Dibaçe- Önsöz – Nedir ve Dibaçe Örnekleri
Osmnalıca yazılışı: dîbâce : دیباجه
Sözlüklerdeki anlamları : “başlangıç, önsöz, eski eserlerde mukaddime “ giriş, kitabın başlangıç kısmı, kitapların süslü sayfaları.
Dîbâce kelimesinin nerden geldiğine daİr iki görüş vardır. Bunlardan birisi Farsça dîbâ kelimesine Türkçedeki +çe küçültme eki eki ilavesi ile yapılmış olduğu şeklindeki görüştür. Diğer görüş ise: Dîbâcenin, “sevgilinin yüzü” anlamına gelen dîbâhın Arapçalaşmış şekli olan ve “dallı çiçekli bir cins ipek kumaş; bir yazı türü” olduğu şeklindedir. Farsçada “dîbâh” sevgilinin yüzü anlamında kullanılırken Arapça’da “dibâc” veya “deybâc” şeklinde kullanıldığı ileri sürülmektedir.[1]
Her iki görüşe göre de dibaçe sözcüğünün kökü dibadan gelmektedir. [2] Dîbâ eski devrilerde ipekli ve renkli, altın veya gümüş şimkeş işi iplerle karışık olarak dokunmuş, şahların ve padişahların üstlük olarak giydiği atlas veya canfes kumaş türü değerli bir kumaştır. Bu noktalardan hareketle dibaçe kelimesi “yanak, sevgilinin yüzü, bir beytin veya kitabın mukaddimesi, önsöz gibi” bir anlam kazanmıştır.
Dibaçe eski edebiyatımızda günümüzdeki önsöz kelimesinin eş anlamlısı olarak kullanılmıştır. Günümüzde önsöz ne ise eski edebiyatta dibaçe ve mukkadime odur. Eski edebiyata ait eserlerde yazarın eserini neden yazdığını açıkladığı, niye ve nasıl telif ettiğini kimin adına yazdığını ve kime takdim ettiğini belirttiği kısma dibaçe veya mukaddime adı verilmiştir.
Dibaçeler genellikle mensur eserlerde mesnevilerde, bazen de mazmun eserlerin başında yer alan ve eserin yazılış nedeni ile içeriğini açıklayan başlangıç – giriş yani önsöz kısmıdır.
Eski edebiyatta dibaçeler ve mukaddimeler eserin yazılış sebebini, kim için yazıldığını, mahiyetini, muhtevasını açıklayan sunum yazılarıdır. Dibaceler genellikle mensur olarak yazılır ama manzum olrak yazılmış dibaceler de vardır. Buna rağmen dibaçelerin daha ziyade mensur eserlerde görüldüğü dikta çeker Divanlar ve mesneviler dışındaki manzum eserlerde dibaçe yazma geleneği zayıf kalmıştır.
Bazı divanlarda da dibaçe bulunmaktadır.“Türkçe divan dibacelerinin tespit edilebilen 40’ını, Tahir Üzgör, bugünkü Türkçeyle karşılıklarını da vererek bir kitapta toplamıştır” [3] (Tahir Üzgör , Türkçe Divan Dibaceleri, Ank. 1990).
Dibaçe ile mukaddime eş anlamlı olmakla beraber dibaçelerin daha özlü ve kısma mukaddimelerin ise daha uzun ve tafsilatlı olarak yazıldıkları söylenebilir.
Dibaceleri sadece eser, eserin içeriği, niye telif edildiği, kime takdim edildiğini, eserin mahiyetini, hangi kaynaklardan yaralanıldığını vb açıklayan yazılar olarak anlamamak gerekir. Bazı dibaçeler, şairlerin sanat ve estetik görüşlerini de açıklayacak şekilde yazılmıştır. “Dibaceler, şiirsel bir sorunu şurasından burasından ortaya koyan ve tartışan tartışmaya açan metinler olmamakla beraber; sözün şiirin gücüne yüceliğine, parlaklığına, şairlerin üstün yaratılışına değin bazı kanaatlerin dile getirildiği yazılardır. Hâsılı “dibaceler sanatkârın şahsiyetini, dünyasını, sanatını bize aralamaktadır. Dibaceler kimi edebî muhitlerin yapısını, bazı edebî olayların ortaya çıkış nedenlerini yansıtan yapılarıyla edebiyat tarihi araştırmalarında da kullanılan önemli kaynaklardandır” [4]
Ali Şîr Nevâyî (ö.1502) Türkçe divan dibacesi yazan ilk şair olarak bilinir. Anadolu’da ilk dibace yazan şair ise Ahmed Paşa (ö.1497)’dır.Necâtî (ö.1509); Revânî (ö.1523), Lâmi’î (ö.1532) Fuzûlî (ö.1556) gibi şairlerimize divanlarına dibaçe yazan şairler olmuşlardır.
DİBAÇE ÖRNEĞİ [5]
"Bir sabah sakince otururken gökten şimşek gibi bir ses kulağıma geldi: Ey huzur makamında oturan, ey sevincin gizli sarayı, ey gönül kâbesinde ibadete çekilen kişi, iki yüzyıl suskun oturmaktansa güzel sözler söylemek, bin yıl boş boş oturmaktansa az bir zaman tefekkür etmek iyidir.
Şiir:
Bi-hamdillah ki var her nev'a kuvvet
Neyiçün fi’le gelmez ol mürüvvet
Daha sonra gönül bu sese kulak verip coştu ve bu sese cevap verdi: Mesnevî: Ey vâkıf-ı sırr-ı âferîniş V’ey câm-ı cihân-nümâ-yı bîniş Ey hükm-i turâ nefâî lâzım. Bu emri yerine getirmek oldukça güçtür: ‘Bunun için oldukça çok söze, hatırdan vazgeçmeye, belagat sermayesine, letafet sahibi olmaya, fikri güce ve bakir hayallere ihtiyaç vardır"
Fuzuli’nin Leyla vü Mecnun Mesnevisinin Dibaçesi ( Manzum dibaçe örneği) [6]
Ey neş’et-i hüsni aşka te'sîr kılan
Aşkıyla binâ-yı kevni ta'mîr kılan
Leylî ser-i zülfini girih-gîr kılan
Mecnûn-ı hazîn boynına zencîr kıla
Dutsam taleb-i hakîkate râh-ı mecaz
Efsâne behânesiyle arz itsem râz
Leylî sebebiyle vasfun itsem âgâz
Mecnûn dili ile itsem izhar-ı niyaz
Lutf ile şeb-i ümîdümi rûz eyle
İkbâlümi tevfîk ile firûz eyle
Leylî kimi lafzumı dil-efrûz eyle
Mecnûn kimi nazmumı ciğer-sûz eyle
" Leyli-i sırr-ı hakikat sera-perde-i vahdetden iktizâ-yı zuhur idüb tecellî-i cemaliyle fezâ-yı sureti müzeyyen itdükde ve mecnun-ı ruh ser-geşte-i bâdiye-i gaflet iken ol şaşaa-i cemâli görüb inân-ı ihtiyârı elden gitdük."
KAYNAKÇA