Edebiyatımızda LALE

20.04.2017

Lale: Aşktır Dolar Kalbe

Gözlerinin elinde alevdi lale
Gözlerimizi tutuşturdu el ele
Derken ellerimin gözüne
Geçti meşale
Yeşil ışıklar yandı gözde
Oldun benliğime gözde
Benlik gitti senlik başladı özde.

Yanalım kutsal közde birlikte
Hadi boy atsın lalemiz
Uzak bakma öyle
Gel hele!

04 Nisan 2017 Perşembe 12:14:46

LALEYİ SEVİYOR MUSUNUZ?
Lale bir devre adını vermiş bir çiçektir. İstanbul her bahar lalelerle donatılmaya başlandı. Bunu kimi boşuna yapılmış bir masraf olarak görüyor, kimi de seviyor, seviniyor. Amacımız bu konuda bir tartışma yapmak, geyik muhabbeti yapmak değil. Size laleleri şiirlerle, güzel yazı ve sözlerle anlatmaya, gözünüzde, gönlünüzde laleler açtırmaya çalışacağız. Önce lalenin tarihçesi hakkında kısa bir bilgi verelim.
Türkler onu tanıyıp sevinceye kadar lale Orta ve Güney Asya’da, Japonya’da, özellikle İran’da dağları ve bayırları süsleyen basit bir kır çiçeği olarak göze çarpmıştır. Lale devri Osmanlı tarihinde 3. Ahmet zamanında 1718 yılında başlayıp 12 yıl sürmüş bir zevk, eğlence devridir. Lale devrinde tam 1108 çeşit lale yetiştirilmiştir. İran’dan getirilen bir lalenin adı “lale-i duhter” idi ve bir soğanı bin altına satılmıştı. Gene aynı devirde kaybolan “tac-ı kayser” adlı bir lale soğanını buldurmak için sadrazam sokaklarda tellal dolaştırmıştı. “Lale bin altın ise nale(feryat) bedavadır” sözü Lale Devri için söylenmiştir.
O devirde lale merakı yüzünden tüm İstanbul uykusunu kaçırır. Eyüplü Ahmet Beşe tezhib-i çemen(Koyu kırmızı renkte), lale nisar( güvez alaca renginde), lal-i bedahşan( yine koyu kırmızı renkte) ve ruh-i gülrenk(koyu leylak renginde) adını vereceği dört lale türetmek için çırpınırken uykuya zaman ayıramaz. Uykusunu kaçıran üç kişi daha vardır. Bunlar da Kethüdayerizade Ahmet Çavuş, Hamal Ahmet ile Şalgam Ahmet’tir. Adı geçenlerin yarattıkları laleler de Sultan_ı Cihan, Sihriye, Mercan Peyker’dir. Damat İbrahim Paşa da herkesi uykularından uğratmak için elinden geleni ardına koymaz; lale yetiştiricilerine armağanlar verir. Lü’lü-i Erzak lalesi de başına ödül konan lalelerden biridir. Hollanda’dan getirilmiş olan bu lale en çok Çırağan, Sadabat, Neşatabat bahçelerinde yetiştirilir. Hava sıcak olduğu günler renkleri uçmasın diye üzerleri örtülür. Kanuni Sultan Süleyman zamanında İstanbul’da Alman İmparatorluğu’nun elçisi olarak bulunan Busbecquius, o tarihe kadar Avrupa’da tanınmayan laleyi görmüş ve çiçeğin soğanlarını memleketine götürmüş, 1560 yılında da lale Hollanda’ya ulaşmıştır. Hollandalılar laleyi çok benimsemişler ve çeşitli türlerini yetiştirmişlerdir...
Lale sözcüğü Arapça mercan rengi kırmızısı anlamında olan lal sözcüğünden gelmektedir; Lalenin eski Türkçe yazılışında Allah sözcüğünün bütün harfleri olduğu için kutsal sayılmıştır. Ayrıca tersinden hilal okunduğu için kutsallığı artmıştır. Edip Cansever, “Acı Bahriyeli” şiirinde laleden şöyle söz ediyor:
Laleler, onlar ki benim en çiçek hayvanlarım(...)
Sen miydin acı lale, cam dışları gibi gösterişli
laleler, onlar ki benim yakınlık arkadaşlarım
En canlı yüreklerin en canlı mantığında
Sürüler, sürüler, insan sürülerinin.
Ya da bir Sivaslı’nın gölgesi gibi
Karanlık, ağır, mahzun dönmenin
laleler/
Kim bilir nerde kim bilir kimi sevdiğimin.”
Vahit Bulut da laleyi niçin sevdiğini şu dizelerle açıklıyor:
“Bütün çiçekler güzeldir
Benim sevdiğin laleler!
Laleyi sevmek emeldir,
Benim sevdiğim laleler! 
Rengini şafaktan almış
Sanırsın bayraktan almış
Bir elma yanaktan almış 
Benim sevdiğim laleler...
Asırların kelebeği
Lale devrinin çiçeği
Parkların eşsiz bebeği
Benim sevdiğim laleler...
lalesiz olmaz hiçbir ev
Laleyi sevmek ödev
Demet demet, alev alev
Benim sevdiğim laleler...
Salih Zeki Aktay da sevgilisine: 
Kalbim bahçe olayd
Lale, sümbül dolaydı
Laleler laleler!
Ateşten şelaleler!” diye sesleniyor. Necati bir gazelinde;
Lale-hadler yine gülşende neler etmediler
Servi yürütmediler goncayı söyletmediler... diyerek servi boylu, lale endamlı sevgilileri övüyor. Fuzuli, sevgiliye; 
“Nesrine reng-i lale nedendir dedim dedi
Gamzem hadengi döktüğü kanın dürür senin ... diye seslenerek, onun gamzesinin attığı oklarla döktüğü kandan dolayı laleye benzediğini belirtiyor. Divan edebiyatında kadeh, şekil olarak ve içindeki kırmızı şaraptan dolayı laleye benzetilir: “Her yaneden laleler açsın kadeh bezm ehline”. Nef’i’de de aynı benzetme görülür:
Zevki o rint eyler tamam kim tuta mest ü şadi gam
Bir elde cam-ı lale fam bir elde zülf-ü ham be ham ... Vecdi ise laleyi parlayan meşaleler( tabende çerağ) olarak gösteriyor: “laleler gülşene tabende çerağ oldu yine” Ruşen Eşref Ünaydın, laleyi şu dizelerle konuşturuyor:
“Sarı, mor, al, beyaz, pembe
Bunların her rengi bende
İnce ruhlu eski Türkler
Sümbülden çok beni sever.
Hükümdarlar ellerinde
Beni zevkle taşırlardı
prenseslerin bellerinde
Lalelerden kemer vardı
Renklerime bakarlardı
Birçok isim takarlardı
Bayılırdı şen vezirler
Sıra sıra beni dizer.
İsmimi bir devre verdim
Öyle makbul bir çiçektim
Sonra beni unuttular
Toprağımı kuruttular.
Hiç olmazsa hatıramı
Siz çocuklar saklamaz mı?...
 Orhon Murat Arıburnu, Laleli’de oturan sevgilisini
Lalelim
Laleli’de oturur 
Laleli lale kokar lalelimden
Laleli’den geçilir
lalelimden geçilmez! diye dile getiriyor. Abdullah Satoğlu, sevgilisine lale diyeceğini belirtiyor:
Yeşile bürünsün bence her emel
Yemyeşil gözlerine hale derim
Bahçelerde çiçek olsa her güzel
Eller sana gül der, ben lale derim...
 Behiç Duygulu, “Ölümsüz Laleler” yazısında laleleri duygulu bir anlatımla dile getiriyor: “Bu hassas çiçek ufacık çocuk ellerinde süzülür gelinlik kız gibi... Baharın nazik, erkenci varlığı uyanmıştır. Haber vermiştir. Çocukların morarmış ellerine, korkmuş, soğuktan büzülmüş yüzlerine haber vermiştir: ‘Ben geldim. Biraz dişinizi sıkın, ılık havaları getiriyorum’ diye. Köylülerimizin acıyla kavrulmuş yanık yüzlerinde mutlu olmaya çalışan bir garip gülümseme. Mutluluğu bilmeyen o çizgili yüzlerin kadın-erkek kırış kırış oluşu. Onların sevinci, onların mutluluğu önlerindeki eşeğin semer ağaçlarına, heybe ağızlarına kıstırılmış özenle toplanıp bağlanmış bir demet laledir sanki. Bunu getirirler, bunu verirler acılı bir gülümsemeyle şehirli dostlarına. Köy kızlarının ‘Mutluluk nerede?’ diyen yarık avuçlarında, yarık tabanlarında, parıldayan yüzlerinde lalelerin izi var mıdır acaba? Onlara biraz mutluluk verir mi o? Yoksa bu çiçek, bu güzel renkli çiçek bizim yaşantımıza uymuyor mu dedirtir onlara? Onun için mi kırlardan toplanıp şehirlere getirilir? Onun için mi kırılacak gibi nazik çocuk parmaklarında taşınır? Sapları onun için mi öğretmenlerimin hassas ellerinde düzeltilir? Onun için mi kırlardan toplanıp salonları süsler? Ben sanırım ki, mutsuz insanların, sıkıntıdan yüzü kararmışların, cahil ya da okumuş mutsuzların dayanağıdır onlar. Bulutlu havalarda güneşin görünüp kaybolması gibi kısa da olsa dayanağıdır. Onların solmasına, o dayanağın yıkılmasına dayanamam ben. Bu yüzden lale mevsimi biterken çeker giderim kırlardan.”
İstanbul’da Laleli diye bir semt vardır. Eskiden laleliydi herhalde ama şimdi ilaç için bile bir tek lalesi yoktur. Her yer apartmanla doldurulmuş, lale dikecek bir toprak bırakılmamıştır. Çok şükür, Emirgan gibi yerlerde lale saltanatı sürmektedir. Lale bir aşktır, aşk bir lale.
 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Esa

