Devriye
Katra idim ummanlara kavıştım
Kaç bulandım, kaç duruldum kim bilir?
Devre edip alemleri dolaştım
Bir sanata kaç sarıldım kim bilir?
Bulut olup ağdığımı bilirim
Boran ile yağdığımı bilirim,
Altı anadan doğduğumu bilirim,
Kaç ebeden kaç soruldum kim bilir?
Kaç kez gani oldum, kaç kere fakir,
Kaç kez altın oldum, kaç kere bakır,
Bilmem ki kaç kâtip ismimi okur?
Kaç defterde kaç görüldüm kim bilir?
Kaç alet oldum ellerde bakıldım,
Semadan kaç kere indim çekildim,
Balçık olup binalara yapıldım,
Kaç yıkıldım kaç kuruldum kimbilir?
Bazı nebat oldum toprakta sürdüm,
Bilmem kaç atanın sülbünde durdum,
Bir defa Cennet-i alâya girdim?
Fakat nar’e kaç sürüldüm kim bilir?
Dünyayı dolaştım hep kara batak,
Görmedim bir karar, bilmedim durak,
Üstümü kaç örttü bu kara toprak,
Kaç serildim, kaç dirildim kim bilir?
Gufrani”yim tarikatım boş değil,
İyi bil ki kara bağrım taş değil,
Felek ile hiç hatırım hoş değil,
Kaç barıştım, kaç darıldım kim bilir?
Anasır Gömleğin Giymezden Evvel "Devriye”
Anasır gömleğin giymezden evvel
Azade başıma hünkar idim ben
Yemekten içmekten münüzzeh idim
Manzar-ı Mevla'da envar idim ben
Halk'olmazdan evvel milk-i melekut
Kimseler kılmazdı Mevla'ya sücud
Arş ü Kürs levh kalem olmadan mevcut
İnd-i manevide hem var (hem-var) idim ben
Ezel bi derd idim bir Dertli oldum
Makam makam gezdim cihana geldim
Kendimi ahsen-i takvimde buldum
Hakk ile vakıf-ı esrar idim ben
"Devriye" Şair Dertli - 1001 Temel Eser, Cilt II, s.216.
Elifname ve Destan Şeklinde Yazılan Bir Devriye ( Ferşiye Örneği )
Elif Allah halk etti üç yüz bin yıl evvel
Be bi’l-cümle ruhlar geldi divana
Te temiz olan canlar bela dediler
Se sabit olmayanlar oldu yamane
Cim cefa edenler harici oldu
Ha Hak tanrı diyenler Mevlâ’yı buldu
Hı Huda’yı bilmeyen arada kaldı
Dal dağıldı taraf taraf bir yana
Zel zelil bir yanda karar eyledi
Ra Rahim bu canlara neler eyledi
Ze zamanda Adem’i halk eyledi
Sin selamet dört nesneden beyana
Şın şükür atamız beyana geldi
Sad solundan Havva anamız oldu
Dad dolanıp takdir yerini buldu
Tı tahirce yaslandılar cihana
Zı zahr-ı cennette şükür dediler
Ayın ala safalara erdiler
Gayın gafil olup buğday yediler
Fe fena çıktılar dünya şeybana
Kaf kaldı şeybanda bunlar neyledi
Kef keder gözyaşıyla büryan eyledi
Lam lem-yezel olan Allah kerem eyledi
Mim mukadder buluştular can cana
Nun nice can can cem oldu onlar
Vav varıp ikişer doğdu insanlar
He hezaran padişahlar paşalar
Lam-elif‘de layık oldu yeksane
Ye yeksan olanı gecede gördüm….
Bir zaman atamın belinde durdum
Hak emriyle ana rahmine indim
Emdim içtim doyamadım o kana
O kanı yer iken dünyaya çıktım
Anamın rahminden zağlandım aktım [8]
Yunus Emre'den bir devriye örneği
Ey kardeşler ey yaranlar sorun bana kanda idim
Divanlar dinler isen diyivirem ezelî vatanda idim
Evvel dilimdeki budur Tanrı bir rasûl Hak'dürür
Anı böyle bilmez iken bir acep gümanda idim
Kaalû belâ dinilmeden tertip düzen eylenmeden
Hak'tan ayru değil idim ol ulu divanda idim
Eyyub ile derde esir inledim ben çektim ceza
Belkıs ile hem taht üzre mühr-i Süleyman'da idim
Yunus ile balık beni çekti demeye yuttu beni
Zekerriyya ile kaçtım Nuh ile tufanda idim
ismail'e çaldım bıçak bıçak bana kâr etmedi
Hak beni azad eyledi koç ile kurbanda idim
Yusuf ile bir kuyuda yatdım bile çektim ceza
Yakub ile çok ağladım bulunca efganda idim
İsa ile Musa ile sürdüm çıktım Tür dağına
İbrahim ile Mekke'ye bünyad bırakanda idim
Mi'raç gicesi Ahmed'in döndürdüm arşda na'linin
Üveys ile öründüm taç Mansur'la urganda idim
Ali ile saldım kılıç Ömer ile adi eyledim
On sekiz yıl Kaf dağında Hamza'yla meydanda idim
Yunus senin âşık canın ezelî âşıklar ile
0l Allah'ın dergâhında cevlân-ü seyranda idim
ABDURRAHMAN GÜZEL, TÜRK DİLİ DERGİSİ
DEVRİYE ÖRNEKERİ
Kırklar meydanına vardım
Gel beri ey can dediler
İzzet ile selam verdim
Gel işte meydan dediler
Kırklar bir yerde durdular
Otur deyü yer verdiler
Önüme sofra serdiler
El lokmaya sun dediler
Kırkların kalbi durudur
Gelenin kalbi arıdır
Gelişin kandan beridir
Söyle sen kimsin dediler
Daha Allah ile cihan yok iken
Daha Allah ile cihan yok iken
Biz ani var edip ilan eyledik
Hakk'a hiçbir layık mekân yok iken
Hanemize aldık mihman eyledik
Kendisinin ismi henüz yok idi
İsmi söyle dursun cismi yok idi
Hiçbir kıyafeti resmi yok idi
Sekil verip tıpkı insan eyledik
Allah ile burda birleştik
Nokta-i âmâya girdik birleştik
Sirr-i Küntü kenzi orda söyleştik
İsmi şerifini Rahman eyledik
Aşikâr olunca zat ü sıfatı
Kün dedik var ettik bu semavatı
Birlikte yarattık hep kâinatı
Nam ü nisanını cihan eyledik
Yerleri gökleri yaptık yedi kat
Altı günde tamam oldu kâinat
Yarattık içinde bunca mahlûkat
Erzakını verdik ihsan eyledik
Asılsız fasılsız yaptık cenneti
Huri gılmanlara verdik ziyneti
Türlü vaidlerle her bir milleti
Sevindirip şad ü handan eyledik
Bir cehennem kazdık gayetle derin
Laf ateşi ile eyledik tezyin
Kildan gayet ince kılıçtan keskin
Üstüne bir köprü mizan eyledik
Gerçi Kün emriyle var oldu cihan
Ars-i Kürsü gezdik durduk bir zaman
Bos kalmasın diye bu kevnü mekân
Âdemin halkını ferman eyledik
İrfan olan bilir sirri müphemi
İzhar etmek için ism-i azami
Çamurdan yoğurduk yaptık âdemi
Ruhumuzdan bir ruh revan eyledik
Âdem ile Havva birlik idiler
Ne güzel bir mekan bulduk dediler
Cennetin içinde buğday yediler
Sürdük bir tarafa puyan eyledik
Âdem ile Havva dan geldi çok insan
Nebiler Veliler oldu nümayan
Yüz bin kere doldu boşaldı cihan
Nuh Naciyullah'a tufan eyledik
Salih’e bir deve eyledik Ihsan
Kayanın içinden çıktı nagehan
Pek çokları buna etmedi iman
Anları hak ile yeksan eyledik
Bir zaman Eshabikefhi uyuttuk
Hazreti Musa’yı Tur'da okuttuk
Siti çulha yaptık bezler dokuttuk
İdris’e biçtirip kaftan eyledik
Süleyman’ı dehre sultan eyledik
Eyyub'a acıdık derman eyledik
Yakup’u ağlattık nalan eyledik
Musa’yı Şuayb'a çoban eyledik
Yusuf'u kuyuya attırmış idik
Mısır’da kul diye sattırmış idik
Zeliha'yi ona çattırmış idik
Zellesinden bendi zindan eyledik
Davut peygambere çattırdık udu
Kazadan kurtardık Lut ile Hud'u
Bak ne hale koyduk nar-i Nemrut’u
İbrahim’e bağ u bostan eyledik
İsmail’e bedel cennetten kurban
Gönderdik şad oldu Halilürrahman
Balığın karnini bir hayli zaman
Yunus peygambere mekân eyledik
Bir mescide soktuk Meryem Anayı
Pedersiz doğurttuk orda İsa’yı
Bir Ağaç içinde Zekeriyya'yi
Biçtirip kanına rizan eyledik
Beyti mukaddeste Kudüs şehrinde
Nehri Seria'da Erden nehrinde
Tathir etmek için günün birinde
Yahya'y'i 'Isa'y'i 'üryan eyledik
Böyle cilvelerle vakit geçirdik
Bu enbiya ile çok is bitirdik
Başka bir Nebiyyizisan getirdik
Anin her nutkunu Kur'an eyledik
Küffarı Kureysi ettik bahane
Mehmet Mustafa geldi cihane
Halkı davet etmek için imane
Murtaza'yi ona ihvan eyledik
Ana kıyas olmaz asla bir nebi
Nebiler sahidir Hakk’ın habibi
Biz ani Nebiyyi-ihsan eyledik
Hak Muhammed Ali ile birleşti
Hep beraber kabekavseyne gittik
O makamda pek çok muhabbet ettik
Leylerelesrayi seyran eyledik
Bu sözleri sanma he insan anlar
Kus dilidir bunu Süleyman anlar
Bu sirri müphemi arifan anlar
Çünkü cahillerden pinhan eyledik
Hak ile hak idik biz ezeliden
Ta ruz-i Elestte Kalubelide
Mekan-i Hüda'da bezm-i celide
Cemalini gördük iman eyledik
Vahdet âlemini bilmeyen insan
İnsan suretinde kaldı bir hayvan
Bizden ayrı değil Hazreti Süphan
Bunu Kur'an ile ayan eyledik
Sözlerimiz bizim pek muhakkaktır
Doğan ölen yapan bozan hep Haktır
Her nereye baksan Hakki mutlaktır
Ahval-i vahdeti beyan eyledik
Vahdet sarayına giren için
Hakki heykelyakin görenler için
Bu sirri HARABİ bilenler için
Birlik meydanında cevlan eyledik
İstemem alemde gayrı meyvayı
İstemem alemde gayrı meyvayı
Tadına doyulmaz balımdır Ali
İstemem eşyayı verseler dahi
Kokmazam sünbülü gülümdür Ali
Ali'mdir kadehim Ali'mdir şişe
Ali'm sahralarda morlu menekşe
Ali'm dolu yedi iklim dört köşe
Ali'm saki Kevser dolumdur Ali
Ali vahid şah-ı Resul kibriya
İmam Hasan Hüseyn Şah-ı Kerbela
İmam Zeynel-Aba ol sahib-liva
Büküldü kametim dalımdır Ali
Muhamrned Bakır'dır tendeki canım
Ca'ferüs -Sadık'tır dinim imanım
Musa-i Kazım'dır derde dermanım
