DÜŞ MECLİSİ

26.05.2021

Aykırı bir düşü yorgan bildim ve örttüm üstüne yorgun ruhumun elbet mevsimseldi benim düşlerim bir o kadar uyruğu olmayan.

Uyduruk düşler görmem ben ve hiç biri ben-merkezcil değildir bu yüzden şapka çıkarırım ben her uyandığımda ve içimdeki sihirli değneği gündüz oldu mu saklarım odanın bir köşesine.

Düşsel bir hezimet benimki bir o kadar frapan.

Söylenceler çalınır kulağıma düşlere her mola verdiğimde ve orta şekerli bir kahve ısmarlarım kendime ve kahvemi içip yeniden düşerim düşlere.

İn cin top oynamaz benim düşlerimde ve tek kötü kare yoktur genelde toplanan düş meclisinde yoklama alındıktan sonra düş kâtibi sorar bana:

‘’Görmek istediğin düşlere henüz izin vermiyoruz hele sen bir bitir şu mektebi.’’

Aralıksız gördüğüm düş işte tam da buna tekabül eder:

Lise son sınıfta okuduğum ve düşlerimde hala mezun olamayan bir lise öğrencisinin çıkışı varken üniversiteden her nasılsa lisede takılıdır aklım da ruhumda ve asla anlam veremem nasıl oluyor da liseyi bitiremediğim halde mezun olmama izin verilmiş diye fakülteden.

Sezilerim ezer beni.

Düşlerimin altında yine ezilirim.

Hayatta ezik olmak değildir payıma düşen bu yüzden hayat da düşlerim de dik başlıdır illa ki.

Saman alevi gibi parlayıp söndüğüm yetmezmiş gibi gün içerisinde sürekli tefekkür halinde düşlerime kenetlenirim.

Bir basamaksa mezuniyet hala lise son sınıftaki kızın intizamlı sözcüklerine serilir içimde kalan ukdeler.

Rengi yoktur hem düşlerimin.

Rütbesi asla yoktur.

Racon keser illa ki düş meclisi bu yüzden dinç uyur yorgun kalkarım düş sonrası ve anında silinir aklımdan gel gör ki saatler sonra kalemi elime almamla bir bir nükseder düş sakinlerim.

Gerçekler kıvılcımsa.

Düşlerim yangındır.

İç sesim iken aralıksız konuşan dış sestir beni uyaran düşlerimde.

Ve genelde merdivenleri çıkarken ayaklarım illa ki kesilir yerden ama yetmez…

Daha da yükseğe çıkarım uykumda ve ne ayaklarımdır işlevi olan ne de kanatlarımı ama uçarım ben düşlerimde konarım sonra kim kalmışsa dünde elbet omzuna elbet tepesine ve düş pisler yorgun ruhumu ve düş kırıntılarından şiirler yazarım; şiirlerden çıkarım yola hikâyeler kaleme alırım ve işte dik açısı yorgun ruhumun ve diklendikçe diklenir düş kâtibi:

‘’Yarın erken gelmeyi unutma.’’

İyi de ne ara yazarım ben mademki davetiyem hazırdır da düş meclisinin onayından geçen bu yüzden düş öncesi illa ki ilham perim gelir konar başucuma ve bir koşu giderim içerideki odaya ve düş kâtibi söyler ben yazarım aslında gerçeklerin dilemmasıdır yanıp sönen düşlerim.

İksirimdir adeta düşler ve el ayak da çekildi mi; o kısacık zaman diliminde yetişmeye çalışırım her yere…

Dürten biri vardır omzumdan.

Tövbe, deyip girişirim yazmaya.

Sırtımdaki ürperti bazen korkutur beni ve işte korka korka hikâyeler yazarım ve kendi yazdığımdan korkarım ve anlarım ki kendi yazdıklarımdan ben korkarken düşlerim ne yapmasın?

Her halükarda düş görür ve unutur ve yeniden yazarım ruhumun katlarında açandır illa ki düşler ve hepsinde kat izi vardır ne de olsa düşlerimin son kullanım tarihi asla geçmez.

Hala lise öğrencisi o cıvıl cıvıl kız.

Mesken bildiğim illa ki okuldur ve okul bittikten sonra sadece bir kere gidip de ziyaret ettiğim okulum belli ki yetmez bu tek ziyaret ve üstüne afiyet olsun, derim içindeki şaşkın çocuğa bu sefer gözlerimi açık tutarım ama her halükarda düş görmeyi de ihmal etmem.

Düşe kalka büyümediğimden mi nedir…

Düş organizasyonum illa ki rezerve eder içimdeki çılgın çocuğu ve kayıtsız şartsız teslim olurum o masum düşlerime.

Kilit noktamdır elbet hayatımın en güzel yıllarının geçtiği okulum ve ruhum hala orada rehin kalmıştır ara sıra gider sırtlanır dünde kalan ruhumu ve düş kâtibi ile el sıkışırım.

Kaç yaşında olursam olayım kendime hala on sekiz hissettiğim bir düştür işte yaşamak elbet yazmak da işlevsel bir katkı payı sağlamışken ve düşlerimin faizidir kalemin yazdıkları ve bir ömür ödemeye mahkûm kılındığım bir o kadar bundan mutluluk duyduğum…

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar