09.07.2023
Edebiyat, hayatın kendisidir. İç dünyamızın ve hayatın sayfalara dökülmüş şeklidir. Hem hayata hem de hayata dair her şeye ayna tutar edebiyat. O aynaya yansıyanlarda, yaşanmış ya da yaşanabilecekleri, iç dünyamızı görebiliriz. Sararmış yaprakların hışırtısını, beli bükülmüş bir ihtiyarın hüznünü, bir çocuğun yaşama sevincini görürüz. Edebiyat, gösterir ve yaşatır. Hissettirir, hislere tercüman olur. Hemen hemen her yazar, şair bir pencere açar hayatımızda. Hayata, insana, kavramlara, değerlerimize farklı bir yerden bakmamızı sağlar. Gözümüzden kaçanları gösterir incelikle. Sanatlı bir söyleyişle hayata, insana dair sırların kapısını aralar. Edebiyat kimi zaman kımıldatır, yeri gelir şahlandırır. Coşturur ve yüreğimizin sesi olur. Yankılanır gerçekler, güzellikler... Edebiyat kimi zaman çirkin ve yanlış olanı da gözler önüne serer. Ama bir estetik içinde. Dili yontarak, edebi bir zevk katarak... Nice yazarlar bize hayatı, insanı anlattı, anlatmaya çalıştı. Elbette hepsi iz bırakamaz okurların yüreğinde. İz bırakanlar, dilini içtenlikle ve ifade etme ustalığıyla yoğurabilenlerdir. İyi bir gözlemci olmak, içten bir üsluba sahip olmak ve en önemlisi insana, hayata farklı bir açıdan bakabilmek... Edebiyat, kolay bir sanat değildir elbette. İyi bir yazar olmak kadar, iyi bir okur da olmak önemlidir. Sanırım bütün bunların hepsi önce hayata ve insana değer vermekle başlar. Tıpkı Sait Faik 'in insana, hayata dair her şeye değer vermesi, en sıradan gibi görünendeki sırrı, anlamı keşfetmesi gibi. Onun bir sözüyle noktayı koymak istiyorum.
"İnsansız hiçbir şeyin güzelliği yok. Her şey onun sayesinde, onunla güzel..." (Kendi Kendine)
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın