CUMARTESİ

25.04.2017
     
       Bugün cumartesi... Her zamankinden daha erken kalkılacak... Haftalık alış-veriş için Almanya'ya gidilecek. Bir alış-veriş için insan ülke mi değiştirirmiş... Evet ... Çünkü Almanya bize yakın, Türk marketleri de var, tabii ki en önemlisi... daha ucuz.
     Eskiden Almanya'ya alış-verişe gitmek bir gezi proğramı gibiydi. Sabahları istediğin saatte kalk, çünkü tatil... yayıla yayıla kahvaltını yap, kahveni iç. Sonra çocukları giydir, hazırlan Basel'e gezmeye git. O park senin, bu mağza benim...Sonra "Hadi bir de Almanya yapalım." ...
     Önce Almanya'nın en meşhur marketine uğra; ucuz ama kaliteli ürünleri ordan al, sonra Türk marketine git... "Selamün aleyküm"le yüreğin dolu dolu bir giriş yap, "Aleyküm selaaam, hoşgeldiniiz..." karşılığını al, yeter... Pahalıymış, frank'ın euro karşılığı daha azmış ne gam. Kendi dilimizde selamlaşıyoruz, şakalaşıyoruz, ayaküstü sohbet edebiliyoruz, hatta balık en iyi nasıl pişer, kuru fasülyeye hangi eti katarsak daha iyi olur, bu hafta misafir gelecek, paşabahçenin şişko çay bardağından bir kutu alalım... biraz Türk kahvesi, Türk lokumu... Aldığınız ürün ne olursa olsun, konuştuğunuz dil, bal oluyor birdenbire.
     Almanca konuşmaya alışmış çocuklarımız bile araya Almancasını katmadan Türkçe konuşmaya başlıyor.
Bir Alman, belki Fransız ya da İsviçreli bazen gelip bir şey soruyor: "Bana yardım eder misiniz? Şu listedekileri alacağım, nerde bilmiyorum." , "Tabii ki bakalım neymiş... hmm...der Salat von Bulgur... Bulgur Salatası... bu ne yaa... hmm...". "Bilmiyor musunuz?.. Bana bütün Türkler bilir, demişlerdi...Siz Türk müsünüz?" ... "Tabii ki de biliriz, tabii ki de Türk'üm... " Listenin devamını okuyorum...tabii Almanca olarak..."Bulgur"... (Bulgurun Almancası da bulgur) "biber salçası, domates salçası, maydanoz, yeşil soğan, taze nane, marul, tuz-karabiber, limon suyu, zeytin yağ, nar ekşisi"... Kısır, kısır bu! Aa... Almanlar'a da kısırı sevdirmişiz, demek ki bir yerde yemiş, evde kendi de yapacak... Hemen diğer alış-verişe gelen kadınlarla birlikte bir kaç koldan koşturur, malzemeleri toplarız. Almancası iyi olanımız o an için yoksa, çocukları devreye sokar tarif ettiririz. Artık markette herkesin haberi olmuştur, kısır tarifimizden.. Kadın memnun, biz daha memnun bitiririz alış-verişi.
      En büyük zevklerimizden biri de alış-verişten sonra, genelde marketle birlikte çalıştırılan,  Döner Kebap, Piza Salonunda açlığımızı dindirmek olur. Yemekten sonra ikram edilen bir bardak demli çay da bize Türkiye'nin kokusunu getirir. Çocuklarımız bu çayın anlamını bizim gibi düşünmüyorlar ama olsun, en azından saygı duyuyorlar. Onların çocukluğu da burda geçti, bizim çocukluk anılarımız değerli de onlarınki değil mi? Onlar da "İss tee" içince mutlu oluyorlar, ne yapalım...
       Bazen bir kağıt helvada, bazen kıvrım tatlıda, leblebi-çekirdek reyonunda, çikolatalı gofret veya kaymaklı bisküvitte çocukluğumu ararken onlara da " biz çocukken bakkaldan bunları alıyorduk, hadi siz de deneyin" diyorum. İsviçre, çikolatanın merkezi... ama hiç bir İsviçre çikolatası bana, onların yaşattığı zevki vermiyor. Dedemle nenemin bakkalının kokusunu, aldığımız her şeyi kardeş payı yaptığımız Nilgün'ü, Kezban'ı, Ayfer'i, Filin'i... hangi mor inek bana getirebilir ki...
      Dediğim gibi bugün cumartesi... Bu defa cumartesilerini tatil günü gibi serbest, gün içine yayılarak, geze geze geçirmiyoruz. Çünkü saat dokuzda açmak zorunda olduğumuz bir işyerimiz var. Erkenden kalkıp, hazırlanıp yola çıkıyoruz. Çocuklar geliyor mu-gelmiyor mu hiç sormuyoruz. Önce Almanya'nın o meşhur marketinin önünde bizim gibi "erkenci" diğer müşterilerle bekliyoruz. Kapı saat sekizde açılınca içeri giriyor, hızlıca alacaklarımızı alıp çıkıyoruz. Sonra yine Türk marketi... "Helal" etiketli, et ve et ürünleri, kuru fasulye, bulgur, mercimek, şehriye... yani Almanlar'ın bizden öğrendiği, İsviçreliler'in öğrenmemek için direndikleri Türk ürünleri... Türkiye'nin nerde, neyi meşhursa ordan gelen ürünler... Gemlik zeytini, Kastamonu sarımsağı, Çorum leblebisi, Karadeniz fındığı, Rize çayı, mevsimine göre; Mersin mandalinası, Aydın yemişi, İzmir üzümleri... daha neler neler... Bazen biri sorar, kulak misafiri olurum; "Ağbi bu kavun İran kavunu mu, Türk kavunu mu?.. veya...Mandalina İsrail mi, Türk mü?.. ya da...Haçan punlar hamsidur da İtalyan hamsisidur, en hakiki Türk hamsisi getürün daa..." 
      Kavunun, karpuzun, portakalın, mandalinanın, fındığın fıstığın, kahvenin, lokumun bile adı "Türk"tür. Milletin adı niye "Türkiyeli" olsun ki... Bu dayatma nedendir... "İsviç" diye bir millet yok, o yüzden onlara "İsviçreli" diyoruz. Ama "Türk" diye bir millet var, "Türkiyeli" dersek bütünün parçalara ayrılacağını bilmemiz gerekir. 
      Alış-verişimiz biter, hemen geri döneriz. Ben dükkanda, kahvaltı hazırlarken eşim aldıklarımızı eve götürür. O gelince de bizimle birlikte çalışan arkadaşlarımızla hep beraber kahvaltımızı yapar, haftanın en yoğun, en koşturmalı gününe böyle başlarız.
Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da
aytulkaplan934
Aytül Kaplan8 years ago
Çok güzel. .verdiğiniz mesaj yerini bulmuş olur inşaallah. .ben de şimdi bir iç geçirdim. .Dedem le nenemin bakkal dükkanı ve benim de çocukluk arkadaşlarım için. ..selamlar...
Yazıyı okuyunca taaa 1996 yılına geri gittim. Yer Eski doğu Almayanın LEİPZİG şehri, Bizden on beş gün önce gitmiş olan arkadaşlarım telefonda dert yandılar "Aç kalıyoruz yemeye vir şey bulamıyoruz" şeklinde.. Şaşırmıştım! "Nasıl olur da Almanya gibi bir yerde yemeye bir şey bulamazlar" ? diye. Meğerse alış veriş yapmaya dilleri yetersizmiş... Hiç bir kelime bilmeden Türkiyeden Almanyaya gidince sudan çıkmış balığa dönmüş bizim Anadolunun saf, yiğit delikanlıları. Ben gidince olayı anladım. Bir gün çıktım alışverişe... İsimin (Name) olduğunu sözlükten öğrendim ve soruyordum satıcıya...Üzümü göstererek " Türkiş name üzüm" Vas name DOYÇHE) :) Almanın cevabı (TURUBE) Onu yazıyordum beynime öyle ki üç ay sonra 2.5 yıldır Almanya da olanlardan daha iyi Almanca anlayıp konuşmayı başarmıştım. Bir tatlı anımı anlatayım. Kasap dükkanına girdim et alacağım Ama İneğin, ve koyunun Almancasını bilmiyorum. Kasap sordu Wollen Sie Fleisch? Fleisch ın et demek olduğunu biliyorum lakin Koyun ne demek onu bilmiyorum Mööö desem gülecekler, Meee desem daha çok gülecekler... düşünmek için başımı tavana kaldırdım düşünürken duvarda ki resimler imdadıma yetişti... sıra halinde dizmişler , Koyun, İnek , Domuz ve benzeri resimleri Hemen İnek resmini göstererek bundan iki kilo dedim ve aldım. Bu anımı sizinle paylaşayım dedim. Siz yazın oralarda ki yaşantınızı buradaki insanların sandığı gibi ekmek elden su gölden olmadığını öğrensinler. Severek okudum yazınızı dilinize sağlık.
aytulkaplan934
Aytül Kaplan8 years ago
Çok güzel anlatmışsin ama...dönüp dönüp okuyorum..
@seferioren-103 | Arkadaşlarımızın ismini yazarken "kardeş payı yaptığımız" dedim, gerçek kardeşimi ondan dolayı yazmadım. Zaten bizim bütün hayatımız da ortaktı. Dedemin bakkalı ile ilgili bir yazı, şu sıralar taslak halinde. İnşallah bir gün onu da paylaşırım. Teşekkürler...
@seferioren-103 | Hocam, Almanya'ya ilk gurbetçiler 60'lı yıllarda geldiler. Tabii ki dilleri, dinleri, kültürleri farklı olan bu yeni vatanda çok zorlandılar. Siz 1996 demişsiniz, o dönem mutlaka etrafta Almanca bilen Türkler vardır da siz bulamamışsınızdır. O acı günler geride kaldı. ikinci neslin bile 50'li yaşlara geldiği, kendi marketimizin, kafe, restoranlarımızın olduğu, avukat, öğretmen, doktor, mimar, mühendis gibi okumuş çocuklarımızın olduğu bir dönem yaşıyoruz. Benim de buraya ilk geldiğim 1993 yılında Türk telvizyon veya radyo kanalımız yoktu. Şimdi dijital çanak antenleriyle yüzlerce kanal evimize gelebiliyor, internetten, telefondan, aynı anda bir çok kişiyle görüşebilmekten dolayı gurbet hissi gittikçe azalmakta...İnşallah başka yazılar da yazar, gurbetçilerin yaşayışıyla ilgili fikir verebilirim. Yorumunuz için teşekkürler...
aytulkaplan934
Aytül Kaplan8 years ago
@aytulkaplan934 | inşaallah... bekliyoruz...
@seferioren-103 | Çok teşekkürler... Bir çok şeyi bir arada yazacakken sadece küçük ipuçlarının üstünden geçiverdiğimin farkına varmışsınız... Daha söylenecek çok şey var... Zaman zaman yazacağımı ümid ediyorum, desteklerinizle tabii ki... Selamlar, saygılar...