Deniz gibiyimdir bazen;
Susunca, derin susarım...
Kıyıdan açıkta salınan sandallar gibi dalarken derin derin uykulara;
Yön bilmez, iz bilmez, rotası şaşmış bir kuş gibi, kuşkuyla düşerim yollara...
Sanmayın ki suya düşen silüet bedenimin renksiz ve cansız gölgesidir;
Çalkantılar içinde görünen kıpırtılar, olsa olsa ruhumun gösterisidir...
Görünür mi bilmem, dalgın gözlerimdeki ötelenmiş duyguların kararsızlık silsilesi;
Bilen bilir ancak; nasıl da yaralar vicdanın sert ve acımasız sillesi...
Çözemem bir türlü, şu yabancı Dünya'nın bozuk şivesini;
Sevemem, bin türlü yalan ve sahte yüzüyle gösterdiği cilvesini.
Yüzünden okusam da ezbere bildiğim ömrümü;
Yine de unuturum her seferinde, neler neler gördüğümü...
Dalga dalga vururken aklımın kıyılarına hayallerim;
Bir anda göğe yükselir köpük köpük gerçeklerim...
Gezerken, kararsız ve bitkin rüzgarlar eşliğinde;
Denizden medet uman martılar gibi, süzülürüm ecelin eşiğinde...
Koparırken beni benden birer birer umutlarım;
Denize karışır o anda, yüreğimde kalan son duygularım...
Sonra; susar birden deniz;
Uyanırım derin uykulardan;
Ve ben deniz gibi olurum!
Susunca, derin susarım.
Cemil Baştürk