KÖY ROMANCILIĞI
Köy yaşantısını, köylülerin toplumsal sorunlarını konu edinen bu tür romanlara ilk örnek Nabizede Nazım'ın "Karabibik" adlı romanıdır.
Karabibik adlı romanda Antalya'nın Kaş ilçesine bağlı Beymelik köyünde yaşayan bir köylü bu romanın ana kahramanıdır. Toprak yüzünden köylüler arasındaki çekişme, bir çift öküze sahip olabilme, faiz, sağlık, evlilik gibi sorunlar konu edinilir. Mehmet Murat da Turfanda mı Yoksa Turfa mı adlı eserinde köy konusuna yer vermiştir. Eserde kalkınmanın yolu olarak köy gösterilmiştir. Karabibik’i ,Ebubekir Hazım Tepeyran'ın "Küçük Paşa"sı izler. Küçük Paşa adlı romanda Niğde'nin bir köyündeki yaşamı, savaş yıllarında askere gidenlerin geride bıraktığı dertleri, yönetimin bozukluğunu, vergi borcu, sağlık, yol, yakacak gibi sorunları sergilenir. 1910 yılında yazılan Küçük Paşa köy yaşayışına ve köy sorunlarına değinen ikinci önemli eserdir. Ebubekir Hazım‟ın Küçük Paşa‟sı bu çevreden çıkanın annesi ve babasına da yabancılaştığını ancak başka bir çevreye kabul edilmesinin imkânsızlığını çok açık bir dille anlatmış, biçare çocuğa ölümden başka çare bırakmamıştır.
Köy romancılığı türünün en çarpıcı örneğini Yakup Kadri Karaosmanoğlu "Yaban" romanıyla vermiştir. (1932), Kurtuluş savaşı sırasında Haymana ovası Porsuk çayı yakınındaki köyde yaşayan bir kentlinin gözüyle köy gerçekleri dile gelir. Köy insanlarıyla aydınlar arasındaki çelişkiler canlandırılır S. Ali'nin Kuyucaklı Yusuf u, Nazilli (Aydın) ve Edremit (Balıkesir) yörelerinin kasaba yaşamına tanıklık ederken gerçeğe uygun köylü portreleri de çizer. Köy Enstitüleri'nden yetişen Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Sabahattin Ali’nin açtığı çığırdan ilerleyen köy romancılığı modası 1970 li yıllara kadar varlığını sürdürmeyi başarmıştır.
Cumhuriyet dönemi edebiyatı ilk yıllarda kurtuluş savaşının süregelen boyutlarıyla, savaşın anıları ve yeni bir rejim olan Cumhuriyet idaresini savunan veya yeni idarenin yol açtığı sorunları dile getirmeye yöneldi. İnkılâplar ve toplumsal değişim sürecindeki sorunlar öğretici ve tahkiyeli eserlerin ana mevzuları 1923 ve 1940 yıllarının temel konuları olarak gözüküyordu. Memleketçilik akım denen süreçte şiir alanında Yedi Meşaleciler ve Beş Hececiler kendi anlayışlarına göre Memleketçilik anlayışlarını sürdürüyorlardı.
Türk edebiyatının Anadolu'ya açılışının en bilinen örneği Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu adlı romanıdır. Eserde Anadolu, Feride'nin şahsi macerasıyla adım adım verilmiştir.Milli Edebiyat döneminde köyü işleyen ya da köylü tipine yer veren, Halide Edip'in Ateşten Gömlek ve Yeni Turan ile Milli Edebiyat döneminde yazılmış Cadı, Gulyabani, Sevda Peşinde, Hakka Sığındık, ve Sarı Arzu adlı romanlardır.
Yazarlar Türkiye'nin gerçeklerine gittikçe genişleyen ölçüde eğilmeye başlamıştı. Sosyalist düşüncelerin edebiyatımıza girmeye başlamasıyla yeni bir memleketçilik akımı doğmaya başladı. Toplumsal gerçekçilik ya da köy romancılığı denen süreç 1940 yıllarda boy göstermeye başlamıştı. . Yurdun bütün bölgelerinde kentlerdeki, köylerdeki yaşamı ve insan ilişkilerini, her sınıftan, her yaşam biçiminden gelen kahramanları ele almaya başlamıştı. Onları kuşatan toplumsal bozuklukların giderilmesi için öneriler getirildi. Dil devrimi, edebiyatı yakından etkiledi. Türetilen ya da canlandırılan sözcükler yanında bölge ağızlarından sözcükler ve anlatım biçimleri de edebiyata girdi. Halk söyleyişleri, anlatımı kadar dünya edebiyatlarından türlü eğilimlerden, deneylerden izlenimler görüldü. Cumhuriyet'in kuruluşunu ele alan yapıtlar oluşturuldu. Yakup Kadri yakın tarihte oluşan, kendi tanık olduğu olaylara dayanarak toplumdaki değişmeleri, siyasal yaşamdaki çalkantıları, çatışmaları ele alan romanlar yazdı. En etkili romanı ise köylü ve aydın çelişkisini anlatan Yaban (1932) oldu. Cumhuriyet'in ilk on yılında Kurtuluş Savaşı'na katılan halk ve aydınlar, yeni döneme ayak uydurmaya çalışan çıkarcılar ve işbirlikçiler batı uygarlığı karşısında geleneksel ahlakın ve yerleşik değerlerin tartışılması, toplumdaki değişmelerin, batılılaşmayı yanlış anlamanın yıkıcı etkileri gibi toplumsal konulara bireysel sorunlar, ruh çözüm deneyleri eklendi. Şevket Esendal'ın Ayaşlı ve Kiracıları (1934) romanı başkent Ankara'nın Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki yaşamını canlandırıyordu. Deniz tutkunu olan Sait Faik, kendi yaşadığı Burgaz Adası'nın Rum balıkçılarını, kentin küçük insanlarını geniş bir insan sevgisiyle canlandırdı. Öte yandan üretim biçimine, üretim biçiminde değişmenin yaşamı nasıl etkilediğine dikkati çeken ilk yapıt Sadri Ertem'in Çıkrıklar Durunca (1931) adlı köy romanıdır. Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf romanıyla 20 yıl kadar sonra gelişecek köy romancılığına öncülük etti. Köylüleri, düşkün kadınları, toplumsal sınıflar arasındaki çelişkileri ele alan öyküler kaleme aldı.
1923–1950 yılları arası dönemde köy romanları sayıca azdır. Belli başlı örnekler Sadri Ertem'in Çıkrıklar Durunca, Faik Baysal’ın Sarduvan’ı, Reşat Enis’in Kara Toprak’ı, Burhan Cahit'in Köy Hekimi adlı eserleri sayılabilir. Çıkrıklar Durunca ve Sarduvan’da ekonomik sıkıntılar ve işsizlik ağırlıklı olarak işlenmiştir. Kara Toprak'ta toprak mücadelesi konu edilmiştir.
1940 YILLARI ROMANCILARIMIZ
1940'lı yıllara gelindiğinde, ilk romanların İkinci Dünya Savaşı yıllarında yayımlamaya başlayan yazarlarda toplumsal kaygının ağırlık kazandığı, toplumsal konuların çeşitlendiği dikkati çekiyor. Konuların çeşitlenmesinde; katılmayıp sıkıntısını çektiğimiz savaş, yeni siyasal dönem, yazarlarını yeni konulara eğilmeye yöneltmiş, özellikle edebiyatımızda "köy edebiyatı" olarak adlandırılan ve 1970'e değin genişleyerek süren köy ve köylünün sorunlarına eğilen yazarlar da bu yıllarda yetişmişlerdir. İlk romanlarını bu yıllarda yayımlayan topluma yönelik gerçekçi konularda yazan yazarların temel amacı köy ve köylü sorunlarını dile getirmek olmuştur.
1940 yıllarında yetişmiş olan romancılarımızın hepsini köy romancısı olarak değerlendirmek yanlış olacaktır. Cevdet Kudret, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Abdülhak Şinasi Hisar’ın romanları bu yıllarda yazılmış olmasına rağmen Köy romancılığı çerçevesinde değerlendirilemez.