Esa

7 years ago

Yazınızı metin olarak kaydettik, yorum bölümünden silebilirsiniz, Erhan Bey.

Aytül Kaplan

Aytül Kaplan

7 years ago

Sayın hocam çok güzel bir yazı... okurken çok keyifle, zevkle okudum. Laleyi çok severim ve çok güzel araştırmışsınız... Teşekkür ederim...saygılar...

Erhan Tığlı

Erhan Tığlı

7 years ago

@erhantigli106 | İlginize teşekkür ederim. Sevgi ve dostluk duygularıyla...

Erhan Tığlı

Erhan Tığlı

7 years ago

@erhantigli106 | Tamam. Teşekkürler.

Ahmet Zeytinci

Ahmet Zeytinci

7 years ago

İlginç ve değişik bilgiler Lale ile ilgili kutlarım Erhan Hocam içtenlikle...

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

7 years ago

Güzel bir yazıydı, gönülden tebrikler... Sayenizde laleler arasında dolaşmış gibi olduk.

Şahamettin Kuzucular

Şahamettin Kuzucular

6 years ago

Lale konusunda , oldukça doyurucu bir yazı, LALE VE LALE-İ NUMAN adlı yazımıza da katkısı olan bu değerli yazı için tekrar teşekkür ediyoruz.

Erhan Tığlı

Erhan Tığlı

6 years ago

İlginize ve yorumlarınıza teşekkür ederim değerli dostlarım. Hiç solmasın sevgi ve dostluğunuzun lalesi