Ekspresyonizm ( Dışa Vurumculuk- Anlatımcılık )
Ekspresyonizm terimi Fransızcada anlatım anlamına gelen “ekspresyon” kelimesinden türeyen bir terimdir.
Ekspresyonizm Dışa Vurumculuk: Doğanın nesnel dünyadaki halini somut özellikleri ifade etmek yerine doğanın insan ruhunda ve iç dünyasında uyandırdığı duygu ve izlenimleri izah etmek ve betimleme amacını taşıyan sanat akımıdır.
Doğayı betimlemek yerine insanın iç dünyasını betimlemek esasına dayana bu sanat akımı romantizmin bir çeşidi olarak görülmüş, beni ve benin duygularını açıklamak amacına yönelen bir sanat anlayışı olarak Poiztivizm, Naturalizm ve Empresyonizim’e bir tepki olarak doğmuştur.
“ insanların en gizli yönlerini açığa vuran bir anlatım” anlayışına yönelen bu akım ilk önce Almanya ve Alman sinemasında I. Dünya savaşı sonrasında belirmeye başlamış, bu sanat anlayışı ilk defa sinema dünyasında varlığını hissettirmiştir.
Ekspreyonizmin ortaya çıkış sebepleri I. Dünya savaşı sıralarında yaşanan haksızlık ve zulümlere karşı iç dünyada oluşan duyguları dışa vurmak, dış dünyanın anlamsızlığını ve içsel gerçeğin ve ifadelerin açığa çıkmasını sağlamak amaçlıdır. Sanayinin, medeniyetin ve savaşların anlamsız hale getirdiği hayata karşı ruhun isyanını dile getirmeye çalışmışlar, onların bu tepkileri nesnel gerçeklikten uzaklaşmalarına, nesnel gerçekliğin önemsiz olduğu düşüncelerine kapılmalarına neden olmuştur. Savaşların ruhlarında uyandırdığı dehşeti ve nefreti izahı doğayı taklit etmekten daha önemli gören Ekspreyonistler, nesneleri somut ilişkilerinden ayırarak, nesnelerin zihinlerinde uyandırdığı duyguları, öfkeleri, nefretleri ve iğrendikleri şeyleri ifade etmeye çalışmışlardır. Gerçek dünyayı ve nesneleri önemesizleştiren bu yaklaşım, kadınların vücutlarını bilerek çirkinleştirme, nesneleri kendilerini boğan, ezen ıstırapları ifade eden varlıklar olarak yansıtma,haksızlıklar karşı duydukları isyanları betimleyen varlıklar olarak şekillendirme haline dönüşmüştür.
Özellikle resim sanatında suratları çirkinleştirme, renkleri ve desenleri fovistler kadar cesaretli bir şekilde kullanma, çehreleri korkunç iğrenç maskeler şeklinde çizme şeklinde belirginleşen bu anlayış edebiyatta ise şekilcilikten kaçınma, nesnel olanlardan uzaklaşıp şahsileşme, nesnelliğe önem vermeme, olaylara ve dünyaya tümüyle kişisel açıdan bakma, öznelliği öne çıkarma şeklinde belirginleşti. Dış şeklin önemsizliği düşüncesi, cümle kurallarını, noktalama, imla gibi şekilsel özellikleri ikinci plana itme anlayışına dönüşmüştür.
Dışavurumcu yazarlar şekilsel ve biçimsel olan her şeyi ikinci plana iterek önceliği dışavurumculuğa önem vermişler, biçimsel kuralları yok etmeye yönelmişlerdir. Ruhun isyanlarını ve ruhun iç dünyasında olup bitenleri izah etmeyi en önemli görev gören Ekspresyonistler, objektif dünyayı nefret uyandıran bir hiç sübjektif dünyayı ise anlatılması gereken bir anlatım olarak görmüşlerdir. Sanatta ferdiyetçiliği öne çıkaran Ekspresyonistler duygularını hür bir şekilde dile getirmişler iç gözleme büyük önem vererek, dış dünyanın anlamsızlığını ifade etmişlerdir.
Sanatçının görevinin, insanın öz derinliğine inmek olduğunu savunan Ekspreyonistler ve özün ortaya çıkması için aklın kontrolünden kurtulmak gerektiğine inanmışlar, bu nedenle nesnelerin akılla bilinen şekillerinden kurtulmaya özel önem vermişlerdir.
“Dışa vurumcu sanatın amacı, sanatçının duyguları ve iç dünyasını renk, çizgi, düzlem ve kütle aracılığıyla dışa vurmasıdır.” Bu amaca ulaşmak isteyen sanatçıları da duygularını daha iyi yansıtabilmek için sanatçı geleneksel kuralların dışına çıkarak, duygularını anlatabilecek her yöntemi uygulamaktan kaçınmayan bir serbestliğe yönelmişlerdir. O bakımdan gerçeğin biçimlerini, bozmaktan, renkleri özgürce kullanmaktan, her türlü çelişkileri kullanmaktan, akla ve gerçeğe ters düşen yöntemlere de başvurmaktan kaçınmamışlardır. Bu sanat akımında ruhsal durumu ifade edecek çelişmeler, bozguncu renkler, garip biçimler, maskelen yüzler, çığlıklar ve haykırışlar öne çıkan unsurlar olmuşlardır.
Özellikle resim sanatında Eskpresyonist anlayış özellikle resim sanatında kendini oldukça iyi ifade edebilmiş, bozuk, çizgiler, uçarı, aykırı, alakasız renkler, gerçekliliği ile oynanmış yüzler, nesneler, doğal şeklileri ve renkleri bozulmuş dış dünya, iğrenç, çirkin, maskeler halindeki çehreler Ekspresyonizmi ifade eden çarpıcı anlatımlar olmuştur.