Dört Durumla Ancak Teoloji 13

12.05.2021

"İlk dönem içindeki atalar, dış dünyayı teolojik yorumladılar", söylemi bir bilgi olmaktan çok söylenendeki anlamı sık sık tekrarlamakla günümüzdeki kişiler bu anlamı kendi çıkarımlarına sav yapmalarıydı.

Teolojik tanım ilk sel dönem içinde olmuş bitmiş bir tanım değildi. Günümüzde de ete kemiğe iyice bürünmüş olsa da olmuş bitmiş tanım değildi. 

Kişinin erek selliği kişiden çıkıp, dış dünya süreçlerini kişinin düşünce ve eylemlerini de buna göre düzenleyip, düşünce ve eylemi geri kişinin kendisine döndürme, işiydi. Pek pek dıştan kişiler arası paylaşılabilir bir erek sellik değildi.

Kişilerin dış dünya süreçlerini dıştaki çevresel nedenlerle başlatamayıp; groteskti erek sel oluş gibi ereksek oluşu kişinin kendisinden nedenlerle dış dünya süreçlerini başlatması anlayışı genel manada teoloji içindeyse de bu tanım da teoloji değil grotesk ilikti.

O dönem erek selliği groteski canlıcı bir ben merkezli çocuksu anlamlarla her şeyi kendisinden başlatan anlamlandırmayla bir erk sellikti. Erek sellik teoloji içinde vardır. Ama teoloji olarak bildiğimiz anlamların hemen hemen hiç birisi o zamanlar içinde yoktu.

Doğadaki yiyeceğe yönelen kişinin bu yönelici tutumu erk sel ve rast gele tekrarlardır. Oysa kolektif tutum içinde bir enerji durumu (örneğin, besin bulma durumu) bir başka enerji durumuyla (örneğin, savunmacılarla) birlikte başka enerji biçimine dönüşüp farklı enerji türlerini değiş tokuş yapmakla daha anlaşılır daha sürekli tekrarlara çevirecekti. 

Bu transferler nedenle ereksek tutum kolektif alan içinde düzenli sınırlı sonlu tekrarlar oldu. Erek sellik kişi dışında ama kişiye dönük kişiler üstü bir hedef tutum haline getirilmekle kolektif alan erek sel nedenle davranmaya başlayacaktı. 

Erek sellik kolektif ve toplumsal konjonktürle daha anlaşılırdı. Erek sellik üreten nesnel ilişkileri kolektif özneye göre düzenleme işiydi. Böylece kolektif yapıların "özne ereği" ve totem mana anlayışları vardı.  

Günümüz teolojisi, groteskilik gibi süreci kişinin kendisinden başlatmaz. Teoloji dış dünya süreçlerini dıştan bir özne güçle başlatıp; başlatılan söz imge fiil ve eylemleri bize doğru ereklere indirger düzenletir. 

Groteski anlama kolektif alan ile kişi öznesi olmaktan çıktı. Özelleştiren anlamla da kişinin kendi ve toplumu dışındaki doğaüstü özne hedeflere göre bir anlam içerir oldu. 

Kolektif özneli senkron ile kişisi animizdi ya da canlıcı groteskti ruh; mülkün sahibi ruha dönüştü. Mülkün sahibi olan ruhun iradesine dönüştü. Bu irade nereden geliyordu?

Üreten ilişki içinde olan gruplar totemdik tabuya karşı çıkmakla, gruplar arası ittifak kararı alması işi bir iradeydi. İradede kolektif karakter vardı. Kolektif üretim ve kolektif sahipli yapabilirle tasarruf vardı. 

Yani irade, üreten grup gücüyle vardı. Teolojideki irade de mülk sahibi imge olan ruh gücüyle vardı. Bu teolojiydi. Kolektif özne, teoloji içine yansıdı. 

Kolektif özneyle kendisinden başlayan eylem kolektif güç tasımla bir özneyle dışta özneye doğru geldi. Doğaüstü düzenletici erek sellik işte bu mülk sahibi imajı ile kişiden çok çok fazla olan kişiyi toplumuna ve kendisine yabancı kılan kolektif güçtü. 

Böylece erke sellik kolektif yapı içinde sosyolojik, sağlasan ve üreten bir tanım anlamıyla sınırlı sonlu bir anlatıma kavuşacaktı. Groteski erke sel çıkarımlar kolektif, sağlasan ve üreten toplumlarla, toplumların bir amacı olacaktı.

Günümüz toplumu içindeki kişiler bile köleci erekle ortaya konan bu teolojiden asla vaz geçmeyecekti. En bilgilisinden en bilmezine doğru durum aynıydı. Sürece zımnen ve dolaylı bir çözüm bakışı yapan düşünce ve eylem içinde olunacaktı.

Genel olarak yığınlar tarihsel olanı bilmediklerinden somut nesnel ilişkili çözümlere hep teolojinin gözüyle bakacaktı. Evrendeki enerji akışlı değişme dönüşme ve birbirine bağlı düzenleşimleri bizler köleci düzen içinde şöyle anlayacaktık.

"El istemeseydi acıkmazdık. El isteseydi kıpırdayamazdık. El isteseydi ekip dikemezdik" türü anlayış boyutuna indirgedi. 
Groteski ilk selin kendisinden başlattığı; kendi iç yalıtımlı bencil yasalardan başlattığı yol haritası, köleci insana "yaptıklarımı ben mi yapıyorum, yoksa El mi yaptırıyor?" dedirtmekle kişi hem groteskti kendisine, hem de kolektif toplumuna ve kolektif toplumsal gücüne yabancılaştırılmıştı.

Kişiler bu yabancılaşma içinde güdüldüler. Kişilerin kolektif bağ enerjisinden doğan bağlanım yasası olan paydaşlığı sosyal teolojini anlayışla "El hak dağıtmasına ve El paylaştırmasına" dönüştürdü.

Nasipleri, rızkları dağıtan El kavramı, köleci düzensizlikle olup biteni; kolektif bağlanım yasalarına bağlamak yerine teolojik bir söylem olan "Olanın olmayana borcu vardır. Zekât verin. Sadaka verin, iyi olun gibi" akıl almaz, içinde çıkılmaz TEOLOJİK süreçlere dönüştürmüştü. 

İlk selleri kınayıp bu kınamanın sütresinde kendimizi görememekle hala sürece teolojik bakıyorduk. Neden olanın olmayana borcu vardı? Borç neydi. Kolektif yapılar olanın olmayana borçlanmasıyla başlamamıştı ki böyle bir borçlanma ve süreci çözüm şekli oluşsundu.

Her durum ve çözüm sizi El 'e olan borç ve borçlanma zımnına götüren bir subliminal baskı ve basınç olmayı pekişiyordu. El, Demokles’in kılıcı gibi bir teoloji ile başımızda sallandırılıyordu. 

İlkseller dış dünyayı teolojiyle açıkladılar diyen aldatma içinde, " olanın olmayana borcu var. Zenginin malında fakirin hakkı var" gibi kendi teolojik açıklamalarımıza "ne veciz söz" diyorduk! Her dönemin teolojin söylemiyle göz kendisini görmüyordu. Bu da sömürülmeye yetiyor ve artıyordu da.

Veciz söz sarhoşluğu içinde olup bitenlerin geri bağlanım ve düzenleşim doğrultma tekrarlarını görmüyorduk. Göremez olduğumuz toplumsal sorunları da "olanın olmayana borcu var" gibisinden ne idiğü belirsiz; uyuşma, afyonlama olan özlü sözlerle; ne kadar anlamlı, ne kadar büyüleyici demeyi belirten "galatı meşhurlarla" avunuyorduk.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar