Düşünceyi Geliştirme Yolları : Tanım Örnekleme Karşılaştırma ...

25.05.2011

DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YÖNTEMLERİ


1. Tanımlama
2. Örnekleme
3. Karşılaştırma
4. Tanık Gösterme-Alıntı Yapma
5. Sayısal Verilerden Yararlanma
6. Soyutlama
7. Somutlama
8. Benzetme

 

1. TANIMLAMA

Tanım Nedir: Soyut ya da somut bir varlıkla, düşünsel bir kavramı, olguyu veya bilim sanat edebiyat vb ile ilgili işlevi olan bir terimi benzerlerinden ayırt edecek şekilde tamamen kendine
özgü nitelikleriyle belirleme yargısıdır.

Tanımlama ise Tanım“nedir” sorusuna verilen cevaptır. Bir varlığı veya kavramı temel niteliğiyle belirtme, sınırları tam çizilemeyen kavramları tanımlayarak hem kavrama bakış açısı hem de

okura kavrama gücünü arttırma işidir.    Sözü edilen kavram ya da varlığın ne olduğunun açıklanmasıdır. Daha çok açıklama ve tartışma tekniklerinde kullanılan bu yolla tanımlanan şeyin
okurun zihninde daha kolay belirmesi amaçlanır. Parça içinde bir tek tanımın verilmesi tanımlama için yeterlidir. 

Tanımlama cümlelerine fikir yazılarında çok ihtiyaç duyulur. Düşünceyi geliştirme savunulan tezin, kavramın özelliklerinin sınırlarını çizme, okuru konu maddesi hakkında fikir sahibi yapma gibi

benzeri amaçlar için tanımlamalara sık sık başvurulur.  

 
TANIMLAMA ÖRNEKLERİ
Fikir ,olay insan veya başka şeyleri sınıflandırmaya yarayan kelime veya kelime öbeklerine kavram denir.Carter’e göre kavram, kümelerin ya da sınıfların birbirinden ayırt edilmesinde, ortak
öğeleri ya da özellikleri simgeleyen düşündür. Enç’e göre ise kavram, herhangi bir nesne ya da olayın temel öğe ve özelliklerini kapsayan soyut düşündür. George, kavramı nesnelerin ortak
öğesi olarak tanımlamaktadır. Viaud ise kavramı soyutlanmış ve genelleştirilmiş simge olarak tanımlamaktadır (Demirkan, 2003). Doğrudan öğretim modelinde kavram, bir nesne, olay, hareket
ya da durum sınıfının bir ya da birkaç özelliğinin aynı olmasına bağlı olarak bir parçası olan nesne, olay, hareket ya da durumlardır (Tuncer, Altunay, 2004)....

Yazılarda çoğunlukla soyut kavramlar tanımlanır.   Yazar yazıda savunduğu düşünceye uygun bir tanım getirmeyi dener.                               

Tanım cümleleri ya "... denir."ya da "...dir."şeklinde biter. "Bu nedir?", "Kimdir?" sorusunun yanıtı tanım cümlesidir. Bir paragrafta tanım cümlesi kullanılmışsa o parçada tanımlama yapılmış
demektir."Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araçtır."cümlesinde dilin tanımı yapılmıştır.

"Sanat yapıtlarının iyi ve kötü yönlerini anlatan kitaplara eleştiri denir." cümlesi bir tanım cümlesidir. Çünkü bu cümle. Eleştiri nedir? sorusunun cevabıdır.   


Yaşam, güçlükleri yenebilme sanatıdır.(Öznel bir tanımlama)
Toros dağlarının etekleri Akdeniz’den başlar.
“İnsanın bazen mırıltısı, bazen çığlığıdır öykü. Ölüme karşı başkaldırıdır. Kör geceye tutulan şavktır. Çölde bulunan vahadır. Bir anlığına bile olsa, bağımsızlıktır. Ölümlü, çaresiz hayatlarımızda,
bir kavalcının nefesindeki ezgi, bir ekmekçinin koca hamur teknesine saldığı güzel mayadır…”

Onur (ya da Şeref) bir şahısın görüşleri ve değerlerinin, toplum içerisindeki konumlarıyla ilgilidir. Bununla ilgili olarak, şahıslar kendi değerleri ve başkalarıyla uyumları doğrultusunda toplumda

namus anlayışını da yaratırlar. Onur genelde izafi bir kavramdır, insanlar ve kültürlerde değişik olarak ortaya çıkmakta; prensipler ve köklüce değişikliklerden ziyade koşullar ve hırslar
doğrultusunda da değişmektedir...

 
TANIMLAMA CÜMLELERİ İLE YORUM,HABER, YARGI VE AÇIKLAMA CÜMLELERİ
Tanımlamayı haber, yorum yargı ve açıklama cümleleri ile karıştırmamlıyız.

"Eserlerin iyi ve kötü yönlerini tarafsız olarak ortaya koyan yazı türüne eleştiri denir." cümlesi bir tanım cümlesidir. Çünkü bu cümle. Eleştiri nedir? sorusunun cevabıdır.


"Ozan'ımızın Svas'ın Emlek yöresinde yetişmesinden dolayı şir dilinde o yöreye özgü kelimelere sık sık rastlanılır." cümlesi açıklamalı cümledir.Çünkü yazar bizim bilmediğimiz konularda bizi
aydınlatmaktadır.

"Şiirleri türkü tadında doğal duygular besler" cümlesi bir yorum cümlesidir. Çünkü yazar bir durum üzerinde kendi düşüncelerini söylemiş, kişisel görüş bildirmiştir.


"Yurda dönüşü saat 9.30 sularında olacaktır." cümlesi bir haber cümlesidir. Çünkü bir olayı haber kipleriyle yani zaman bildiren kiplerle bir zamana bağlayarak anlatmış.

"Yazınsal türler içinde en çok okunan haber yazılarıdır." cümlesi bir yargı cümlesidir. Çünkü bu cümlede bir karar, bir hüküm, bir sonuca ulaşma var.

 
Tanım Çeşitleri:

a) Nesnel Tanım: Herkes için aynı olan, varlığın özelliklerini yansıtan tanımlardır. Bu tanımlar, gerekli olan her şeyi kapsar; gereksizleri de dışlar.Nesnel Tanımlama,
Herkes için aynı olan, varlığın gerçek özellik­lerini yansıtan tanımlardır:

Ankara, Türkiyenin başkenti ve ikinci büyük kenti olan bir Anadolu şehridir.

Bir milletin bağımsızlığını simgeleyen, o milletin kendine özgü gördüğü renkleri ve simgeleri taşıyan eğemenlik sembolüne bayrak denir.
İsimlerden önce gelerek isimleri nitelik nicelik yönünde belirten veya vasıflandıran ön isimlere ön ad veya sıfat denir.


b) Öznel Tanım:
Herkes için farklı olan, öznenin bakışını yansıtan tanımlardır.Kişiden kişiye değişebilen göreceli tanımlardır.

ÖRNEK:


Zaman bir kandırmacadır. Sizi ağına düşürmek için fırsat kollayan örümcek gibi etrafınızda dö­nüp durur. Sizden yana olduğuna inanmanıza ne­den olur; oysa zaman hep aleyhimizedir.
Tiyatro yaşamın kendisinden daha da önemli olan hayatı görsel olarak sahneleme sanatıdır.
Sanat, gerçeği yansıtan araçtır. (Stendhal)
Aşk, dünyayı biriyle paylaşmaktır.
Huzur, sıcak bir yuva içinde keyifle yudumlanan aile saadetidir.

c) Algoritma (kaba) Tanım:
Nesnel tanımlara benzeyen; eksiği ya da fazlası olan tanımlardır, "denir" le biten tanımlar, eksiği ya da fazlası olan tanımlardır.

Örnekler:


İnsan, düşünebilen varlıktır. (Düşünemeyenler!)
Yazmaya yarayan araca "kalem" denir. (Tebeşir, fırça...?)
Taşıt, insanı bir yerden bir yere ulaştıran araçtır. (Yalnız insanı mı?)
Görmeyi kolaylaştıran araca "gözlük" denir. (Lens, büyüteç, mikroskop...?)
Zekâ; ayva, nar, portakal gibi geç renk ve koku kazanan bir sonbahar ürünüdür. (Ya erken olgunlaşanlar?)


 

2.ÖRNEKLEME


Kapsamı geniş bir konu veya maddenin tamamı yerine onu temsil eden bir parçasıyla özelliklerinin belirlenmeye çalışılmasına denir. örnekleme için iki ön koşul gerekir. bunlar; seçilen örneğin
temsil yeteneği taşıması konu maddesinin özelliklerini tam olarak yansıtabilmesi ve örnekleyen unsurun konunun özel unsurlarını kavratabilecek ve karşılayabilecek düzeye erişebilmiş olmasıdır.

Soyut kavramları, düşünceleri belirgin kılmak için uygulanan soyut bir düşünceye somutluk katarak yazının anlaşılmasını kolaylaştıran bir anlatma metodudur.

Bu nedenle en sık kullanılan anlatım yoludur.
Sözü edilen bir düşüncenin zihinlerde somut hâle getirilebilmesi için başvurulan bir düşünceyi geliştirme yoludur. Yerinde verilen bir örnek bazen söylenecek birçok sözden daha etkili ve kalıcı
olabilir. Bi yazar veya eser adı ile de örnekleme yapılabilir.Örnekleme, soyut bir düşünceye somutluk ve görünürlük katar, söylenmek isteneni okuyu­cunun zihninde canlandırır. Genellikle
örnekleme­ye somutlaştırma amacıyla başvurulur. Yerinde kullanılan bir örnek, kimi durumlarda sayfalarca açıklamadan daha etkili olur.
Sanatçılar, yazarlar örnekleri gördüklerinden, yaşadıklarından, okuduklarından seçebile­cekleri gibi tasarlanmış olarak da belirtebilirler. Örnekleme, bir düşünceyi kanıtlamanın en iyi yollarından
biridir.

 
ÖRNEKLEMENİNİ YAPILDIUĞI ÖRNEK CÜMLELER.

Kimi büyük yapıtlar iki katlı ev gibidir. Üst kat ço­ğunluğun anlayabileceği türdendir. Yapıtın asıl büyüklüğünü, alt katın anlamını herkes kavraya-maz. Geldiği yeri hak etmeyen bir kadının
serüve­nini anlatan "Madam Bovary" adlı yapıtı okuyan­lar, bunu keyifle yapmışlardır; ama iyi bir okuyu­cu, bu romanı okudukça, okuduklarını düşündük­çe, derinliği, gerçek anlamı çok daha
iyi kavrar.

Söylenmek istenilenin okuyucunun kafasında canlandırılmasını sağlayan bir yöntemdir. Sözü edilen bir  düşüncenin zihinlerde somut hâle getirilebilmesi için başvurulan bir düşünceyi

geliştirme yoludur. Yerinde verilen bir örnek bazen söylenecek birçok sözden daha etkili ve kalıcı olabilir.
Bu bazen bir fıkra, bir eser, bir öykü olabilir.


Ben her okuduğum romanda asıl kendime yaklaştığıma inanıyorum. Her biri çok yanlı gerçeğimizi belli bir yandan açar bana. Neden söz ederse etsin, beni, başkalarını, yaşamayı tanıtır. Balzac

"Eugenie Grandef'i yazmasaydı, gecem gündüzüm bencillerle geçtiği hâlde nerden bilecektim bencilliği? "Kızıl ile Kara" olmasaydı benim de öz geçmişimden haberim olmayacaktı. Goste Berling'le
kuzeyi dolaşmasaydım, en soğuk geçen kışları bile sevmez, bahar gelince de toprağın coşkusuna kapılmazdım ki.
Yazar, "Roman okumak, kişinin kendisini, başkalarını, yaşamı tanımayı öğretir." düşüncesini bazı eserlerden öğrendiklerini örnekleyerek kanıtlamaya çalışıyor.

Genç Kalemler hareketi,edebiyatımıza özellikle dil konusunda yepyeni bir anlayışı getirmiştir. Türkçe kendi benliğine yavaş yavaş dönmeye başlamış;halk,aydınların yazdıklarını anlar

duruma gelmiştir. 1911’li yıllarda yazan Ömer Seyfettin’i, Ziya Gökalp’i açıp okuyun, severek, anlayarak okursunuz yazdıklarını. Sözcükler, tamlamalar…hep anlayacağınız biçimdedir.


"Mağaza vitrin (erindeki mankenleri bilirsiniz. Hepsi güler yüzlüdür, İçlerinde pek güzel olanları da vardır; ama dilleri olmadığı için soğukturlar. Onlar zaten insan taklididir ya; sahici insanları da

güzel yapan, sıcak yapan, dildir Ama her dil değil; dilin de tatlısı olmalı. Allah bir adama her şeyin tatlısını, yalnız dilin acısını verdi mi, ne yapsa kâr etmez."

 

3. KARŞILAŞTIRMA


Varlıklar arasındaki benzerlik ve karşıtlıklardan yararlanarak konunun incelenen noktasını saptamak, karşılaştırılan unsurların zayıf veya üstün yönleri hakkında bir yargıya varmaktır.
Sözlü ve yazılı anlatımda düşünceyi geliştirmek, söyleneni inandırıcı kılmak için birbiriyle bağlantılı iki nesnenin ortak olan ya da olmayan yönlerini incelemek için karşılaştırmalara başvurulur.

Herhangi bir düşünceyi açıklamak için iki varlık, iki kavram arasındaki benzerlik ya da karşıtlıklardan yararlanmaktır. Karşılaştırma da somutlaştırmayı sağlayan bir yoldur. iki kavram ya da iki

şey arasındaki benzerlik ve karşıtlıklardan yararlanma söz konusudur. Benzerliklerin ya da karşıtlıkların ortaya konması karşılaştırma ile olur.


Kış mevsiminden hiç ama hiç hoşlanmam. Soğuk oluşuyla, ulaşım zorluğuyla, yiyecek ve giyecekleriyle insana birçok sıkıntılar yaşatır. Oysa yaz mevsimi öyle mi? Bir kere üşüme diye bir

sorununuz, donma diye bir korkunuz olmaz. Bunun için de kat kat giyeceklere gereksinmeniz yoktur. Yiyeceklerimizin büyük bir bölümü de yaz mevsiminin ürünleridir.

Özge Ali’ye göre daha çalışkandır.

*En çok sevdiğim arkadaşım sensin.
*Eski şiir hayali öğeleri yeni şiir ise somut öğeleri içerir.

Karşılaştırma üç biçimde yapılır


1) Benzerliklerden Yararlanma
Varlık ya da kavramların yalnız benzeyen yönleri ele alınarak karşılaştırma yapılır.
.
2) Karşıtlıklardan Yararlanma

Varlık ya da kavramların yalnız karşıt yönleri ele alınarak karşılaştırmaya başvurulur.

3) İlişki Kurma

İki olay ya da iki durum arasındaki benzerlikten yararlanarak düşüncenin somutlaşması sağlanır.

ÖRNEK


-        Hiiçç... yarına kalır.
Günlerden bir gün Persespolis'i geziyordum. Şehrin girişindeki aslanlı kapının duvarında isimlere rastladım. Bunlar, vaktiyle harabeleri gezmeye gelmiş her milletten gezginlerdi. Herkes zamanla
yumuşamış taşlara kendi adını kazımıştı. Bunlardan tarihin büyük duvarlarına tutunmak isteyen insanların duygularını gördüm. Sanırım içlerinden birini okul arkadaşım gibi yakalayıp davranışının sebebini sormak mümkün olsaydı, aynı cevabı verecekti.
-    Hiiçç.... Yarına kalır.
Bu parçada "bilinçli" olmamakla birlikte sözün uçup gideceğini, ama yazının, böylece insanın yarına kalacağını düşünenlerin davranışı verilmektedir. Yazar, arkadaşı ile gezginlerin
davranışlarındaki benzerlikleri arasında ilişki kurarak düşüncesini sunmuştur.



 

4. TANIK GÖSTERME VE ALINTI YAPMA


Bir düşünceyi savunmak, doğruluğunu kanıtlamak için aynı görüşü paylaşan, destekleyen bir kişinin -kimi zaman karşıt görüşün yanlısı bir kişi de olabilir- yazılarından veya konuşmalarından
alıntı yapmaktır. Tanıklığına başvurulan kişinin sözü edilen konuda yetkin olması gerekir. Yazar, bu yetkin kişinin sözünü ya kendi sözü hâline getirir (dolaylı anlatım) ya da sözünün tamamını
veya bir bölümünü tırnak içinde vererek kullanır (doğrudan anlatım).
Tanık gösterme iki yolla gerçekleşir: Yazar, ya tanığın sözünden yola çıkarak, onun inandırıcılığına dayanıp düşüncelerini geliştirir ya da kendi görüşünü belirttikten sonra tanığa başvurarak
düşüncesini inandırıcı kılmaya çalışır. Tanık gösterme atasözleriyle de yapılabilr.Alıntı yapma, alıntılama da denir.
Her yazar, düşüncesini açıklamasına yardım eden ya da kendisine esin veren, başkasına ait bir düşünceyi yazısında kullanabilir.Alınan düşünce bunu ortaya koyan kişinin kendi dilinden olduğu
gibi aktarılır. Bu durumda alınan sözler tırnak işaretleri arasında gösterilir. Bu tür alıntıda dikkat edilecek nokta hiçbir sözcüğü değiştirmemektir.
Düşünceler özetlenerek aktarılır. Alıntı yapan, onu kendi anladığı biçimde ve kendi dil deneyimi içinde anlatır. Bu durumda tırnak işareti kullanılmaz.

ÖRNEK:

Hangi sözcük, hangi sözcükle yan yana geldiğinde nasıl bir ışık oluşur? Bunu bilmek gerekir. Söz­cük, başka bir sözcüğün yanına geldiğinde ışıl­dar, bir anlam kazanır. Tek basınayken
sönüktür, ölüdür. Mallerme'nin "Şiir, sözcüklerin dilidir." demesi bundandır. Bütün bunlar düşünüldüğünde görülecektir ki, şiir başlıbaşına hüner işidir.

Jean-Paul Sartre, “Sözcükler” adlı yapıtında, yazarlığa yöneliş dönemini anlatırken büyükbabasının kendisine verdiği şu öğüdü anıyor ve özenle şunları söylüyor: “Yalnız gözlerinin olması

yetmez, onlardan yararlanmayı da öğrenmeli insan.”

Haşim şiirde ahenge çok önem verdiği için şiiri sözden daha fazla melodiye yakın duran bir sanat olarak görmüştür.

( Haşim'in " Şiie sözden ziyade musikiye yakındır" sözü değiştirlerek söylendiğinden tırnak içine alınmamıştır.)


 
5. SAYISAL VERİLERDEN YARARLANMA
Düşüncelerin kanıtlanması, inandırıcı kılınması için araştırma sonuçlarından yararlanma yoluna gidilir.
İstatistiklerin -sayılara karşı beslenen güvene bağlı olarak- inandırıcı etkisi, savunulan düşüncelerin sayısal verilerle desteklenmesini getirmiştir.
Güvenilir kaynakların sunduğu verilerin kullanılması yazarın inandırıcılığını büyük ölçüde artırır. Ancak genelleşmiş istatistik bilgiler ve kasıtlı olarak veritenler güvenirliği sarsar.

Öğrencilerin çalışırken ara verip dinlenmeleri gerektiğini düşünenlerdenim Mola verilmeden yapılan uzun soluklu bir çalışma, verimi düşürür Ellişer kişiden oluşan iki ayrı gruba yüz soruluk bir

test uygulanır Grubun biri, testi hiç ara vermeden yanıtlarken, diğer gruba elli sorudan sonra 15 dakikalık dinlenme verilir Dinlenme almayan grubun başarısı, alan grubun başarısından % 30
düşük çıkar

Yüksek enflasyon hızlı kalkınmanın bedelidir. 1980 öncesinde kalkınma hızı % 2 enflasyon % 20; 1980 sonrasında kalkınma hızı % 7; enflasyon % 70'tir.


Osmanlı devleti, ilk toprak kaybına 17.yy'ın sonunda uğramıştır. O güne değin hep toprak kazanan imparatorluk, ilk olarak 17.yy sonunda toprak yitirmiştir. Bkz. Karlofça Antlaşması
1699. Kurtuluş Savaşı ise silah üstünlüğüyle değil, savaş taktiklerinin doğru belirlenmesiyle kazanılmıştır

 

6. SOMUTLAMA


Soyut kavramları benzetme yoluyla açıklamaktır. Kavram, benzetilen varlığın bazı nitelikleriyle kavratılmaya çalışılır. Bu yolla kavram zihinde canlanır, görünürlük kazanır.
Örnekleme, tanımlama, karşılaştırma gibi düşünceyi geliştirme yollarında somutlamaya başvurularak düşünce kolayca kavratılır.Aslında soyut olan bir anlamı somutlaştırarak anlatmaktır.
Ya da o kelimeyi somut bir şeyi ifade etmek için kullanmaktır.

ÖRNEK

Benim ruhum hava ile dolu bir şişeye benzer. Bu şişe hiçbir zaman hayat kaynağı olan oksijenden mahrum kalmaz. Bu şişenin içindeki havayı bir boşaltgaç ile istediğiniz kadar boşaltmaya
çalışınız, yine içinde biraz olsun oksijen kalır. Ruhumun kanına can veren manevi oksijen de "ümit'tir.
Soyut bir kavram olan ümit, oksijene benzetilerek somutlaştırılmıştır.

düşüncelerime gem vurmalıyım (Burada da düşünce aslında soyut bir şeydir. Ancak düşünce kurcalanan bir şey yerine kullanıldığı için somutlama yapılmıştır.


İki kapılı bir handa / Gidiyorum gündüz geçe( A.Veysel) şiirde doğmak ve ölmek han kavramı ile somutlandırılmıştır.

 

7. SOYUTLAMA


Düşünceleri; somut kavramlara, soyut anlamlar vererek açıklamaktır.
Soyutlama yoluyla anlam yoğunlaştırılır. Okurun bilgi ve yaşam birikimine bağlı olarak yorumu sağlanır. Kavramın netleşmesi, okurun çağrışımına bağlıdır. Bu yol daha çok şiirde kullanılır.

Soyutlama, somutlamanın tam tersi bir özelliğe sahiptir.  Somut olan bir şeyi soyut hale getirmek, somut olan sözcüğü soyut anlamda kullanmaktır.



bir nesnenin özelliklerinden veya özellikleri arasındaki ilişkilerden herhangi birini tek başına ele alan zihni işlem; gerçeklikte ayrılamaz olanı düşüncede ayırma.bir nesnenin herhangi bir yanını
öbürlerinden ayırarak tek başına ele alan anlık zihinsel işlem. soyutlama, bir bilgi yöntemi olarak, insan zihninde yapılır. idealist soyutlama, soyutlama sonucu olan kavram ve düşünceleri nesnel gerçekliğin yerine koyar.
soyutlama, gerçekte, yeniden somuta varmak ve somut bütünü parçalarında da birbiri ile olan ilişkileri içinde tümüyle kavramak için kullanılan bir yöntem, bir araçtır.  bu amacı
araçlaştırır ve somuta varmak amacını unutarak soyutta kalır.  insanın karnını doyuran, ekmek düşüncesi, değil, ekmeğin kendisidir. ekmek düşüncesini nasıl ekmek yerine koyamazsak,
soyutlanan öz düşünceyi de gerçek, nesnel olanın yerine koyamayız.  idealizme düşmeksizin gerçekleştirilen soyutlama, bilimsel soyutlamadır. kavramlar, soyutlamalarla elde edilirler.
ama nesnel gerçeklerle denenir ve doğrulanırlar. soyut kavram ve düşüncelerin hakikiliklerinin ölçütü insansal pratiktir. soyutlamada aşırılığa varmaya ya da soyutlamaları kötüye kullanmaya
soyutçuluk denir.

ÖRNEK


Çok yüreksiz bir çocuktu Ahmet. ( Bu cümlede ise yüreksiz derken korkak anlamı vurgulanmak istemiştir. Yani somutken soyut yapılmış, soyutlama yapılmıştır. )
Saat Çini vurdu birden: pirinççç
Ben gittim bembeyaz uykusuzluklardan
Kasketimi üstüne eğip acılarımın      
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Karanlık her sokaktaydın gizli bir köşedeydin

 

8. BENZETME


Çoğunlukla cümle düzeyinde kullanılan, anlamı zenginleştirmeyi amaçlayan bir düşünceyi geliştirme yoludur. Paragrafın içinde yer yer bulunur, anlatıma güç katar. Bir kavramı ya da varlığı
başka kavram ya da varlığa ait özelliklerle anlatmadır.


“Deneme yazarı bir söz işçisidir. Onun bir kuyumcuya benzetirim ben kuyumcu nasıl değerli madeni bin bir özenle işleyerek çok değerli eserler oluşturursa, deneme yazarı da sözcükleri

büyük bir dikkatle ve özenle bir araya getirerek eserini oluşturur.”

Benzetme, aralarında benzerlik olan iki şeyden benzerlikçe zayıf olanı güçlü olanla anlatmaktır.


*   Erkenden yağan yoğun kar, sanki beyaz bir ölümdü.
*   Bu olaydan sonra kendimi kuş gibi hafif hissediyorum.
*Bülbülün güle kavuşması gibiydi iki sevgilinin
buluşması.
* Güneş bu sabah, dalından koparılmış taptaze portakalı andırıyor.


 

Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com 

 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Esa

Esa

7 years ago

En çok okunan yazılardan birisi galiba ÖSS adaylarına hitap ediyor