Çırağan Eğlenceleri Çırağan Sefaları Şiirlerde Sadabad
Lale devrinde (1713-1730) III. Ahmet ve Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa zamanında yapılan şenlikler ve eğlencelerdir. Bu eğlenceler “Çırağ Sefası", "Bezm-i Çerağ", "Çerağ Alemi", adları ile şiirimize miras kalmıştır. Şimdiki Çırağan Sarayı’nın olduğu yerlerde o devirde ahşap yalılar ve köşkler ile Feriye sarayları denilen saraylar vardı. III. Ahmed buradaki mülkü Vezir-i Azam'ı İbrahim Paşa'ya hediye etmiş ve ilk yalı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından eşi Fatma Sultan (III. Ahmed'in kızı) için inşa ettirilmişti.
Haliç ve Boğazın etrafı yalılar ve köşklerle dolmuştu. Bu eğlenceler başta Damat İbrahim Paşa’nın yaptırdığı Saray-ı Asafi denilen sarayının bahçeleri olmak üzere, Saray-ı Amire-i Sultani bahçeleri, Melek Ahmetpaşa sarayı, Sadreddinzade yalısı, Ebussuudefendi yalısı. Fındıklıdaki Emnâbâd sarayı (1724-1725), Dolmabahçe sırtları üzerindeki Bayıldım köşkü (Kasr-ı Cihannümâ veya Sâyebân-ı Hümayun), Beşiktaş sahil sarayında ve daha pek çok yalı da dahi yapılmaya başlanmıştı. Bu yalılar semti ve ardındaki caddede düzenlenen "Çırağ Sefası"na mekân olan İbrahim Paşa’nın bu yalı sarayına "Çırağan Yalısı " deniyordu. Pek çoğu Patrona Halil İsyanı ve sonrasında yakılan ve yıkılan bu sarayların ve yalıların yerine daha sonra Çırağan Sarayı yapıldı.
Çırağan Eğlenceleri laleler açtığı zaman “saray ve yalı bahçelerinde kandil ışığında yapılan sazlı sözlü eğlencelerdi.” [1] Lalelerin açtığı mevsimlerde Çırağan sarayının (Fer'iye Sarayları ) bahçeleri ve “mehtapsız gecelerinde çiçek tarhları arasına içinde mumlar ve kandiller yanan renkli fanuslar koymak, midye ve yumurta kabuklarının içine zeytinyağlı fitiller koyarak onları yakıp su arklarına ve havuzlara bırakarak ışıklandırmak, kaplumbağaların sırtına mumlar dikerek salıvermek, çiçeklerin arasına mücevherler saklayarak cariyeleri onları bulmak için salıverip, cariyelerin cilve ve işvelerini seyretmek… “[2] gibi eğlenceler düzenlenirdi. Havuz başlarında, lalezar, bahçe köşkü ve çemenzarlar da kandillerin yakıldığı, sazendelerin ve hanendelerin çalıp söylediği cariyelerin çiçekler arasında gizlenen mücevherleri neşve ve işve ile aradığı bu eğlenceler kayık sefaları ve yalı sofralarında devam ediyordu. Bu devir eğlencenin müziğin ve şiirin devri oldu. Şairler ve müzisyenler oldukça rağbet görmüş, ihsanlara nail olmuşlardı. Öyle ki Damat İbrahim Paşa’nın Nedim şiirlerini okudukça Nedim’in ağzına mücevherler doldurduğu rivayetleri ile bile yayılmıştı.
Lale bezm –i güle tertib-i çırağan etmiş
Cabeca yakmada mabeynine nergis meş’al
Avuç avuç diremin kıldı semen bezme nisar
Dane dane güherin takdı gülün guşuna tal… Kastamonulu Sadi [3]
Lale gül bezminde Çırağan eğlenceleri düzenledi. Nergis laleler arasında meşaleler yaktı/ Yasemen meclistekilere avuç avuç gümüş paralar döktü. Şebnemler gülün kulağına dane dane inci ve elmas taktılar.
Geceleri çerağlar kandiller, mumlar ve meşaleler yakılarak yapılan eğlencelerin çok eskiden beri var olduğu , Lale Devrindeki Çırağan Eğlencelerine de bu vesile ile ad olduğu aşikardır.
Ruşen etti gün gibi asar-ı hüsn ü tal’atin
Nur bahş eyler cırağan pertev –i envar ile Baki
Bu eğlenceler İstanbul'da Kâğıthane semtinde Alibeyköy yakınlarında yapılan kasrın çevresinde düzenleniyordu. Kâğıthane semti İstanbul'un en tutulan mesire yerlerinden biriydi. Bu mesire yeri Sadabad ( Farsça'da "Yüz Bayındır Yer"),olarak da anılıyordu.
Bir sefâ bahşedelim gel şus dil-i nâ-şâde
Gidelim serv-i revânım yürü sa’d-âbâd’e
İşte bir çifte kayık iskelede amade
Gidelim serv-i revanım yürü Sadabade
gülelim oynayalım kâm alalım dünyadan
Mâ-i tesnim içelim çeşme-i nev-peydâdan
Görelim âb-ı hayât aktığın ejderhadan
Gidelim serv-i revânım yürü sa’d-âbâd’e Nedim
Çırağan eğlenceleri padişahs, vezirler, yüksek rütbeli memurlar, şairler, yazarlar, minyatürcüler musikişinaslar tarafından benimsendi ve yeni bir eğlence kültürünün doğmasına vesile olmuştu.
Bu eğlenceler Kabakçı isyanı ile bir müddet unutulmuş, daha sonra yeniden canlanarak Tanzimat dönemine kadar devam etmişti.
Devrin şairleri Nedim, Seyyid Vehbi, İzzet Ali, Nahifi, Saim bu saray ve çevresindeki kasır ve köşkleri ve düzenlenen eğlenceleri şiirlerinde işlemişler, Levni ise bu dönemin yüzlerce minyatürünü yapmıştır.
Mevsimin tam lale zamanı
Geçtim bir akşam sadabat'tan,
Koltuğumda nedim divanı.
Sorma ne kalmış o hayattan?
Ne def-i gam eyleyen şarap,
Ne mest-i naz... sadabat harap.
Sadabat değil kağıthane;
Çingenenin fal baktığı yer;
Lale devri ancak efsane.
Koca nedim? n'oldu o günler?
Dilde lezzet bunca mısraın
Söylemiyor nerde mezarın. Cahit Sıtkı Tarancı
Kaynakça
[1] Ali Rıza Kardüz, Çırağan Eğlenceleri, https://arsiv.sabah.com.tr/1997/08/02/y07.html
[2] A. Talat Onay, Edebiyatımızda Mazmunlar, MEB, İstanbul 1996, shf 173
[3] A. Talat Onay, Edebiyatımızda Mazmunlar, MEB, İstanbul 1996, shf 173