezarlara konacak türlü eşya, biblolar hatta kiremitler, Çin'de uzun süre porselenden yapılmıştır.
Batı Han Hanedanı dönemindeki taş heykelleri, Çin tarihinde bulunan en eski ve en iyi korunan büyük çaplı taş heykel topluluğudur. Bu heykeller, dünyanın heykeltıraş sanatı tarihinin erken dönemlerine ait olarak yüksek değere sahipler. Gansu eyaletinin Wuwei ilçesinde keşfedilen ve Han Hanedanı dönemine ait bir mezardan çıkarılan pişirilmiş bakırdan "Uçan Kırlangıcı Ezen At", yüksek hayal gücü, romantizm duygusu ve yüksek sanat tekniklerini içererek, çağdaş Çin turizminin sembolü haline geldi.
"Yabani hayvanların kralı" olan aslan, Çin'in heykelcilik sanatında en çok işlenen imajdır. Aslan heykeli genellikle bronz, taş ve demir gibi malzemelerle yapılır. Çin'de mevcut en büyük demir aslan, Hebei eyaletinin Changzhou kentinde bulunuyor. Aslanın göbeği içinde bir Budizm kitabının yazıları ve Changzhou'nun tarihiyle ilgili kayıtlar oyuldu.
18.yüzyılın ortalarından 19. yüzyılın ortalarına kadar geçen 100 yıl içinde "Longmen'de afyon yakma" ve "Jintian isyanı" gibi 10 kabartma eser, Çin milletinin yabancı işgalcilerle mücadele tarihini yansıttı. Bu eserlerde Batı'nın anatomi biliminin deneyimleri benimsenerek, insan figürleri orantılı şekilde çizildi; elbiselerinin oyulma sanatı ise geleneksel tarzdadır.
Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra 1950'lerde bir grup öğrenci, Sovyetler Birliği'nde öğrenim gördükten sonra yurtlarına döndü ve Çin'in heykelcilik sanatına güç kattı. 1950 yılında Tian'anmen Meydanı'nda kurulan Çin Halk Kahramanlar Anıtı, 37.94 metre yüksekliğiyle Çin tarihindeki en yüksek anıt oldu.
Çin kültüründe heykel sanatı Budha dinine geçiş süreci sonrasında devasa Budha Heykelleri, kabartmaları, bibloları veya anıtsal kaya heykelleri şeklinde özellik kazanmıştır. Çin heykel sanatı geleneksel felsefesini, teknik, üsul, yöntem, çizgi ve üslubunu değiştirmemiş Batı heykelciliği, tekniği ve üslubuna aldırış etmeden kendi çizgisinden çıkmamıştır.