ROMANIN YAZIMI BASIMI İÇERİĞİ TÜRÜ VB HAKKINDA
Deniz Kurdu adlı roman ilk baskısı 1904 yılında yapılmış olan ve Amerikan asıllı bir yazar olan Jack London’un romanıdır
Jack London’un Deniz Kurdu adlı romanı otuz dokuz bölümden oluşur. Roman el bebek gül bebek yetişen eli hiçbir işe el vermeyen narin bir adam çok zorlu şartların üstesinden gelebilir mi sorusuna cevap arayan bu roman, pek çok yönden tam bir macera romanıdır. Buna rağmen bu roman özünde entelektüel bir Marksist ile idealist bir hümanistin hayatın acımasız kanunları karşısında canavara dahi dönüşebildiklerini gösteren düşünsel ve entelektüel derinlikler de taşıyan bir psikolojik tahlil romanı da sayılabilmektedir.
Roman, hayatı denizlerde, kutuplarda, serseriler ve altın arayıcıları arasında maceralar ile dolu geçen ve yaşadığı bu maceraları öykülerine aktaran Jack London’un en önemli eserlerinden birisidir. Çapkınlık ve gemilerde seyahat günlerini Martın Eden adlı eserinde; trenlerde kaçak seyahat ve serserilik yıllarını Demiryolu Serserileri adlı romanında anlatan yazar, altın arayıcıları ile yaşadığı Alasaka’daki maceralarını kızak köpeklerinin dilinden
Vahşetin Çağrısı ve Beyaz Diş adlı eserlerinde anlatmıştır.
Öykü, romanın ana karakteri olan Humphery Van Weyden’in bakış açısından ve 1. Tekil kişi “ Ben “ anlatıcısı tarzında aktarılmıştır.
KONU
Humphery Van Weyden hayatta hiçbir işe el sürmemiş, narin yapılı, el bebek gül bebek büyümüş, zengin bir mirasyedidir. Bindiği gemi batmış, batan gemiden kurtulmuş ama acımasız ve gaddar bir kaptanın gemisine düşmüştür.
Humphery Van Weyden her işini kendi yapmak, hayatta kalabilmek için verilen her görevi yerine getirmek zorundadır. Çünkü Kaptan Kurt Larsen’de kendisi gibi bu hayatın acımasız şartları ile baş etmeyi öğrenmiş gaddar bir Marksist entelektüelidir.
Lakin bindiği bu gemide adalet idam ile sağlanmakta, kanunları ise denizler ile okyanusların şartları koymaktadır
ANAFİKİR
Vahşi doğada kendine yetemeyen insan hayatta da kalamaz
ROMANDAKİ ŞAHISLAR
Humphery Van Weyden: Babasından büyük bir miras kalmış olan iyi eğitimli, zayıf bir bünyeye sahip olmasına rağmen kendini iyi yetiştirmiş olması ve aklını kullanmayı öğrenmiş olması nedeni ile en ozr şartlarda dahi hayatta kalmayı başarabilen birisidir.
Kurt Larsen: Hayalet isimli geminin kaptanı, güçlü, sert, dirayetli ve mücadeleci birisidir. Sert, kaba, ve emredici mizacı yüzünden gemi mürettebatı tarafından sevilmeyen ama fiziksel görünümü ve gücünden dolayı da korkulan bir adamdır.
Maud Brewster: Van Weyden’e âşık olan, Van Weyden gibi zengin; yaşamak için işe ve çalışmaya ihtiyacı olmayan yirmi yedi yaşında güzel bir kadındır. Hiçbir el becerisi olmadığı halde aklını kullanmayı bilerek hayatta kalmayı başarmıştır.
ÖZET
Zengin bir adam olan Van Weyden bir arkadaşını ziyaret etmek ve Japonya’ya fok avına gitmek üzere
Martinez adlı buharlı bir vapurla deniz seyahatine çıkmıştır. Yanında yardımcıları da vardır. Fakat Van Weyden ‘in bindiği vapur çıkan bir sisin içinde batar. Aklını kullanmayı bilen ve birçok konuda kendini geliştirmiş bir adam olan Van Weyden, ölümden kurtulmayı ve hayatta kalmayı başarır.
Batan vapurdan kurtulan yolcular denizin ortasında can yeleklerine veya gemiden kalan parçalara tutunarak ölüme direnirlerken bir balıkçı teknesi kazazedeleri görmüştür. Farallon Adaları’ndan güneybatıya doğru giden bu balıkçı teknesi sağ kalan yolcuları denizde boğuşurlarken kurtarır.