Varlığım kalmadı malımdır Ali
Aliyyür -Rıza'dır Şah-ı Horasan
Taki ile Naki gösterdi burhan
Hasanül-Askeri mah-ı dırahşan
Yokladım talihim falımdır Ali
Muhamrned Mehdi'dir sahibüz-zaman
Oniki İmam'a kul oldum heman
Ma'sum-ı pakandır envar -ı cihan
Esrar-ı Huda'ya alemdir Ali
Virani'yem düştüm şimdi derdine
Vücudum gark oldu çile bendine
Gönül sormaz oldu kendi kendine
Söyler dehanımda dilimdir Ali
Ger aslım sorarsan ben bir niyazım
Sabır ilmi derler yerden gelirim
Katre idim şimdi ummanlar oldum
Arştaki kandilden nurdan gelirim
Ben 'kal u bela da ' buldum izim'i
Döndürmedim bir dem Hakk'tan yüzümü
Ateş-i aşkına yaktım özümü
Halil İbrahim'le nardan gelirim
Sual eylerisen benim sırrımdan
Cümlemizi var eyledi varından
Yarattı Muhammed Ali nurundan
Hakk ile hak olan sırdan gelirim
Cebrail çerağı alır eline
Seyretmeye gelir dostun iline
Hayranım şakıyan dudu diline
Rıdavan kapı açtı şardan gelirim
Teni sual etme ten kuru tendir
Can anın içinde gevher-i kandır
Bu ilim deryası bahri ummandır
Sırrı kal eyleyen serden gelirim
Mansur ile varıp dara çekildim
Yusuf ile kul olup bile satıldım
Şam'da İsa ile göğe çekildim
Musa ile dahi Tur'dan gelirim
Mahkemede sual sordu kadılar
Kitapları orta yere koydular
Sen bu ilmi kimden aldın dediler
Üstadımdan aldım pirden gelirim
Nesimi'yim ikrarımla belliyim
Gerçek erenlerin kemter kuluyum
Ali bağçesinin gonce gülüyüm
Münkir münafıka Hakk'tan gelirim
Cihan Var Olmadan 1
Cihan var olmadan ketm-i ademde
Hak ile birlikte yektaş idim ben
Yarattı bu mülkü çünkü o demde
Yaptım tasvirini nakkaş idim ben
Ademin sulbundan Şit olup geldim
Nuh-i Nebi oldum da tufana daldım
Bir zaman bu mülke İbrahim oldum
Yaptım Beytullah'ı taş taşıdım ben
Zekeriya ile beni biçtiler
Yahya ile kanım yere saçtılar
Davut geldim çok peşime düştüler
Mühr ü Süleyman'ı çok taşıdım ben
Bu fena mülküne çok gelip gittim
Yağmur olup yağdım ot olup bittim
Urum diyarını ben irşad ettim
Horasan'dan gelen Bektaş idim ben
Gahi Nebi gahi Veli göründüm
Gahi uslu gahi deli göründüm
Gahi Ahmet gahi Ali göründüm
Kimse bilmez sırrım kallaş idim ben
Hamdülillah şimdi Şiri dediler
Geldim gittim zatım hiç bilmediler
Kimseler bu sırrı fehmetmediler
Hep mahluk kuluna kardaş idim ben
Şiri
Ak süt iken kızıl kana karışıp
Ak süt iken kızıl kana karışıp
Emr-i Hak’la coşup cevlana geldim
Mâ-i carî ile akıp yarışıp
Katre-i na-çizden ummana geldim
Dokuz ay on gün batn-ı maderde
Kudretten gözüme çekildi perde
Vaktim tamam olup ahiri yerde
Çıkıp ten donundan cihana geldim
Hakikat meyinden nûş edip kanıp
Can gözlerim o gafletten uyanıp
Kudretten her türlü renge boyanıp
Bu âlem-i nakş u elvana geldim
Bir zerreyim âfitâbımdan durum
Aşk ile mesrurum kalbi pür-nûrum
Ta ezelden zevk-ı seyre mecburum
Seyr ü sülük edip seyrana geldim
Hüsni