10.10.2015
Diş ve Deyiş Kirası ( caize almak )
Ramazan ayalarında zenginler, köşk veya konaklarda fakir halk için iftar sofraları açarlar; beldelerinin hafızlarını, imamlarını veya mederese alimlerini de iftara davet ederler; çat kapı gelen Allah misafirlerini de kabul ederler; köşk veya konak ziyafet evi halini alırdı. Misafirler iftarını açtıktan sonra imamlar hafızlar veya müderrsiler Kuran’dan bir bölüm okurlar , misafirler teraviye gitmek üzereyken hane sahibi tarafından kadife keseler içerisinde gümüş tabaklar, kehribar tesbihler, oltu taşlı ağızlıklar, gümüş yüzükler, veya kağıt kese içinde altın veya paraları kuran okuyanlara diş kirası olarak hediye ederlerdi. Fakirlere veya çocuklara da hediye veya para vermek de adetti. Diş kiraalrını alanlar da "Kesenize bereket", "Allah daha çok versin", "Ziyade olsun" gibi dualarla konaktan ayrılırdı.
Fatih dönemi sadrazamlarından Mahmut Paşa’nın verdiği Ramazan İftarları bu açıdan oldukça meşhur olmuş, Mahmut Paşa, verdiği iftarlarda pilavlara altın nohutlar koyarak sürprizler hazırlamıştır. [1] Dilencilerin Ramazan aylarını sabırsızlıkla bekledikleri, tıka basa karınlarını doyurup, diş kirası almak için yarıştıkları eski kaynaklardan gelen bilgiler arasındadır. [2]
A.Talat Onay diş kirası deyiminin aslında deyiş kirası deyiminden gelmiş olabileceğini, caize almak veya vermekle ilgili olduğunu belirtir. [3]
Diş veya deyiş kirası deyimi halk ve divan şiirine de geçmiş bir konudr. Divan şairlerinin caize almak için develetin ileri gelenlerine kasideler yazdıkları malumdur. Aşıkların ve gibi divan şairlerinin cazie almak için şiir yazdıkları gibi ozanların muamma çözdükten ve atışmalar yapmalarından sonra , hatta halk hikayeleri anlattıktan sonra caize aldıkları bilinen bir konudur. Divan şairleri ve halk ozanları bu şeklide caize almaya deyiş kirası demişlerdir.
Halk ozanlarının çeşitli nedenlerle katıldıkları etkinliklerde içeriye girenlere veya hali hazırda bulunanlara övgüler , medhiyeler dizerek caize almaya çalıştıkları bilinen bir adettir. Divan şairlerinin pek çoğunun kasideler yazarak mevki, makam veya ihsan elde ettikleri ise herkes tarafından bilinmektedir. Örneğin Nedim, Damat İbrahim paşaya yazdığı kasideleri okurken İbrahim Paşa’nın Nedim’in ağzına mücevher doldurduğu söylenir. Hemn her tanınmış divan şairi kasideler sayesinde önemli mevkilere gelmişler, tımar ve yüklü ihsanlar elde etmişlerdir. Bu bilgilere göre deyiş kirası, şiir ve kaside caizesi, bahşiş manasına gelir.
Bu nedenle diş veya deyiş kirası halk ve divan şiirmizde söz konusu edilen mevzulardan ve deyimlerden biridir.
Isırdı mıydı leblerini söğdü ağzına
Ma’zur tutu Necati hele diş kirasıdır. Necati [4]
Rişteyle baglayup lebin ol şûh didi kim
Mihmân-ı hân-ı vasluma bu diş kirasıdur Baki [5]
Jâle nakdin kadehe koydı çemen bezminde
Cem idüp saklamadı gonca gibi zer lâle Baki
Gülnâr-ı la’li cennet-i hüsnün kirâsıdır
Cânın virirse âşık ana diş kirâsıdır Sünbülzade vehbi
Gül renkli dudağı güzellik cennetinin kirazıdır; âşık onun için canını verirse (bu da onun) diş kirasıdır.”
Yüz bin aman dedim bir buse aldım
İftar- ı vaslının diş kirasıdır Derdli
KAYNAKÇA
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın