DİVANI LÜĞAT ÜT TÜRKİDEN İLGİNÇ NOTLAR

09.03.2014



DİVANI LÜĞAT ÜT TÜRKİDEN İLGİNÇ NOTLAR

 

FUTBOLUN ATASI: TEPÜK OYUNU

Türkler yaklaşık bin yıl önce TEPÜK adı verilen futbolun eski bir biçimini oynuyordu. Türklerin oynadıkları bu oyundaki topun yapımı bir hayli ilginçtir.
Kaşgarlı Mahmut’a göre, kurşun eritilerek "ağırşak" (tekerleğe benzer yassı nesne) biçiminde dökülmesinden sonra üzerine keçi kılı veya benzeri yumuşak bir şeyle sarılarak oluşturulan yuvarlak nesne ile erkek çocukları ayaklarıyla vurarak bir oyun oynuyordu. 

Tepmek, "tekmeleyerek vurmak" anlamındaki fiilden gelen "tepük"oyunu, futbolun eski bir biçimi sayılıyor. tepük: Kurşun eritilerek iğ ağışağı biçiminde dökülür üzerine keçi kılı veya başka bir şey sarılır çocuklar bunu teperek oynuyorlardı. Kitapta tepmek: tepik fiili ile ilgili olarak şu bilgiler de verilmektedir:
tepik: Tepme. Şu savda dahi gelmiştir: “ol kulın tepik tepdi= o kölesini bir tepiş tepti”
topık: Çevgenle vurulan top topaç.

YOĞURT

Yoğurt kelimesi aslen Türkçe asıllı bir kelime olduğu gibi Türklerin bulduğu bir yiyecektir. Bu sebepten yoğurt kelimesi Dünya dillerine Türkçeden geçmiştir.
Eski Türkçe'de yoğurt kelimesi 8. yy. metinlerinde yer alırken, Kaşgarlı Mahmut tarafından 10. yy.'da yazılan Divan-ı Lügatüt Türk ve Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig adlı eserlerinde bugünkü anlamında yoğurt kelimesinin kullanıldığı görülmektedir.

MAYA

Türklerin mayalamayı öğrenen ilk millet olduğuna dair kuşku yoktur. Bu sayede yoğurt bulunduğu gibi, peynir, lori çökelek ve sirkenin de Türklerin keşfettiği gıdalardandır. Türklerin boza ve kımızın yanı sıra, kısrak sütünden kımız adı verilen bir içki türünü de buldukları bilinir. Eserde sirke yapımını keşfeden Türklerin birçok sirke türü geliştirdikleri de anlaşılır.
mandu: Bir çeşit Türk sirkesi. Bu sirke üzüm şırası bir küpe konarak ekşitmek bundan sonra gece bırakmakla elde edilir; bu sirkelerin en güzelidir.

ÜTÜ

Türkler, bin yıl önce giysilerini ütülüyor ve ütülü giysilerle dolaşıyorlardı. Bugünkü Türkçedeki "ütü", o dönemde "ütüğ" olarak adlandırılıyordu. Türkler ayrıca giysilerini boyuyorlardı. Elbise ve kumaş boyamak için kullandıkları materyalleri doğal yollardan elde ettikleri anlaşılır. Bunlardan biri de awılku dur. Awılku hakkında K. Mahmut şu bilgileri vermektedir.
ütüg Mala biçiminde olan, ısıtıldıktan sonra giysilerin kırışıklıklarına bastırılarak sıcaklığın etkisiyle bu kırışıklıkların düzleşmesini sağlayan demir parçası. Fiiller bölümünde de ütidi ‘ütüledi’ sözü dikkati çekmektedir.
ütidi Ol tonug ütidi ‘O, giysiyi ütüledi, o giysinin kırışıklıklarını ütüledi ve düzeltti.’
awılku: Kırmızı meyveleri olan meyvesinin suyu tutmaca katılan göz ağrısına ilâç yapılan ve elbise boyanan bir ağaç. [1]


PAROLA

Asker, polis ve benzeri görevlerde kullanılan parola sorma uygulaması, Türklerde bin yıl önce de vardı. O dönemde "İm" ismiyle bilinen "Parola", askeri birlikler arasında kullanılmak üzere "hakan" tarafından belirleniyordu. 


ÇAKMAK

Ateş çıkarmak için çelikten yapılan nesne olarak tarif edilmiştir. Sert taşlara vurarak cıngı çıkarıldığı izlenimi vermektedir.


PEKMEZ


Türklerin şırayı ve pekmezi bildikleri, birçok şarap ve içki türü geliştirdikleri anlaşılmaktadır.
Bekmez: pekmez, oğuzca olduğu belirtilir. 
çagır: Şıra.
çagır: Çakır şarap. Bu kelime birbirine zıt iki anlama gelen kelimelerdendir.


GÖZLÜK:

Kar ışıklarının gözü almaması için Türklerin bir çeşit gözlük kullandıkları ve buna Gözündürük adı verdikleri anlaşılmaktadır. At kıllarından yapılarak göze takılan bu alet ilk gözlük olmalıdır. Türklerin göz hastaları için de göze közlük adını verdikleri bir nesne kullandığı da anlaşılır.
Közlük: Atkuyruğundan yapılmış bir dokumadır; göz ağrıdığı veya kamaştığı zaman üzerine konur.


GİYSİLER

Eserde çok sayıda giysi adı ve türü bulunur. Pek çok ipek türünden giysi adı sunulmuştur. Astar kullandıkları, deriden ve kumaşlardan pek çok giysi türü ürettikleri anlaşılır. Türklerin elbiselerini ütüledikleri, mendil kullandıkları, gelin olacakların yüzünü bu gün de kullanılan duvak ile örttükleri, anlaşılır. Çok sayıda ipekli elbise ve kumaş türü giysi adlarına yer verilir. Gömlek, pantolon, atkı, pelerin yağmurluk, aba, vb giysi türlerinden söz edilir. Üstelik bu tip giysilerin M.Ö. yıllardan beri  Hun Türklerince bilindiği de anlaşılmaktadır. Üstelik Türkler Hun Türkleri zamanında bu giysileri altından zırh halinde bile üretmişlerdir. Elbiseleri bitkisel maddelerle boyayan Türkler M. Ö. Yıllardan beri boyama konusunda pek mahirdiler. Halı, kilim ve diğer işlemelerde de pek çok boyama teknikleri geliştirmişlerdi. Divanü Lugati’t-Türk’teki bodhudı sözü ‘boyadı’ anlamındadır. 

küpik: Hırka bezin iki katı arasına pamuk koyarak dikmek.
küşik: Örtü perde.
kıdıglıg: “() kıdıglığ börk= kıyılı börk kıyılı külâh kendisine kıyılık dikilmiş olan külâh”.
kiwiz: Halı kilim gibi şeyler.
kemek: Çubuklu ve nakışlı bir kumaştır; bundan bürgü yapılır; Kıpçaklar yağmurluk yaparlar.



İLAÇLAR:

Divanü lügat it -türk'te ilaç, em ve ot sözcükleri ile ifade edilir. Eserde kabızlık, şişkinlik, göz ağrıları, yaralar üzerine serpilen tozlar, yaraları iyileştiren bir takım bitkisel ilaçlar kullandıklarına dair bilgiler bulunur.
çurnı: Türk hekimlerinin yaptıkları sürgünlük ilâcı.
awılku: Kırmızı meyveleri olan meyvesinin suyu tutmaca katılan göz ağrısına ilâç yapılan ve elbise boyanan bir ağaç.
çaxşu: “Filiz herç” denilen bir ottur; göz ağrısı için kullanılır; öz Türkçe değildir

MÜZİK ALETLERİ:

Iklığ" sözcüğü, "yay" anlamındaki "ık" sözcüğünden türemiştir. Iklığın yarım küre biçimindeki gövdesinin yapımı için kaplumbağa kabuğu (bağa), sukabağı ya da hindistancevizi kullanılırdı. Gövdeye tutturulmuş uzun bir Hata! Dosya adı belirtilmemiş.tahta sapı, sapın ucunda da tel sayısınca akort burgusu vardı. Telleri at kılından ya da hayvan bağırsağından yapılan ıklığ tek telli olabildiği gibi iki ya da üç telli de olurdu. Eserde düdük benzeri aletlerden, telli ve vurmalı çalgılardan söz edilir örneğin:
küwrüg: Kös davul. kubuz: 
Kubuz uda benzer bir çalgı olarak tarif edilmiştir.
İkeme
Ekeme:
Subuzgı
Kubuzgı: 
Borguy:Üflenerek çalınan bir çalğı
Bucı : İnleyen, udlardan bir ut,
Şeklinde onlarca musiki aletinin ismi ve bunları çalmakla ilgili eylemler hakkında bilgi verilir. [2]


BOZA

buxsum: Boza darıdan yapılan bir içki.
butık: Atın ayak derisi çıkarılarak yapılan tulum. İçerisine kımız ve kımıza benzer şeyler konur. 
Süzme: “Keş” dedikleri yağsız kuru peynir ayran süzmesi.
begni: Buğday darı arpa gibi şeylerden yapılan içki.
çurnı: Türk hekimlerinin yaptıkları sürgünlük ilâcı.
 
PEYNİR.

Divan-ı lüğat üt türkiden anlaşıldığına göre türklerin yoğurdu mayayı , sirkeyi, bozayı, arpa ve darı suyunun ekşitilmesi ile bir çok içki türü ( Örneğin : Birayı ) buldukları anlaşılmaktadır. Bunun yanısıra, lor, çökelek, katık, soğut adını verdikleri penir türleri ile birlikte pek çok süt mamülü ürettikleri anlaşılır.

Soğut: Ekşi sütten yapılmış peynir. Karlukça.
Kurut: Keş yağı alınmış yoğurttan yapılan lor peyniri çökelek. 
tiküç: Ekmekçilerin ekmek üzerine nakış yapmak için kullandıkları nesne kuş yeleği.
Katık: Sirke yoğurt gibi tutmaç yemeğine katılan nesne. 

DİVAN-I LÜĞAT ÜT TÜRKİDEN KOŞUKLAR



KOŞUK ÖRNEKLERİ

Tokış içre urıştım 
Uluğ birle karıştım 
Tüküz atın yarıştım 
Aydım emdi al Utar 

“Savaşta vuruştum. Büyük ile karıştım Alnı akışmalı atla yarış ettim Ona “al Utar;” dedim”. 

Telim başlar yuwaldım at 
Yağı andın yawaldımat 
Küçi anı? keweldimet 
Kılıç kınka küçün sıgdı  

“Birçok başlar yuvarlandı düşman ondan yavaşladı kuvveti gevşedi kılıç kına gücün sığdı.   
Yğitlerin başları yuvarlandı; bu yüzden düşmanın hıncı sendi; kuvveti azaldı üzerinde çok kan kuruduğu için kılıç kına güçle sığdı)

Kızıl sarığ arkaşıp 
Yipkin yaşıl yüzkeşip 
Bir bir kerü yürkeşip 
Yal?uk anı taklaşur 

“Kızıl Sarıçiçekler arka arkaya çıkar yeşil menekşe yüze çıkar birbiri üzerine sarılır insan buna şaşar”.

Aga büktir üze yordım 
Barık yakıp kıya kördim 
Anı bilip takı bardım 
Tükel yagı töri toğdı 

“Dağın sert yamaçlarını aşarak yürüdüm yakın vararak bir karaltı gördüm. Anı tanıyarak yanına vardım. Bütün düşmanların tozu yükseldi”.  (Dağın sert yamacı üzerine çıktım. Uzaktan bir 
karaltı gördüm. Tanıdıktan sonra olduğum yerde durdum. Düşmanın tozları yükseldi).


Oğlum ögüt algıl biligsizliğ kiter 
Talkan kimi? Bolsa a?ar pekmes katar 

“Oğlum öğüt al! Bilgisizliğini gider; kimin kavutu varsa ona pekmez katar”. (Ey oğul! Öğüt al kendinden sefahati defet! Kavutu olan bir kimse onu pekmeze katar; aklı olan kimse öğüt kabul
eder).



DİVAN-I LÜĞAT ÜT TÜRKİDEN SAVLAR


Abçı neçe al tep bilse, ayıg anca yol bilir
Avcı ne kadar hîle bilse, ayı o kadar yol bilir.

Aç ebek, tok telek
Aç kişi aceleci, tok kişi yavaş olur.

Açıglığ er şebük karımas
Varlıklı kişi çabuk kocamaz.

Aç ne yemes, tok ne temes
Aç olan ne yemez, tok olan ne söylemez?

Agılda oglak togsa arıkda otı öner
Ağılda oğlak doğsa, dere boyunda otu biter.

Agız yese köz uyadur
Ağız yese göz utanır.

Akşam üstü bulut kızarırsa ev halkı çocuk doğmuş gibi olur,
Tan vakti bulut kızarırsa eve düşman girmiş gibi olur.

Alımçı arslan, berimçi sıçgan
Alacağına arslan, vereceğine, borcuna sıçan. 

Alın arslan tutar, küçin sıçgan kösgük, oyuk tutmas
Hîle ile arslan tutulur, zor ile güç ile sıçan nazar, hayâl tutulmaz.

Evdeki buzagu öküz bolmas= ev danası öküz olmaz”


KAYNAKÇA

 

[1] Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, Bin Yıl Önce Bin Yıl Sonra Kaşgarlı Mahmud ve Divanü Lügati't-Türk"

[2] Yavuz Daloğlu, Divan-ı Lüğat Türki'de Müzik kültürü, https://www.musikidergisi.net/?p=1228

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar