Çocuk Bayramı

23.04.2018
 

   1914'ü hatırlar mısınız? Hani tarihe Birinci Dünya Savaşı diye yazılan o büyük savaşın başladığı günleri... Büyük devletler birleşip başka büyük devletlerle savaşmaya başlamıştı. O dönem Osmanlı Devleti'nin topraklarında bulunan siyah, yağ gibi şeyi, kokulu ve yanıcı olan o şeyi kapabilmek için bizi de savaşa sokmuşlardı.     

   Babalarımız, ağabeylerimiz, kocalarımız ölmüştü hani. Çanakkale'yi, Sarıkamış'ı, gidenlerin geri dönmediği Yemen'i... hatırladınız mı? 

   1918'i hatırlayalım... Hani savaş bitmiş, ateşkes imzalanmıştı. Yenik devlet olarak, bizi yenen devletler topraklarımızı işgale başlamıştı. Bu defa babalarımızı öldürmekle kalmayıp bizim ırzımıza da geçmişlerdi,  daha doğmamış bebelerimizi karnımızı keserek çıkarmışlardı. Evlerimizi, ahırlarımızı yakmışlardı. Yaşlılarımız da...o dev çınarlarımız, ömürlerinin son demi hiç de iyi şeyler görmemişti o günler. Kim istemez yatağında yatarken, etrafında çocukları-torunlarıyla vedalaşıp huzur içinde ölmeyi. 

   Biz ölüyorduk, işkenceyle belki de... çocuklarımız neler yaşıyordu o zamanlar hatırlıyor musunuz?

   Evleri, ahırları, buğdayları yanmış, ana-babaları öldürülmüş, sığınacak kimseleri kalmamış çocuklar... unuttunuz mu? Ha o tarih çok mu eski? Siz yoktunuz o zamanlar... evet haklısınız daha doğmamıştınız, nerden bileceksiniz? 

   1992'yi hatırlarsınız ama... o zaman vardınız. Sırplar'ın Bosna-Hersek'e saldırdığı dönemleri... Erkekleri elleri bağlı toplayıp, onlara kendi mezarlarını kazdırıp, sırayla kurşuna dizdiklerini, yüzlerce kadına ve küçük çocuklara sistematik tecavüz edildiğini, insanların göçe zorlandığını hatırlarsınız. Anasız babasız kalan çocukların dramını da hatırlarsınız. Keskin nişancıların, babasının kucağındaki bebeği başından vurduğunu, çaresiz adamın "beni niye vurmadınız" feryadını...Ben unutmadım... kucağımda, güvenli kollarımda uyuyan bebeğim televizyondaki haberlerle uyanır, o çocuklar için hıçkıra hıçkıra ağlardı. O bile anlardı 9-10 aylık hâliyle...

   Aradan zaman mı geçti? O günler geride mi kaldı? Kötü şeyleri hatırlatmayım yani. Artık barış var... Sırbistan'la alış verişe bile geçtik. 

   Pekii daha yakına gelelim... Her halükarda dile getirdiğimiz Gazze'deki çocukları hatırlayalım. Gazze'de çocuk olmak, dünyanın en zor durumudur herhalde. Sokaklarında kovalamac, saklanbaç, körebe oynanmayan, şekerli, çikolatalı, leblebi -çekirdekli bir çocukluğun olmadığı yer... Üzerlerine bazen bombaların, bazen yaylım ateşlerin yağdığı yer. 

   Küçük bir çocuk olun, 5 yaşında... Bir de kardeşiniz olsun, o da belki 3 yaşında, belki yeni doğmuş... anneniz-babanız üstünüze kapanıp sizi korumuş olsun. Ayağa kalktığınızda onları ölmüş görüyorsunuz, yanınızdaki küçük kardeşinizle birlikte ne yaparsınız ağlamaktan başka? Korkudan ağlarken sesinizi de çıkaramazsınız. Siz bir çocuksunuz, kardeşinize bakmayı becerebilir misiniz? Evin yıkıntıları arasında, ne kadar ağlasanız, sarssanız da uyanmayan büyüklerinizin yanında ne yapabilirsiniz? 

   1919'a dönelim lütfen "biz o tarihte yoktuk" demeyin, biz vardık ve hepsini yaşadık. İşgale karşı memleketin her yerinde mücadele başlamış. Gözlerimiz bizim kutlu direnişimize ışık olacak bir kurtarıcı bekliyor. Demek ki dualarımız kabul olmuş. 9 Eylül 1922'ye kadar süren uzun bir mücadele maratonu... Evet vatanımızı kurtarmak için kadın, erkek, yaşlı, genç hepimiz savaştık. Cepheye cephane götürürken kağnılarımız daha çok yük taşısın diye çocuğumuzu ya yürüttük, ya sırtımızda taşıdık. Bebeğin battanesini hastalanmasın diye ona değil, nem kapmasın diye cephaneye sardık. Yollarda öldük de... kağnımızı yetiştiren bulundu ama çocuğumuza bakan bulundu mu ?Ülkenin ezanları susmasın, bayrağımız inmesin diye çok bedeller ödedik. En çok da çocuklarımız ödedi. 

   Bu arada bir de Cumhuriyetin ilanı, devrimler ve yeni kanunlar dönemine gelelim. Mesela 1934'e... soyadı kanunu çıkmış, nüfus memurları diyar diyar gezerek insanları soyadlarıyla kaydediyor. Bir memur da Kozan'ın Orçan Köyü'ne geliyor. Yıkık dökük, bir çoğu terkedilmiş köy evleri, (dam)lar görüyor. Bir kaç çocuk buluyor. Başka kimse yok... onlara soruyor " anneniz babanız nerde?" diye. Çocuklar, memuru bir eve götürüyor. Evde, sadece  13 yaşında bir kız çocuğu var. Bu kız diğerlerinden biraz daha büyük. Bu defa memur ona soruyor; " başınızda bir büyüğünüz yok mu?" diye. Kız; "Analarımız hastalandı, öldü. Babalarımız da askerden gelmedi" diyor. Memur ısrarla " Size kim bakıyor?" diye soruyor. Kız, kardeşlerime, yeğenlerime, köyün öbür çocuklarına hep ben bakıyom." diyor. "Hepsini  bu eve getirdim, ocak yakıyom, ekmek bişiriyom, leğenin içinde onları çimdiriyom, pırtılarını yıkıyom" diyor. Memur, "sen daha küçüksün" deyince "burda kimse kalmadı ki ben de böyle yapmasam hepimiz ölürdük." diyor. Memur titreyen elleriyle bu "büyümüş de küçülmüş canavarları" kaydederken, birbirine kenetlenmiş çocukların başlarına bir iş gelmemesini  ümid etmişti herhalde. Onlara; "Taş, Kaya, Dağ, Dağlı" soyadlarını vermiş, bizim nasibimize de "Ören" düşmüş. O örenlerin üstüne, zamanla, öyle büyük bir çalışma ve azimle küçük saraylar da yapmayı bilmiş dedemiz. 

   O günleri hatırlamayanlar, hiç olmazsa şimdi baksınlar etrafımızdaki savaşlara... ve bizim çocuklarımızın da benzer şeyler yaşadığını unutmasınlar... 

   "Atatürk çocukları çok severdi, meclisin kuruluş tarihini çocuklara bayram ilan etti" 

   Konuya lütfen böyle bakmayın. Bir adamın çocuk sevgisiyle açıklanamayacak şeyler var bu bayramda. Artık çocuklarımız savaş görmesin, çaresizliği yetimliği yaşamasın, sıcak yuvalarında, anne-babalarının şefkatli kollarında, geleceğe güvenli bakabilsin. Ülkeyi kalkındırırken önce çocuklarımızı yetiştirelim ki onlar büyüyünce daha güvenli, daha güçlü bir Türkiye kurabilsinler, en azından kendi yaşadıkları travmaları kendi çocukları, ülkenin geleceği olan nesiller yaşamasın. Bayramımız Çocuklara armağan olacak ve her bayram bir daha bakacağız çocuklarımızın sorunları ne, onlara neler yapabilmişiz, eksiklerimizi ne kadar giderebilmişiz, başka neler yapabiliriz... 

   Meclisin kurulması, yeni bir başlangıçtı. Yeni başlangıç tarihinin çocuklara hediye edilmesi de geleceğimizin sahibi olan insanlarımıza verilen değeri gösterir. 

   Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Aytül Kaplan

Aytül Kaplan

6 years ago

Çok güzel. .muhtesem..tespitler ve değerlendirmeler çok yerinde...😍😍😍

Sevim Kınalı

Sevim Kınalı

6 years ago

Nurcan Hanım, cok akıcı bir anlatımla ve duygu, bilgi birikim yüklü, realist bir tutumla kaleme aldığınız bu güzel yazınızdan dolayı sizi gönülden kutluyorum. Belki Atatürk'ün çocuklarla ilgili söylediği güzel sözlerden birini ekleyip bir de ulusal egemenliğe de değinseydiniz daha da anlam kazanacaktı yazınız. Ama bu içeriğiyle de duygulanarak okudum. Kaleminize sağlık. Selamlar...

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

6 years ago

@seferioren-103 | Tabii ki bayramın gerçek anlam ve önemini yazarken bir çok örnek de verdbilirdim, milli egemenlik olgusuna daha fazla yer de verebilirdim. Ama özellikle "Çocuk Bayramı" üstünde durmak istedim. Yorumunuz için teşekkürler...

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

6 years ago

@seferioren-103 | Teşekkürler...

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

6 years ago

@seferioren-103 | Çok teşekkürler hocam... bir kaç yerde, yoğun bir şekilde, meclisin kuruluşu anlatılırken, bu güzel günün bir de "çocuk bayramı" olduğunu özellikle vurgulamak istedim. Bayramlarımızı yok etmek isteyen zihniyet, bugünlere nasıl eriştiğimizi hafızamızdan silmeye çalışınca, biz de dilimiz döndüğünce hatırlatmalıyız, diye düşündüm. Yazabildiysem ne mutlu... güzel yorumunuz için çok çok teşekkürler...