KategorilerEDEBİYATEdebiyat Terimleri MazmunlarDevriye FerşiyyeArşiyye Nedir ve Şer'i Örnekleri

Devriye FerşiyyeArşiyye Nedir ve Şer'i Örnekleri

16.12.2015

Devriye: 

Dini tasavvufi âşık edebiyatımızın bir nazım şeklidir.

Devriye  en kısa tarifiyle  tasavvufi tarikatlarda Devr  nazariyesini konu edinen şiirlerdir. ( bkz Devr ve Tenasüh İnancı ile Devriye ) Tekke edebiyatının önemli bir nazım şekli olan devriyeler  daha çok Alevî-Bektaşî şairler tarafından  söylenmiş, mutasavvıflar  tarafından makbul görülmüş "devir nazariyesi"ni ifade etmek maksadı ile kaleme alınmış,  dörtlük – hece, durak sistemine uygun yazılmış şiirlerdir. Kafiyeleniş biçimi ise koşmalara benzer.

Devr: Varlıkların Allah’tan gelip   tekrar O’na dönüşünü açıklayan tasavvufî bir nazariyedir. Tasavvufçulara göre insan mutlak varlığın bütün sıfatlarına ve zatına mazhar olan "eşref-i mahlûkat" tır.  Ancak bu sıfatlar  tecellî edinceye kadar sırasıyla bütün varlıklardan geçerek,  kâinattan süzülür ve kâinatın özlerini toparlar.  “ Mutlak varlıktan ayrılan ilâhî nur, (umumi feyz, vücûd-ı sârî, mevcud) sırayla küllî akıl, dokuz akıl, dokuz nefis, dokuz felek, dört tabiat ve dört unsur seviyesine kadar düşer. Sonra yeniden yükselişe geçer ve sırasıyla madde, maden, bitki, hayvan, insan ve kâmil insan mertebesine kadar yükselir.”  İnsan Dünyaya geldikten sonra da  bir şeyhe bağlanarak tasavvufun yedi mertebesinden  makam ve kapılarından geçtikten sonra  girdiği huruç aşamalarından sonra kademe kademe yükselerek  insanı kamil mertebesine kadar ulaşıp daha sonra Mutlak varlıkla tekrar bütünleşir.[1]

Tasavvuf anlayışında  inişlere nüzul, tekrar Allah'a dönüşe de huruç  adı verilir. Edebiyatta bu iniş ve çıkışları anlatan şiirlere ise devriye adı verilir.   Bazı devriyeler  tarikata giriş ile  teslim ve ikrarı da anlatabilir.[2] Devriyeler daha çok Alevi Bektaşi şairleri tarafından yazılmış, şekil olarak koşma düzeninde söylenmişlerdir. Devriyeler işledikleri ince konuları gizlemek için şeklen ilahi, nefes  ve destan imiş gibi de yazılırlar.  Devriyeler  genellikle tasavvufi âşık edebiyatı ürünü şeklinde  dörtlük sistemi ile yazılır. Fakat bazı  mutasavvıflar devriyeleri beyit sistemi ile de yazmışlardır. Devriyeler  tekke, halk ve Bektaşî edebiyatlarına ait değişik nazım şekilleriyle ifade edilmişlerdir.

Devriyyeler işledikleri konulara göre  bazı türlere ayrılırlar. Çoğunlukla manzum yazılan devriyelerin mensur olanları da vardır. Fakat “ Mensur ve müstakil olarak yazılmış devriyyelere pek az rastlanır.”[3]

Ferşiyye:

 İlahi  nurdan mebde  müddetine kadar ulaşan   iniş devrini  yani Kavs-i nüzûl'ü  ve mebde- yi anlatanlara" Ferşiye " denir.  “Vücûd-ı mutlaktan ayrılan nûr-ı ilâhînin âlem-i süflî olan dünyaya, toprağa intikaline kadar geçen bu devresini anlatan devriyyelere ferşiyye veya devriyye-i ferşiyye adı verilir. Üsküdarlı Hâşim Baba’nın Devriyye-i Ferşiyye’si Türk edebiyatının bu konudaki en tanınmış eseridir.”[4]

 Ferşiyeler mutlak varlıktan ayrılıp dünyaya (âlem-i süflî) gelinceye kadar geçen maceralar dile gelir.

 

Arşiyye:

Mebde  aşamasından sonra  insanı kâmil mertebesine kadar  olan devri yani çıkışı yani mead’ı  anlatanlara  kavs-i urûc'u " Arşiyye" denir.

Şairler devriyelerde basit ama duygulu bir dil kullanır. Melamiler ait devriyelerde dokuz babadan, dört anadan ve üç kardeşten söz edilir. Babasını şehvete getirdiğinden söz ederek anasıyla babasının nikâhını kıydığından bahseder. [5]

Devriyeler ile Hurufi şairlerin şiir düşünce üslupları arasında da bir benzerlik vardır.

Evvel benem âhir benem bâtın benem zâhir benem
Her mü’min ü tersâ benem inkâr ü îmân olmuşam

Zerrât-ı âlem hep benem âdemde olan her demem
Hem İbrâhim Edhem benem Belh içre sultân olmuşam”  Oğlanlar Şeyhi İbrâhim Efendi [6]

Ferşiye ve arşiye türündeki devriyelerde nuzl ve huruç mebde ve  mead anlatılırken ayet ve hadislere de işaret edilebilir. Kuran ve hadislerden alıntılar- iktibas-  yapılabilir. Devriyeler  konuları bakımından en çok Tevhid türü manzumelere benzerler. Ayrı ayrı türler gibi görünmüş olsalar da Tevhid ve  Devriye türleri arasında önemli bir konu benzerliği vardır.  Bu yüzden Devriyeler üzerinde değerli çalışmalar yapan  Mustafa Tatçı  “Devriyeler iyice anlaşılmadan Tevhid anlaşılmaz [7]demektedir.


Şer’i Devriyeler


Yûnus Emre ve  vahdet-i vücûd anlayışına sahip Sünnî mutasavvıfların  bazıları  halk için yazdıkları devriyyelerde  insanın ana rahminden ölümüne kadar, (  bazan ölümden sonraki bazı sahfaları da dile getiren ) insanın  maddî ve mânevî sıkıntılarını kabir ve âhiret âleminin güçlüklerini anlatan devriyyelerdir.

Devriye Türünde Yazan Şairler

Devriye türünde Arap ve Fars şairleri de örnekler vermişler ama en başarılı devriyeler  Türk edebiyatında yazılmıştır.  Devriye türünde ilk örnekler Ahmet Yesevi’ye aittir. Türk edebiyatında en önemli devriye yazan şairler: Yunus Emre, Mevlana,  Kaygusuz Abdal, Niyazî-i Mısrî, Eşrefoğlu Rumi, Nizamoğlu,  Sun'ullah Gaybî, Abdülahad Nûrî , İsmail Hakkı Bursevi Üsküdarlı Haşim Baba, Zahmi, Pîr Sultan Abdal,  Yeksânî, Necmî, Çankırılı Mefharî ve Hüsnî ve Gufrani olmuştur. “Ahmet TalatOnay ve Rıza Tevfik bu türde örnek veren en son şairlerdir. “

    Elifname  ve    Destan Şeklinde Yazılan Bir Devriye ( Ferşiye Örneği  )

Elif              Allah halk etti üç yüz bin yıl evvel
Be               bi’l-cümle ruhlar geldi divana
Te               temiz olan canlar bela dediler
Se                sabit olmayanlar oldu yamane
Cim             cefa edenler harici oldu
Ha              Hak tanrı diyenler Mevlâ’yı buldu
Hı               Huda’yı bilmeyen arada kaldı
Dal              dağıldı taraf taraf bir yana
Zel              zelil bir yanda karar eyledi
Ra               Rahim bu canlara neler eyledi
Ze               zamanda Adem’i halk eyledi
Sin              selamet dört nesneden beyana
Şın              şükür atamız beyana geldi
Sad             solundan Havva anamız oldu
Dad             dolanıp takdir yerini buldu
Tı                tahirce yaslandılar cihana
Zı                zahr-ı cennette şükür dediler
Ayın            ala safalara erdiler
Gayın         gafil olup buğday yediler
Fe               fena çıktılar dünya şeybana
Kaf             kaldı şeybanda bunlar neyledi
Kef             keder gözyaşıyla büryan eyledi
Lam            lem-yezel olan Allah kerem eyledi
Mim            mukadder buluştular can cana
Nun             nice can can cem oldu onlar
Vav             varıp ikişer doğdu insanlar
He               hezaran padişahlar paşalar
Lam-elif‘de  layık oldu yeksane
Ye               yeksan olanı gecede gördüm….


Bir zaman atamın belinde durdum
Hak emriyle ana rahmine indim
Emdim içtim doyamadım o kana
O kanı yer iken dünyaya çıktım
Anamın rahminden zağlandım aktım   [8]

….

ZAHMî der derdime derman isterdim
Şükür olsun böyle üstad Lokman’a
(Yavuz, 1979: 493-497 /Kaya, 2004: 356-362)


Arşiye Örneği

Sıfat-ı hayvanda gezdim bir eyyâm
Geçip menzillerim olunca tamâm
Bildim aslım Âdem aleyhi’s-selâm
Ahsen-i sûrette cihâna geldim

Çok seyr ü devr edip geldim ben ey cân
Bildim cihân yine evvelki cihân
Bundan ötesini etmezem beyan
Bu sırrı saklayıp pinhâna geldim

Dört kitapta yoktur bu ilim inan
“ilm-i devriyye”dir bu sırr-ı kân
Bulup bir mürşid-i kâmil ü irfân
Okuyup bu dersi âyâna geldim

Afveyle günâhım Gaffârü’z -zünûb
Setreyle uyûbum settârü’l-uyûb
Bu Hüsnî cürmünü bilip utanıp
Yâ Rabbi rahmet ü gufrâna geldim.          (Hüsnî)[9]

 

KAYNAKÇA



[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/devr-ruh-gocu-inanci-tenasuh-ve-devriye/86331

[2] DrAslan Tekin Edebiyatımızda Terimler, 2005, sh. 84

[3] Mustafa Uzun, DEVRİYYE, DİA,cilt: 09; sayfa: 252

[4] Mustafa Uzun, DEVRİYYE, DİA,cilt: 09; sayfa: 252

[5] DrAslan Tekin Edebiyatımızda Terimler, 2005, sh. 84

[6] Mustafa Uzun, DEVRİYYE, DİA,cilt: 09; sayfa: 252

[7]  Mustafa Tatçı , Niyazi Mısri’nin Devriyeleri  ve Devir  Anlayışı, Edebiyattan İçeri , 1997 s. 265- 266

[8] Elmira Memmedova, TÜRK TASAVVUF ŞİİRİNDE ELİFNAME, https://islamiyyatdotorg.wordpress.com/2011/11/21/t

[9] Yrd.Doç.Dr. Mehrali Calp, https://www.kompozisyonornekleri.net/devriye.html

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da