Ehvaz ( Ahvaz ) ve Amul Şehirleri
İslâm kaynaklarında Düceyl adı ile geçen, Kârûn nehrinin kıyısında kurulmuş olan bir şehirdir. Eskiden Elam Krallığı'nın başşehri olan Ahvaz İran’da Sâsânîlerin hükümdarlığını kuran I. Erdşir’in zaptettiği ve hemen yanı başına yeni bir şehir olarak kurduğu ve adını da Hürmüz-Erdeşir (Hormoşîr) koyduğu bir şehirdir.
İslâm tarihçileri ve coğrafyacıları bu şehre Sûku'l-Ehvâz (Hüzlar'ın pazarı) adını vermişler bu şehir zamanla Ahvaz (Ehvâz) adı ile anılır olmuştur. Havasının kötülüğü akreplerinin çok oluşu, sıtmaya yakalananların çok olduğu bu şehir Hz. Ömer devrinde fethedil dilmiş [685] Emeviler ve Abbasiler zamanında İslam Medeniyetinin İran’daki önemli merkezlerinden birisi olmuştur.
Abbasiler devrinde şeker ticaretinin önemli bir merkezi olmuş, Asya'nın büyük bir kısmının şeker ihtiyacını karşılamıştır. 261'de (874-75) Zencîler'in isyan hareketi ile tahrip edilen şehir Büveyhî Hükümdarı Adudüddevle tarafından imar edilerek 370'ten beridir (980) Hüzistan eyaletinin başşehri olarak kalmaya devam etmiştir. Büveyhîler, Selçuklular ve İlhanlılar tarafından idare edilen şehir Moğol istilâsı sırasında yeniden tahrip olmuş, Safevîler'in elinde iken bir köy halinde kalırken 1857yılında İngilizlerin işgaline uğrayan Ahvaz 1888'de Kârûn nehrinin ulaşıma açılmasıyla tekrar gelişmeye başlamıştır.
Ahvaz şehri bu nedenle Divan edebiyatımızda ve Divan şiirimizde adı geçen eski devrin şehirlerinden biridir. Akreplerinin çok zehirli ve öldürücü olması, o şehirde kalanların sıtmaya yakalanması[1] , havası kötü bir şehir olarak anılması ile divan şiirinde yer bulur.
Klasik şiirimizde Âmul; Buhârâ veya Semerkand gibi ilim merkezi olarak da karşımıza çıkar.
Zamân-ı devletinde fitneyi der-hâb gördükçe
Ola müjganları a'dâya nî-i akreb-i Ehvâz Nedîm (Macit, 1997: 162) [2]
Âmûl Şehri.
İran’ın kuzeyinde, Hazar denizinin güneyinde Haraz Nehri kıyısında Elbruz dağları'nın kuzeyinde, yer alan, Ortadoğu'nun en yüksek noktası olan Demavent Dağının yakınlarında bulunan geçmişte önemli bir ticaret, sanayi, ilim merkezi ve Taberistan’ın başkenti olan şehirdir.
On üçüncü yüzyılda şehirde yetmiş medresenin olduğu bildirilir. Klasik şiirimizde Âmul; Buhârâ veya Semerkand gibi ilim merkezlerinden biri olarak yer alır. [3]
Gâlibâ Rûmda bir gence erimi Gâlib
Gönderir gâh Buhârâya gehî Âmûle karz Şeyh Gâlib
KAYNAKÇA
[1] Emine YENTERZi, KLASK TÜRK ŞİİRİNDE ÜLKE VE ŞEHRLERN MEŞHUR ÖZELLKLERİ Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi Volume: 3 Issue: 15
[2] A. Talat Onay, Edebiyatımızda mazmunlar, MEB s. 203
[3] Emine YENTERZi, KLASK TÜRK ŞİİRİNDE ÜLKE VE ŞEHRLERN MEŞHUR ÖZELLKLERİ Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi Volume: 3 Issue: 15