Tasavvufta Deniz Damla ve Vahdet

23.09.2015

 

 

Tasavvufta Deniz

 

“Tasavvufî edebiyatta deniz vahdeti, damlalar ve dalgaları kesreti simgeler.” [1] Ummân, ermişliği, katre ise cehli veya  talibi simgeler.[2] Tasavvufta deniz vahdettir. Tasavvufi şiirde  deniz ve derya yaratanın simgesidir.”

“Ey bahr-i halâvet sen hoş terbiyyet eylersin
Misl-i sedef olmuş ten dürr ü güher olmuş dil  (Erzurumlu İbrâhim Hakkı).

Tasavvufta ilahi hakikat “derya”, maddi âlem “dalga” (“mevc”), Yaratanla insan arasındaki engel (burada: insanın cismi), aynı zamanda insanı Hakk’a taşıyan araç (burada: irfan veya Hurufilik öğretisi) ise “gemi”, kayık (“zevrak”) ifadesiyle verilmiştir”[3]  Tasavvufta deniz Yaratanı simgelerken, her bir inançlı kul ise katre’ye benzetilir. Irmakların denize ermek için yaptığı yolculuk hayat imtihanı ve tarikat yoludur. İhvan, talip ve derviş  başlangıçta bir damla iken tarikata karışarak deryaya ( yaratana ) ulaşma macerasına girer. Tarikatta  çekilen çileler  damlanın denize doğru ulaşma varlık âleminde birle bütünleşerek yok olmak yolculuğuna benzetilir. Damlalar nasıl denize kavuşmayı özler ise ruh da aslına dönmeyi yani deryaya kavuşmayı özler. “Tasavvuf edebiyatında ariflerin Peygamberin miracına benzer tarzda ruhi seyrinin derya veya vadilerden geçilerek Hakk’ta Hakk olma imkânı ile sonuçlanmasının ifade eder. Denizin salikin geçtiği yol ve gerçeği buluş makamı olmasına Mevlana şiirinde de rastlanır. Öteki âlemi seyirden dönüşü “denizden kıyıya dönme” (Moulevi, 1376: 179) olarak adlandırmaktadır.”[4]

Tasavvufta deniz enginliğin ve sonsuzluğun da simgesidir. Deniz bu yönü ile de düşünülür. Derya tasavvufta çok büyük okyanusa mensup kişi manasını da ifade eder. Bu düşünme biçimlerinin  kaynağını ise Lokman suresini işaret eder. “Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa ve yedi misli deniz de yedekte bulunup yazılsa, yine de Allah'ın sözleri bitmezdi. Doğrusu Allah güçlüdür, hakîmdir" (Lokman/27)

Tasavvufta derya bir aşk deryasıdır. “Aşk deryasına girenin, vahdet âlemine ulaşanın gönlü sadece bir mescid değil Mescid-i Aksâ’dır. “ Gönül manevî bir kıble, uçsuz bucaksız bir deryaya benzetilir. Tüm ruhlar gelmiş olduğu bu manevi âleme kavuşmayı diler. Ruh bu deryayı özeler ve her ruh aslına dönmek kavuşmak için uğraşır. Bu düşünce bir damlanın aslı olan denize kavuşma macerası şeklinde düşünülür.  

Katre, çeşme, çay, dere, pınar, nehre karışıp nehirle birlikte denize doğru akarak deyaya kavuşmayı istemesi gibi düşünülür. Çaylar, dereler, nehirler deryaya doğru kara derya ile birleşip vahdete erecektir.  Tüm akarsuların birleşip denize kavuşması Allah’a giden yola benzetilir. Bu nedenle derya ve nehir, damla ile derya, ilişkisi kurulur. “Derya” adeta gayri maddinin simgesi, “kayık” (“gemi” vs.) maddinin remzi, gavvas (dalgıç) maddilikte gayri maddiyi arayan – Hakk yolunun yolcusu olarak düşünülürTasavvufa göre salikin varlığı gemidir ve o fena deryasından geçerek hakikate erişebilir”. (Göyüşov, 2001: 44)  “[5]

Bahr-ı muhiti hem leb-i çeşmimden akıttım,
Hem getre-yi men bahr ile ummane yetirdim. 
 (Nesimi, 1973: 431)

Valsını bulmak dilersen aşka gavvâs ol yürü
Âşina ol bahr ile ey dürr-i şeh-vâr isteyen     Ahmet Paşa

Şer'iat bir gemidir hakikat anın denizi
Çokları gemiden çıkıp denize dalmadılar  Yunus Emre

Gel, muhit-i ‘işke bir gez dala gör,
Vahdetin dürrün içinden ala gör…  
(Nesimi, 1973: 578)

Zevrakımı mahabbetün denizine bırahmışam,
Gel çek anı kenare kim, meyli anun kenaredür
. ( Nesimi- Ayan, 2002: 346)

Ma’şûkanun tecellîsi dürlü dürlü renkler olur
Bir şivede yüz bin gönlüm hemişe...cûşa gelür    Yunus Emre

Zihi derya ki katreden görindi
Ne deryâdur ne katredür gör indi
Aceb katre ki derya anda mahfî
Bu mahfî sırrı sen senden sor indi   Yunus Emre [6]

Vahdet-i vücut felsefesinin parça bütün telakkisine göre her parça Allahtan bir tecellidir. Bu düşünceye göre deryayı tek tek damlaların oluşturduğu gibi izah edilir. Tek bir damlada deryanın özelliklerin bulmak mümkündür.

Bu ışkı ben bilmezidüm bu bir aceb sevdayımış
Bir zerresi ay u güneş bir katresi deryayımış [7]

Ben bu aşkı bilmez idim, acep bir sevda imiş; bir zerresi ay ve güneş, bir katresi derya imiş.

KAYNAKÇA

  • [1] Pala, İ. (2004). Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi. İstanbul: Kapı Yayınları.
  • [2] Cemal Kurnaz, GÖNÜL,    DİA cilt: 14; sayfa: 152
  • [3] Doç. Dr. Seadet Şıhıyeva, Nesimi’nin Türkçe Divanında “Bahr”la İlgili Tasavvufi Kavramlar, https://islamiyyatdotorg.wordpress.com/2011
  • [4] Doç. Dr. Seadet Şıhıyeva, Nesimi’nin Türkçe Divanında “Bahr”la İlgili Tasavvufi Kavramlar, https://islamiyyatdotorg.wordpress.com/2011
  • [5] Doç. Dr. Seadet Şıhıyeva, Nesimi’nin Türkçe Divanında “Bahr”la İlgili Tasavvufi Kavramlar, https://islamiyyatdotorg.wordpress.com/2011
  • [6] Mustafa TATÇI, Yunus Emre Dîvânı, C:1, Ankara, 1999
  • [7] PROF. DR. KEMAL ERASLAN ,AKŞEMSEDDİN'İN DİNİ - TASA VVUFİ ŞİİRLERİ, https://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20%20EDEBIYATI/kemal_eraslan_aksemseddin_dini_tasavvufi_siirler.pdf

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar