Ekmek Kokan Sevdalar-Tanıtım

10.07.2023

Hilal Kahraman- EKMEK KOKAN SEVDALAR

                                                                                                    Nurcan Ören

2021 Çekmeköy Kitap Fuarında tanıştık. Kitaplarının isimleri dikkatimi çekiyordu önceleri ama henüz birini bile okumamıştım. Arkasındaki afişe ve kendine baktım, elimle gösterip "Hilal Kahraman sizsiniz galiba" dedim. O da önce arkasını dönüp afişe baktı "Hmm... Evet, bana benziyor, galiba benim" dedi. Konuşmaya başlamadan önce, biz biraz güldük. Sonra tanışma faslına geçtik. Kitaplarının isimleri ilginç geliyordu, merak ediyordum, yurt dışında yaşadığım için de almam biraz külfetli oluyordu. "Madem burdasınız, benim için imzalarsınız da" dedim. "Seve seve" dedi.

Çantamı doldurdum, geldim evime... 

Ekmek Kokan Sevdalar' la başladım önce.

İnsan biraz gurbet acısı, biraz terk edilmişlik benzeri duygular yaşıyorsa çocukluğuna, çocukluk anılarına sığınıyor. Kendi kendine sarılmak gibi... Derdini paylaştığı kalemine sarılmak gibi... 

Kuzinenin üstünde kızaran ekmeklerin kokusuyla uyandığımız sabahları hatırlayıp, bunu her içe seslenişin ilk cümleleri olarak yazıyorsak, her defasında kalemle kâğıdın dert ortaklığına sığındığımızı, yeniden gösteriyoruz demek ki... 

Ekmek kokan çocukluğumuz, sokakta oynadığımız, oyundan çıkıp eve zor döndüğümüz günler, bizim en iyi günlerimiz olunca, ısrarla her başlangıçta o zamana gitmekte fayda var. 

Bir de gurur var ya... "Cehenneme git!" ten sonra giden ve geri dönmeyene özlem... Kendimize bile itiraf edemediğimiz bu özlemi kalemden kâğıttan başka kime söyleyebiliriz... 

Hilal Kahraman, bazen içindeki büyümeyen küçük kızın saçlarını okşamış, bazen içindeki, büyük aşklar taşıyan o dev kadının sitemine, serzenişine, acısına ortak olmuş.

Her hikâyeden sonra, bir sayfaya bir söz şeklinde kendi kırgınlıklarından doğan çıkarımları bir cümle olarak dile getirmiş. 

Bir şiirinde evin küçük kızı olarak ağabeyine özlemini, bir diğerinde babasının prensesi olarak babaya özlemini haykırmış sessiz hıçkırıklarla... 

Otobüs beklerken bir gözümüz elektronik saatte de olsa rahat rahat okunabilecek, iki durak arasında devam edilebilecek sadelikte, güzel bir kitap... 

79. sayfadaki söze ayrıca bayıldım...

Eksiltmeyen, aksine çoğaltan sevgiler istiyoruz...

Kuşatan, ama soluksuz bırakmayan sevgiler istiyoruz.

Değer vermenin de ötesinde, değerli olduğunu yaşatan sevgiler istiyoruz.

Ayrı tutan ama ayrıcalığımızın altında da ezmeyen sevgiler istiyoruz.

Sevilirken, sevindirilmek istiyoruz.

...

He mi kurban olduğum...

Bir tutam mutluluğu, elma şekeri gibi karşıdan gösterip:

"Al bu senin" deyip elimi uzatınca, fırlatıp atma... (sayfa 77)

 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar