DAMAT
Düğün sona erdi. Damat efendi gerdeğe hazırlanıyor. Köy yerde bu işi kendinden önce evlenen delikanlılar üstleniyorlar. Gelenek böyle. Bir sonraki damat da bunun tarafından hazırlanacak. Daha doğrusu sağdıç dediğimiz damadın en yakın arkadaşları ile birlikte
.
Damadımız uzun sayılacak bir boya sahip. Bedeni ise bizim “ahtaraç” dediğimiz bazlamayı sacın üzerinden çevirmeye yarayan tahtadan yapılmış, düz bir kılıç gibi maşallah. Yürürken ayakları birbirine dolaşıyor sanırsınız ama hiç de düştüğünü görmedik bugüne kadar. Bedeninin o kafayı nasıl taşıdığını çoğu kez merak etmişimdir. Bizim zamanımızda taksilerin arkasında kafası sürekli sallanan oyuncak köpekler vardı. Benzetmek ne kadar doğru olur ama aynısı olduğunu iddia edebilirim.
Köyde ona “gufül”, anlayacağınız şekilde söylemek gerekirse “birkaç tahtası noksan” diye bakılırdı.Damat işte böyle biri. Düğünden bir hafta sonra adet olduğu üzere damat ve sağdıç ve birkaç genç kayınpedere damadı takdime gitmek gerekiyor. Gelin karşı köyden olduğu için de iyi hazırlık gerekir tabi ki. Ne de olsa köyün de bir haysiyeti, şerefi var.
“Bak Hamit” dedi sağdıç, “Söylediklerimi kafana iyice sok, orada bizi malamat etme, gufül olduğunu biz biliyoruz, sakın onlara açık verme.”
Hamit, olur anlamında sürekli onay verir şekilde sallanan kafasını biraz daha belirgin şekilde sallıyordu.
“Hep birlikte içeriye girdiğimiz zaman sen kapı eşiğinde biraz bekle, onlar bizimle hoş geldin, beş gittin muhabbetini bitirince baş köşede oturan kayınpederinin ayaklarına kapan. Olur ya misafir diye ayağını çekmek isteyecektir sakın bırakma.” Gözlerinin içine içine dik dik bakarak iyice anlayıp anlamadığını kontrol ediyordu sağdıç. Bizler gülmemek için çimdiklemedik yerimiz kalmadı diyebilirim. Ne de olsa oyunun bir parçası da bizdik.
“Ayağını topuktan kavradıktan sonra öpmeye çalış, tamam mı aslanım benim.” Hamit’in kafasının biraz dikleştiğini hissettim. Gurur duyarak yapacaktı bu işi anlaşılan. Biz de yüzümüzün akıyla gidip gelecektik.
Akşam ezanı okunurken yola çıktık. Façalar düzgün, Hamit aramızda yola koyulduk. Köy hemen karşımızda, yaklaşık yarım saatlik yol. Tembihleye tembihleye köye vardık. Geleceğimizden haberleri olduğu için birkaç konu komşu da çağırmışlar tabi. Avludan içeriye daldık. Sağdıç son bir kez Hamit’ e gözüktü. Damat çok serin maşallah. Anlaşılan her şey yolunda gidecek gibi gözüküyor.
“Selamünaleyküm ağalar, akşamınız bereketli olsun” dedi sağdıç kapıdan içeriye girince.
“O… hoş geldiniz sefalar getirdiniz, buyurun şöyle.”
Damat kapı eşiğinde esas duruş bekliyor. Hoş-beş faslı bitti. Kayınpeder içi ot dolu yastığa kostaklanarak yaslandı. Bizler de konumumuza uygun yerlere oturduk. Gözler damada çevrildi. Sağdıç bir göz işaretiyle harekete geçmesini istedi damattan. O zamana kadar sessiz bir şekilde uslu uslu duran damat, kendisinden beklenmeyen bir çeviklikle nasıl ileri atıldı anlatamam. Şaşkınlıktan herkes küçük dilini yuttu sanki. Damat efendi kayınpederin hareket etmesine fırsat vermeden topuktan kavradı. Şaşkınlıktan kimsenin gıkı çıkmıyor, kayınpeder neye uğradığını şaşırmış bir halde ayağını kurtarmaya uğraşıyor ama nafile. Bizim gufül, kerpeten gibi kavramış bırakır mı? Bir ara kaynananın sesi ortalığı çınlattı.
“Oğlum delirdin mi sen? Bizi köye malamat ettin, Allah’ın manyağı!” Donduk kaldık kelimenin tam manasıyla. Bu arada Hamit’ ten kurtulmak isteyen kayınpeder ayağını son bir hızla çekince şalvarın ucu damadın elinde kaldı. Kayınpeder ise diz altı tumanıyla sedire çıktı. Bu arada devreye hemen sağdıç girdi, damada bir iki okkalı tokat savurduktan sonra, onu yaka paça kapının dışına attı.
Numaradan özrün bini bir para.Kayınpeder hâlâ sedir üstünde ayakta bekliyor.
Diğer konu komşu da neye uğradığını şaşırmış bir şekilde birbirlerine bakıp duruyorlar. Buna bir anlam veremedikleri her hallerinden belli.
Getirdiğimiz jelatin kaplı şeker kutusunu açamadan evden çıktık. Sözde damada söylenip duruyorduk hepimiz. Kim derdi ki bu densizliği Hamit yaptı, diye. Köye gelinceye kadar da kayınpedere söylendik durduk. Güya bu nasıl olurmuş da, töreyi mi değiştirmek istiyormuş teres, insan misafirine böyle mi davranırmış da, daha neler neler. Amacımız damada, yapılanların bir oyundan ibaret olduğunu hissettirmemek. Bizimki de maşallah yine gaza gelip o da söylenmeye başladı. Köye de gelmiştik zaten.
Son olarak “Bak Hamit” dedi sağdıç, “Bunlar hep böyle olur, sakın bunu dert etme. Hepimizin başına geldi. Ama kimseye de anlatma kayınpederinin yaptığı densizliği, ne de olsa bir aile oldunuz tamam mı?”
“Tamam. Unuttum bile. Hadi iyi geceler size.”
Damat evin yolunu tutarken biz gülme krizinden toprak yerde debelenip duruyorduk. Ay ışığı altında bizi uzaktan seyredenlerin ne dediğine aldırmadan.