Ama onları kurtaran geminin kaptanı olan Kurt Larsen kaba, sert ve oldukça ters bir adamdır. "‘Wolf Larsen!’ diye soludu bir saniye sonra, ‘Şu ada bak sen! Kurt , tam kurt işte. Bazı kimseler gibi kötü kalpli birisi değil o. Çünkü kalpsizin teki. Kurt, bildiğin kurt, o kadar. Adıyla müsemma oluşuna şaşıyor musun?’ " (Sy.56)
Kurt larsen , bir kadın vücudu gibi ince hatlara sahip bir adam olan Humphrey Van Weyden’e de bir misafir gibi davranmaz. Wolf Larsen, hayatı boyunca hiçbir işte çalışmamış olan Humphrey Van Weyden’i çeşitli işlerde çalıştırmaya başlar. Kaptan Wolf Larsen’in çok sert ve acımasız kuralları vardır. Gemideki bütün tayfalarda ondan çekinmekte herkes kendisini Wolf Larsen’in etkisi ve korkusu altında hissetmektedir. Çünkü o en güçlüdür!
Hayalet adlı bu gemi Humphrey Van Weyden için bir yaşam mücadelesi haline dönüşmüştür. Hayatı boyunca hiçbir işini kendi yapmamış , her işini başkalarına yaptırmaya alışmış, zengin bir mirasyedi olan Humphrey Van Weyden için bu gemi hayatta kalabilmek için bir mücadele alanına dönüşmüştür. Önceleri küçük işleri yapmayı öğrenmek için mücadele eden Van Weyden, daha da güç işleri de yapmayı öğrenerek yavaş yavaş kendi ayakları üzerinde durmaya başarmıştır.
İlk olarak gemideki aşçının yanında çalıştırılan Weyden, verilen her görevi başararak ikinci kaptanlığa kadar yükselir.
Fakat gemideki bu günleri onun geçmişi ile hesaplaşmasına yol açmıştır. Çok zengin bir aileden gelen doğayla en ufak bir teması olmayan kültürlü ve hassas bir adam iken şu anda gemideki en kötü işleri yapmakta üstelik yapmayı da başarmaktadır. Üstelik acımasız ve gaddar bir adam olan Kaptan Larsen, hata yapan kişileri derhal astırmakta ve ölümle cezalandırmaktadır. Bu nedenle verilen her görevi başarmak ve hayatını korumak zorundadır.
Wolf Larsen, bu geminin tanrısı gibi davranmakta, her türlü acımasız kararları anında verebilmekte ve uygulamaktadır. Humphrey Van Weyden hayatta kalabilmek için, tam bir diktatör olan Wolf Larsen’in kanunlarına uymak ve harfiyen yerine getirmek zorundadır. Hayatta kalmaya kararlı olan Humphrey Van Weyden , çok zorba bir adam olan Wolf Larsen’in bu kanunlarına ve bu acımasız hayatın kurallarına uyum sağladıkça kendi ayakları üzerinde durmayı başarmayı öğrenmekte üstelik de gide gide gemidekilerden birisi gibi olmaya başlamaktadır. Humphrey Van Weyden de gide gide onlar gibi olmuştur.
Humphrey Van Weyden git gide kaptanı da anlamaya başlamıştır. Wolf Larsen esasında kültürlü bir adamdır. Üstelik Kaptan Larsen’in kamarasında geniş bir kitaplığı da vardır. Wolf Larsen, acımasız katiller, namussuzlar, hırsızlar ve haydutlar arasında hayatta kalmaya çalışırken sert, acımasız, kaba ve gaddar bir adam dönüşmek zorunda kalmıştır.
Wolf Larsen denizde doğup büyümüş, dalgalarla, haydutlarla, acımasız insanlarla savaşarak hayatta kalmış biridir. Gemiyi kurtarmak için direği, hayatta kalabilmek için de gemiyi feda etmesi gerektiğini öğrenmiştir. Aldığı tüm acımasız kararların altında zorlu okyanus şartları altında hayatta kalmak içgüdüsü ve tecrübeleri bulunmaktadır. Aslında Kurt Larsen entelektüel bir adamdır ve idealist düşüncelere sahip Van Weyden ile zaman zaman tartışmalara da girmektedir.
Humphrey Van Weyden ikinci kaptanlığa kadar yükselmiş, Kaptan Wolf Larsen’e en yakın adam olmuştur. Fakat Bayan Maud Brewster’ın gemiye gelmesi ile her şey değişmeye başlar. Bayan Maud Brewster’ı çok zor günler beklemektedir. Ama Humphrey Van Weyden Bayan Maud Brewster’e aşık olmuş ve onu korumak ve kollamak güdüsü ile hareket etmeye başlamıştır. Bu nedenle de iki aşık gemiden artık kaçmak zorundadır.
Van Weyden, bir kaçma planı hazırlar ve uygulamaya koyar. Humphrey Van Weyden ile Bayan Maud Brewste bir sandal ile gemiden kaçarlar. Fakat sığındıkları yer ıssız bir adadır. İlk önce fokları avlayarak karınlarını doyurmak, sonra da kendilerine bir sığınak yapmak zorundadırlar. Bir gün uyandıklarında ise Kurt Larsen’in kıyıya vurup harabe haline gelen gemisini görmüşlerdir. Adadan kurtulmak için belki de bir şans çıkmıştır.
TÜM ESERLERİ SAYFASI İÇİN TIKLAYIN
https://edebiyatvesanatakademisi.com/writer/jack-london