Deyim Nedir ve Özellikleri

25.05.2011




Deyim, dilbilimde, sözcükselleşmiş karmaşık birlikteliklerdir. Asıl anlamlarından uzaklaşarak yeni kavramlar meydana getiren kalıplaşmış sözler veya söz öbekleridir.

İki veya daha çok kelimeden kurulu bir çeşit dil ifadesi olan deyimler, duygu ve düşünceleri dikkati çekecek biçimde anlatan isim, sıfat, belirteç, yalın ve birleşik eylem görünüşlü dilsel yapılardır. Tam cümle olarak kullanılamazlar.


DEYİM: Çoğunlukla gerçek anlamından ayrı bir anlam taşıyan, en az iki sözcükten oluşan kalıplaşmış söz ya da sözcük grupları. Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı bir anlamı olan, ilgi çekici bir anlatımı bulunan, ifadeyi daha zengin kılan, iki veya daha fazla kelimeden meydana gelen, kalıplaşmış söz topluluklarına "deyim (tabir)" denir.


—Gerçek anlamından sıyrılarak başka bir anlama bürünürler:
“ Ayaklarına kara sular inmek”, “ Gürültüden başı şişmek” gibi...

Kimi deyimler, asıl anlamlarından tamamen ayrılmazlar. Asıl anlamını da koruyabildiği gibi, daha başka bir anlama da gelebilir. Bunu cümle içindeki kullanılış şeklinden anlarız.


Örneğin “Çam devirmek” asıl anlamıyla da kullanılabilir. Veya “ Baltayı taşa vurmak” taki gibi. Gerçekten de bir balta taşa vurulabilir; bu söz asıl anlamından ayrı olarak “ağzından dokunaklı, incitici bir laf kaçırmak” gibi mecazlı bir anlama da gelebilir. Bunu cümle içinde sözlerin gelişinden anlarız.


“Kırk yıllık oduncu, baltasını taşa vurmasın mı?”
“Kendini bilmezin biri baltayı öyle bir taşa vurdu ki.”
“Baltayı taşa vurmak” deyimi, birinci cümlede gerçek; ikinci cümlede ise mecazi anlamında kullanılmıştır.

-Kimi deyimler de, sadece kendi sözlük anlamlarında (gerçek, asıl anlamında) kullanılır, başka bir anlam taşımazlar.
Örnek: “Hem suçlu hem güçlü.”
“İyiye iyi, kötüye kötü demek.”

Sözdizimi:

-Deyimler, sözdizimi bakımından üç grupta ele alınabilir:


1) Sonları bir mastarla (-mak/-mek) biten deyimler:
İğne ile kuyu kazmak.
Çam devirmek.


2) Cümle şekline deyimler:
Ağzını bıçak açmıyor.
Kaleminden kan damlıyor.
Dostlar alışverişte görsün.


3) Yukarıdaki iki türe de girmeyen, daha çok birleşik sözcüklere benzeyen deyimler:

İlk göz ağrısı. Bağrı yanık.
Kaşla göz arasında. Bir içim su.


Kalıpların Özelliği:

-Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Şekli, sözdizimi, sözcükleri değiştirilemez. Örneğin, “Yok devenin başı” deyimi “Devenin başı yok” biçimine sokulamaz. Yine “Kırdığı ceviz kırkı geçti” yerine, bir sözcüğü değiştirilerek “kırdığı fındık kırkı geçti” denilemez.

-Deyimler kalıplaşmış olmakla beraber, bazı deyimlerin kalıpları büsbütün donmuş sayılmaz. Sonları bir mastarla bağlananlarla, cümle biçiminde olan bazı deyimler, birleşik fiiller gibi çekilebilir. Çekimi göre de zamirleri değişir, sözcükleri değişmez. Örneğin, “gözden düşmek” deyimi: “Gözden düştüm, gözden düştün, gözden düştü; gözden düştük, gözden düştünüz, gözden düştüler” şeklinde çekilir.
Kalıpları büsbütün donmuş sayılan ya da tarihi bir anekdota bağlı bulunan deyimler kesinlikle çekime gelmez; “eski çamlar bardak oldu” gibi.

-Çoğunlukla fiil olarak (msl.vakit almak) görülen deyimler, zaman zaman sıfat (msl. Kabak kafalı), zarf (msl.öğle üzeri) biçimlerinde; bazen de soru cümlesi (msl.ne dese beğenirsin?) ve ünlem cümlesi (msl. Vay anam vay) biçimlerinde görünürler.


Deyimlerin Başka Verimlerle İlişkileri:

-Deyimler, çok kez, başka türlü halk verimlerine ve daha başka anlatım araçlarına karıştırılır; atasözlerine, birleşik sözcüklere, Türkçe terimlere ve argo denilen sözlere...
Bir karşılaştırma yapacak olursak:


Atasözleri, az sözcükle çok şey anlatan özlü sözlerdir. Anlattıkları denenmiş, doğruluğuna inanılmış düstur (genel kural, kaide) niteliğindedirler.

Deyimler ise, kalıplaşmış anlatım araçlarıdır. Cümle şeklinde olanlar bile bir anlam bütünlüğü taşımaz. Asıl anlamlarını içinde bulundukları cümleden alırlar; aldıkları anlam da değişmez bir kural niteliğinde değildir. Örneğin:


Denize düşen yılana sarılır. (Atasözü)
Dört yanı deniz kesildi. (Deyim)


Her iki sözde bir çaresizliği belirtiyor. Ancak birinci söz inanılmış, benimsenmiş bir düşünce, değişmez bir kural. İkinci söz ise, bir anlam bütünlüğü taşımıyor. Ancak şöyle bir cümle içinde: “Varını yoğunu kaybedince dört yanı deniz kesildi, tutunacak bir dal bulamadı” denilirse, bir çaresizlik anlamı ortaya çıkıyor ama, bu da değişmez bir kaide değil; varını yoğunu kaybeden herkesin dört yanı deniz kesilmez ki... Tutunacak bir el, tutunacak bir dal bulanlar da olur. O halde bu bir deyimdir.


Deyimleri öteki anlatım araçlarından da ayırabiliriz:

Deyimler, terimlere benzer. Terimler, anlamları daraltılmış bilimsel sözlerdir... Deyimler ise, anlamları genişletilmiş mecazlı sözlerdir ve en az iki sözcükten meydana gelirler.

Deyimler argoya da benzemez. Argo (bkz.), halkın geneli tarafından kullanılmayan, yalnızca belli çevrelerin kullandıkları, genel dilden ayrı, bir çeşit külhanbeyi ağzıdır. Deyimler ise, toplumun geneline mal olmuş, halk yapısı söz gruplarıdır.
Bu bakımdan: Diktörgen terimdir; cızlamı çekmek argodur; deyim değildir.

ALINTI: ( https://deyimler.bilgicik.com)

Özellikleri:
1. Kalıplaşmış sözlerdir. Deyimdeki sözcüklerin yerleri değiştirilemez; bir kelime çıkarılıp, aynı anlama da gelse yerine başka bir kelime konamaz. "Eli yüzü düzgün" deyimi, "yüzü eli düzgün" biçiminde; "baş kaldırmak" deyimi, "kafa kaldırmak" biçiminde değiştirilip söylenemez; söylense de deyim olmaz.

2. Bir araya gelirken, çoklukla kendi gerçek anlamlarından ayrı bir anlam belirtirler. "Altın kesmek" deyimi, "altını kesip doğramak, parçalara ya da dilimlere ayırmak" anlamında kullanılmaz; bu söz "çok para kazanmak, kazanır durumda olmak" anlamında kullanılır. Ancak kimi deyimlerde, kalıplaşmış sözden çıkan anlam, gerçek anlamın dışında değildir. "Sesi çıkmamak; çoğu gitti, azı kaldı" deyimlerinde olduğu gibi.

3. Kısa ve özlü ifadeler taşırlar. Bir kavramı, bir düşünceyi, bir olayı az sözle belirtmek ya da daha etkili kılmak için kullanılırlar.

4. En az iki kelimeden oluşurlar. Bir kısmı kelime grubu, bir kısmı da cümle hâlinde biçimlenmiştir. "Günaha sokmak, içini dökmek" ve "elifi görse mertek sanır", "burnu yere düşse almaz" gibi.

5. Çoklukla mastar hâlinde olduklarından fiil çekimine girerler. "Burnunu çekmek" deyimi, "burnunu çekti"; "bozuk çalmak" deyimi, "bozuk çaldı"; "güçlük çıkarmak" deyimi, "güçlük çıkardı" biçiminde çekimlenebilir.

6. Deyimlerin birçoğu benzetme ve söz sanatları ile süslüdür. Anlatıma güzellik, canlılık ve çekicilik katmak için bu şekilde kullanılırlar. Bu bakımdan, genel kural niteliği taşımazlar. Bu yönleriyle de atasözlerinden ayrılırlar. Çünkü atasözleri genel kural niteliği taşırlar; yol göstermek, ders ve öğüt vermek amacı güderler. "Ağaçtan maşa aptaldan paşa olmaz" atasözü, netleşmiş bir genel kuraldır. Denenmiş, uygulanmış, her zaman ve herkes için doğru olan bir genel kural niteliğinde biçimlenmiştir. Oysa "fiyatı kırmak" sözünde genel bir kural yoktur. Çünkü her zaman fiyat dondurulmaz.

7. Bazı benzetmeli söyleyişler deyim olmadıkları hâlde deyim gibi kullanılırlar. "Arpacı kumrusu gibi (düşünmek)", "beşlik simit gibi (kurulmak)", "arı kovanı gibi (işlemek)", "kabak çiçeği gibi (açılmak)" deyimleri, bu türdendirler.
8. Kimi ikilemeler de çoklukla deyim sayılmaktadır. "Allak bullak", "oldum olası", "takım taklavat", "süklüm püklüm", "ev bark" gibi.

9. Çoğu zaman deyimlerle birleşik kelimeler karıştırılır. Bu yanlışlara düşmekten kimi bilgilere sahip olmakla kurtulmak mümkündür. Birleşik kelimelerin bitişik yazıldıkları, isim soyundan geldikleri, aralarına yapım ve çekim eki girmeyecek kadar kaynaşmış oldukları unutulmamalıdır. Bunun yanı sıra, deyimleri oluşturan kelime gruplarının isim ve fiil çekimlerine girdikleri, aralarına çekim ekleri aldıkları da hatırdan çıkarılmamalıdır. Ancak, bu ilkeler her ne kadar göz önünde tutulsa da, deyimlerle birleşik kelimeleri kimi zaman tam ayırt etmek imkânı yoktur.

10. Bir milletin söz gücünden doğan ve doğduğu toplumun malı olan deyimler, bazı istisnaları dışında mecazdırlar. Kelime grubu olarak da isim, sıfat, zarf görevlerinde bulunurlar: "İçten pazarlıklı bir adam" cümlesinde "içten pazarlıklı" deyimi sıfat olarak; "keyfimi kaçırıp gitti" cümlesinde "keyfi kaçmak" deyimi zarf olarak; "karga derneğinde işim yok benim" cümlesinde "karga derneği" deyimi de isim görevinde kullanılmıştır.

c) Deyimler, sözdizimi bakımından üç grupta ele alınabilir:
1) Sonları bir mastarla (-mak/-mek) biten deyimler: İğne ile kuyu kazmak. Çam devirmek.
2) Cümle şekline deyimler: Ağzını bıçak açmıyor. Kaleminden kan damlıyor. Dostlar alışverişte görsün.
3) Yukarıdaki iki türe de girmeyen, daha çok birleşik sözcüklere benzeyen deyimler: İlk göz ağrısı. Bağrı yanık., Kaşla göz arasında. Bir içim su.

Alıntı: ( ://azgittikuzgittik.blogcu )


İLGİLİ SAYFALAR

 

  • EDEBİYAT SÖZLÜĞÜ ( T-U-Ü-V-Y-Z)
  • EDEBİYAT SÖZLÜĞÜ ( O-Ö-P-R-S-Ş)
  • EDEBİYAT SÖZLÜĞÜ ( L-M-N)
  • EDEBİYAT SÖZLÜĞÜ ( H-I-İ- K)
  • EDEBİYAT SÖZLÜĞÜ ( Ç-D-E-F )
  • EDEBİYAT SÖZLÜĞÜ ( A-B-C-D)
  • Atasözleri ve Açıklamalı Sözllüğü ( A- B ve C ilebaşlayanlar )
  • Atasözleri ve Açıklamalı Sözlüğü( D-E-F-G) ile başlayanlar
  • Atasözleri ve Açıklamalı Sözlüğü ( H-I-İ )ile başlayanlar
  • Atasözleri ve Açıklamalı Sözlüğü(K- L-M-N ) ile başlayanlar
  • Atsözleri Sözlüğü ve Açıklamaları(-S-Ş ) ile başlayanlar
  • Atasözleri Sözlüğü ( T-U-Ü V-Y-Z) Harfleriyle başlayanlar
  • Atasözleri Sözlüğü( V-Y ile Z harfleriyle başlayanlar )
  • Deyim Nedir ve Özellikleri,
  • Deyimler Sözlüğü :"A " ile Başlayanlar
  • Deyimler Sözlüğü :"B" Harfi ile Başlayanlar
  • Deyimler Sözlüğü: "C-Ç" Sesi ile Başlayanlar
  • Deyimler Sözlüğü "D" ile Başlayanlar
  • Deyimler Sözlüğü" E-F" ile Başlayanlar
  • Deyimler Sözlüğü " G-H" ile Başlayanlar ve Açıklamaları
  • Deyimler Sözlüğü "I-İ-K" ile Başlayanlar ve Açıklamaları
  • Deyimler Sözlüğü "L-M-N-O-Ö-P-R" ile Başlayanlar ve Açıklamaları
  • Deyimler Sözlüğü"S-Ş-T-U-Ü" ile Başaayanlar ve Açıklamaları
  • Deyimler Sözlüğü "V-Y-Z" ile Başlayanlar ve Açıklamaları



0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar